Dünya, Cennet ve Cehennem’in nümûnesidir. Bütün mevcûdât, oradan gelmiş, tekrar oraya akıp gitmektedir. Mesela, bütün gündüzler, nurlar, baharlar, mutedil hava, gölgeler, güzel sesler, güzel kokular, münbit arazi Cennet’ten gelmiş, yine Cennet’e gidiyor. Bütün geceler, zulmetler, kışlar, şiddetli soğuk ve sıcaklar, çirkin sesler, pis kokular, çorak arazi Cehennem’den gelmiş, yine Cehennem’e gidiyor. Demek dünya, ahiretin bir çiçekdanlığıdır. Orayı haber verip oraya mahsulat yetiştiriyor.
Hem her insanda Cennet ve Cehennem’in birer nümûnesi vardır. Mesela; güzel ahlak Cennet’in, kötü ahlak ise Cehennem’in nümûnesidir. Mesela, rahmet ve şefkat etmek Cennet’in, gadab ve hiddet etmek ise Cehennem’in nümûnesidir. O insanın hayr işlemesi Cennet’in, şer işlemesi de Cehennem’in nümûnesidir.
Kısaca teklifi ve tekvini bütün güzellikler Cennet’ten, bütün kötülükler ise Cehennem’den haber vermektedir.
Hem dünya, âhiret’in çiçekdanlığı ve tarlasıdır. Haşir meydanı bir beyderdir, harmandır. Cennet ve Cehennem ise birer mahzendir. Şu muvakkat ve fani dünyada hem insanın amelleri ekilir, hem de bütün mevcudat ekilir. Haşirde ise, harman edilir. Cennet’in mahsulâtı Cennet’e, Cehennem’in mahsulatı ise Cehennem’e gönderilir. Mesela; gündüzler Cennet’e, geceler Cehennem’e; baharlar Cennet’e, kışlar Cehennem’e; nurlar Cennet’e, karanlıklar Cehennem’e; sâlih insanlar Cennet’e, fâcir insanlar Cehennem’e; Güneş’in ışığı Cennet’e, harareti ise Cehennem’e; güzel kokular Cennet’e, pis kokular Cehennem’e; güzel manzaralar Cennet’e, çirkin manzaralar Cehennem’e akıp gidiyor. Bu mevcudat, Cennet ve Cehennem’den gelmiş, dünya denilen bu mezraada ekiliyor, haşir meydanına mahsulâtını döküyor. Kıyamet gününde mahşer denilen beyderde tasfiye edilip fâideli maddeler Cennet’e, zararlı maddeler ise Cehennem’e dökülür. Hem tekvini, hem de teklifi olarak Cennet ve Cehennem mahsulleri birbirinden ayrılır. Böylece zıdların cevelengahı olan bu dünya, ahiret denilen âlemde tasfiye edilerek Cennet veya Cehennem’de karar kılmak suretiyle vazifesini ifa etmiş olur.
Evet, Cenab-ı Hak, bu alemde nâr-nur; gece-gündüz; kış-yaz; güzel kokular-kötü kokular; güzel havalar-kötü havalar; iyi insan-kötü insan; iyi ahlak-kötü ahlak gibi bütün ezdadı, Cennet ve Cehennemin nümunesi olarak burada bir araya toplamış, ismini “Dünya” koymuştur. Bunlara “hakaik-i nisbiye” denir. Yani gündüz, geceye nisbetle gündüzdür. Hakiki gündüz değil. Gece de gündüze nisbetle gecedir. Hakiki gece (karanlık) değil. Hakiki gündüz ve hakiki aydınlık, Cennet’tedir. Hakiki gece ve hakiki karanlık ise, Cehennemdedir.
Vatka ki meclis-i imtihan kapanır. Cenab-ı Hak, bu hakaik-i nisbiyeyi birbirinden tefrik eder. Geceleri, gündüzleri, iyileri, kötüleri, kışları, yazları vehakeza teklifen ve tekvinen bütün iyilik ve kötülüklerin, güzellik ve çirkinliklerin, hayr ve şerrin hepsini toplayıp haşir meydanına döker. وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ ayetinin işaretiyle; “Bugün birbirinizden ayrılın!”[1] diye ferman buyurur. Yani, “Ey cürüm sahibleri olan kâfirler, müşrikler, münafıklar, asiler! Bugün Cehennem tarafına doğru ayrılın! Çünkü sizler mücrimsiniz.” Keza “Ey geceler, ey karanlıklar, ey pis kokular, ey kışlar! Sizler de ayrılın, Cehenneme gidin. Zira imtihan bitti. Dar-ı imtihanda gündüzler, nurlar, güzel kokular, baharlar ile beraber idiniz. Halıkınız, sizi imtihan ve tecrübe için karşı karşıya getirdi. Siz de birbirinizle mücadele ve mücahede ettiniz. Bu mücadele ve mücahede süresi sona erdi. Şimdi sizler, kendinize münasib olan ceza tarafına çekilin.” diye emreder.
O gün mücrimlere tevbih suretinde “Haydi Cehenneme gidin.” denilir. Muttakilere ise; tebşir suretinde سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ “Ey mü’minler, ey salihler, ey müttakiler! Size selam olsun. Tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak ve mükâfatınızı almak üzere girin Cennet’e.”[2] Keza “Ey gündüzler, ey nurlar, ey güzel kokular, ey baharlar! Mükâfatınızı almak üzere Cennet’e girin.” ferman edilir.
Bu emir neticesinde bütün kâfirler, müşrikler, münafıklar, asiler, geceler, karanlıklar, pis kokular, ateşler, soğuklar, kötü huylar ve hakeza Cehennem’in dünyadaki bütün nümuneleri Cehennem’e; bütün mü’minler, salihler, müttakiler, gündüzler, baharlar, yazlar, nurlar, hoş kokular, mutedil hava, güzel huylar ve hakeza Cennet’in dünyadaki bütün nümuneleri de Cennete gider. Kısaca her şeyin âlisi Cennet’e, süflisi ise Cehennem’e gidip karar kılar. Böylece dünya, Cennet ve Cehennem şeklinde tasaffi eder.
Hülâsa: Dünya bir tarladır. Hem nev-i beşerin ameli burada ekilir. Hem de başta insan olmak üzere Güneş, Ay, yıldızlar, gece, gündüz, kış, yaz, nebatat, hayvanat kısaca her şey burada ekilir. Zira bu dünya, Cennet veya Cehennem’e mahsulat yetiştiren bir tarla ve bir fidanlık bahçedir. Kıyamet gününde kötüler ve kötü maddeler Cehennem tarafına ayrılmak; iyiler ve iyi maddeler de Cennet tarafına gitmek suretiyle şu imtihan ve tecrübenin neticesi tahakkuk edecektir.
(Semendel Yayınlarından “Dar-ı Şekavet Cehennem” adlı eserden alınmıştır.)
[1] Yasin, 36:59.
[2] Zümer, 39:73.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |