İman, Şecere-i Tuba-i Cennet’in bir çekirdeğini taşıyor. Bu sebeble îman, dünyada cennet hayatı gibi bir hayata mazhar olmak demektir. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de
فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ف۪ى جَنَّاتِ النَّع۪يمِ
“İman edip salih amel işleyenler naim cennetlerindedir.”[1] buyuruyor. Ehl-i İman şu anda cennettedir ferman ediyor. Demek îmân, ma’nevi bir cennettir.
Küfür, ise bir Şecere-i Zakkûm-u Cehennem’in tohumunu saklıyor. Küfür, dünyada cehennem hayatı gibi bir hayata mazhar olmak demektir. Evet, kafirin küfrü, ma’nevi bir cehennemdir, onu ma’nen yakar. Gelecek ayet-i kerimeler, bu hakikati ifâde etmektedir:
Birinci Âyet-i Kerîme: Beyyine Sûresi’nde şöyle buyruluyor:
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِك۪ينَ ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِۜ
“(Muhakkak o kimseler ki,) Risâlet-i Muhammediyye (asm) ve Kur’ân’ı inkâr etmekle (kâfir oldular. Onlar da) iki kısımdır. Bir Kısmı: (Ehl-i kitâb olan Yahûdî ve Hıristiyanlardır.) Diğer Kısmı: (Müşriklerdir.) Bu iki kısım (kâfirler, ebedî kalıcı olarak Cehennem ateşindedirler. İşte onlar, mahlûkâtın en ziyâde şerli olanlarıdır.)”[2]
İkinci Âyet-i Kerîme: Hûd Sûresi’nde şöyle buyruluyor:
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ شَقُوا فَفِي النَّارِ
“(Kendi irâdeleriyle şekâvete düşmüş olanlar,) dünyâda iken imân ve ubûdiyetten istinkâf etmek sûretiyle şekâvete dûçâr olan bedbahtlar, (ateştedirler.) Küfür ve inkârları sebebiyle dünyâda ma’nevî bir ateş onların kalblerini ma’nen yaktığı gibi dâr-ı âhirette dahî maddî ve hakîkî bir Cehennem’e atılacak, cismânî ve rûhânî azâb ve elem çekeceklerdir.”[3]
Üçüncü Âyet-i Kerîme: Tevbe Sûresi’nde şöyle buyruluyor:
وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَ
“(Şübhe yok ki; Cehennem, kâfirleri kuşatmıştır.) Onların şirk, küfür ve nifâkları, dünyâda ma’nevî bir ateş gibi onları her taraftan ihâta edip ma’nen yaktığı gibi âhiret âleminde de maddî olarak her taraflarını ihâta edip ebedî bir sûrette yakacaktır.”[4]
Dördüncü Âyet-i Kerîme: İnfitâr Sûresi’nde şöyle buyruluyor:
وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَف۪ي جَح۪يمٍ
“(Ve muhakkak fâcirler,) şirk, küfür, nifâk ve isyân ile Rab’lerine karşı gelenler, bâtıl i’tikâdları ve fâsid amelleri sebebiyle dünyâda ma’nevî bir ateş içinde oldukları gibi âhirette de hakîkî ma’nâda (yakıcı ateş içindedirler.) Onlar; Cehenneme atılacak, orada ebedî bir azâba dûçâr olacaklardır.”[5]
يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدّ۪ينِ
“O suçlular (cezâ günü) yevm-i kıyâmette (oraya) o Cehennem ateşine (idhâl olunacaklardır.) O azâb mahalline atılarak orada ebediyyen yanıp yakılacaklardır.”[6]
وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَٓائِب۪ينَ
“(Ve onlar,) o ebedî sûrette cehennemlik olanlar, (ondan) o Cehennem’den (kaçıp kaybolacak, ayrılacak değillerdir.) Onlar, Cehennem’in azâbından hiç kurtulamayacak, ondan kaçıp saklanamayacaklardır. Devâmlı olarak Cehennem’de kalarak azâb göreceklerdir.”[7]
Bu ayet-i kerimeler, “Ehl-i küfür ve ehl-i şirk ileride Cehennem’e girecekler.” demiyor. Daha dünyadayken cehennemin içinde olduklarını ifade ediyor.
Evet, kafirin batıl itikadı ve kötü ameli, ma’nevî bir cehennemdir, onu manen yakar. Bediüzzaman (ra) Hazretleri konuyla alakalı olarak şöyle buyuruyor:
“Mü'minin imanı, mü'minin ruhunda bir cennet-i maneviye hükmüne geçiyor; kâfirin küfrü, kâfirin mahiyetinde manevî bir cehennemi ateşlendiriyor.”[8]
(Semendel Yayınlarından “Dar-ı Şekavet Cehennem” adlı eserden alınmıştır.)
[1] Hac, 22:56.
[2] Beyyine, 98:6.
[3] Hûd, 11:106.
[4] Tevbe, 9:49.
[5] İnfitâr, 92:14.
[6] İnfitâr, 92:15.
[7] İnfitâr, 92:16.
[8] Lem’alar, 10. Lem’a, s. 48.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |