tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
(Kim Ellah’a ve Resulü’ne) Hz. Muhammed (asm)’a (îmân etmezse,) o kâfirdir. (Biz de kâfirler için kızgın bir ateş hazırlamışızdır.)
(Fetih, 48/13)
Hadîs-i Şeriflerden
Bir şeyler istemek herhangi birinizi o hale getirir ki, kıyamet gününde yüzünde bir parça et bile kalmamış vaziyette Ellah’ın huzuruna çıkarılır.
(Buhari, Zekat 52)
Dualardan
Ya İlâhî! Bizleri ashab-ı yeminden eyle. Kitablarımızı sağımızdan verdir.
(Hacı Hulusi Bey)
Vecîze
Dünyanın lezaizi zehirli bala benzer. Lezzeti nisbetinde elemi de vardır.
Mesnevî-i Nuriye
RAMAZAN AYININ ÖZELLİKLERİ

RAMAZAN AYININ ÖZELLİKLERİ

11.03.2024

Ramazan kelimesinin lügat manası: “Günün çok sıcak olması, Güneş’in kum ve taşları çok ısıtması, kızgın yerde yalınayak yürümekle ayakların yanması” anlamlarındaki ramad masdarından veya “Güneş’in güçlü ısısından çok fazla kızmış yer” manasındaki ramdâ’ kelimesinden veya “Yaz sonunda ve güz mevsiminin başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur” anlamındaki ramadî kelimesinden ya da “kılıcı veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için iki yalçın taş arasına koyup dövmek” anlamındaki ramd masdarından müştak olduğu (türediği) ileri sürülmüştür. 

Ulema-i İslam, Ramazan kelimesinin mezkûr lugavî manalarına binaen şöyle demişlerdir: Oruç tutulan bu ayda açlık ve susuzluğun etkisiyle insanın içinin yandığı, orucun hararetiyle günahların yakıldığı, güz yağmurlarının yeryüzünü yıkadığı gibi Ramazan orucunun da mü’minleri günahlardan yıkayıp temizlediği için bu aya, bu isim verilmiştir.

Ramazân, kamerî yılın dokuzuncu ayının adıdır. Bu aya Ramazan adının niçin verildiği hakkında farklı açıklamalar yer alır. En fazla kabul gören görüşe göre; Arablar aylara isim verirken bu ay, rastladığı mevsim gereği çok sıcak ve yakıcı bir özelliğe sahib olduğu için bu adla zikredilmiştir.

Genellikle “شهر” şehr  (ay) kelimesine izâfe edilip “Şehru Ramazân” şeklinde kullanılır. Bir kısım âlimler zayıf bir hadise[1] ve bazı tâbiîn sözlerine dayanarak Ramazan’ın Ellah’ın isimlerinden biri olduğunu, dolayısıyla “ay” kelimesini zikretmeksizin veya oruç ayının kastedildiğine dair bir karîne olmadan tek başına kullanılmasının câiz olmadığını ileri sürmüşse de bu görüş çoğunluk tarafından isâbetli bulunmamıştır.

Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen ve değerine vurgu yapılan yegâne ay Ramazan ayıdır. Orucun farz kılındığını bildiren âyetlerin hemen ardından Ramazan’ın, insanlara doğru yolu gösteren ve hakkı bâtıldan ayıran Kur’an’ın indirildiği ay olduğu belirtilir ve bu aya ulaşanların oruç tutması emredilir.[2]

Müslümanlarca sabır, ibadet, rahmet, mağfiret ve bereket ayı olarak kabul edilen, büyük bir coşku ve heyecanla karşılanan Ramazan’ın başlıca özellikleri şu şekilde sıralanabilir: 

1. Kur’ân-ı Kerîm, bu ayda indirilmeye başlanmıştır.[3]

2. Âyet ve hadislerde bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir Gecesi de bu ayın içindedir.[4] 

3. İslâm’ın beş temel esasından biri olan oruç ibadeti bu ayda eda edilir.[5]

4. Resulullah (sav)’in inanarak ve sevabını Ellah’tan bekleyerek kılan kişinin geçmiş günahlarının bağışlanacağını bildirdiği ve kendisi de bizzat kılarak ümmeti için sünnet olduğunu gösterdiği teravih namazı bu aya mahsûs ibadetlerdendir.[6] 

5. Malî bir ibadet olan fitrenin (fıtır sadakası) bu ayın sonunda ve bayramdan önce ödenmesi gerekir. Bu ayda yapılan diğer yardımların da öteki aylara göre daha sevablı ve faziletli olduğuna dair hadisler vardır.[7] Bu sebeble, Ramazan’da ödenmesi gerekli olmamakla birlikte Müslümanlar, zekâtlarını bu ayda ödemeyi âdet haline getirmişlerdir. 

6. Bu ayın sonunda itikâfa girmek sünnettir. Kaynaklar, Resûl-i Ekrem (sav)’in Ramazan’ın son on gününde itikâfa girdiğini ve bu âdetini vefatına kadar devam ettirdiğini, onun ardından hanımlarının da itikâfa girdiğini haber vermektedir.[8] 

7.  Bazı hadislerde bu ayda umre yapanın hac sevabı alacağı ifade edilirken[9], diğer bir kısım hadislerde ise, bu ayda eda edilen diğer ibadet ve amellere de öteki aylara göre daha çok mükâfat verileceği bildirilmiştir.[10]

8. Kur’an ayı denilen Ramazan ayında çokça Kur’an okuyup tefekkür etmek, sünnet kabul edilmiştir. Resûl-i Ekrem (sav)’in Cebrâil ile karşılıklı Kur’an okumasına dayanan mukabele uygulaması da bu aya mahsus ibadetlerdendir.

 

(Heybil Yayınlarından “Orucun Hikmetleri” adlı eserden alınmıştır.)  

 

 


[1] Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, es-Sünenü’l-kübrâ, IV, 201-202; Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, II, 187.

[2] Bakara, 2:185.

[3] Bakara, 2:185.

[4] Kadr, 97:3; Nesâî, Sıyâm, 5.

[5] Bakara, 2:183-185; Buhârî, Savm, 1; Müslim, Îmân, 8, 9.

[6] Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1; Müslim, Müsâfirîn, 173-178.

[7] Buhârî, Savm, 7; Müslim, “Fezâil, 50; Tirmizî, Zekât, 28.

[8] Buhârî, İ’tikâf, 1; Müslim, İ’tikâf, 1-5.

[9] Buhârî, Umre, 4; Müslim, Hac, 221, 222.

[10] İbn Huzeyme, es-Sahîh, III, 191-192; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakî, Şuabü’l-îmân, V, 224. 

 

Bu yazi 1153 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.119 sn. deSen
↑ Yukarı