tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
(Kim Ellah’a ve Resulü’ne) Hz. Muhammed (asm)’a (îmân etmezse,) o kâfirdir. (Biz de kâfirler için kızgın bir ateş hazırlamışızdır.)
(Fetih, 48/13)
Hadîs-i Şeriflerden
Şairlerin söylediği sözlerin en doğrusu Lebid’in şu sözüdür: İyi biliniz ki Ellah’tan başka her şey yok olacaktır.
(Buhari, Edeb 90, Müslim, Birr2)
Dualardan
Ya İlâhî! Dînî ve dünyevî işlerimizde tevfîkàt-ı sübhâniyyeye mazhar eyle.
(Hacı Hulusi Bey)
Vecîze
Hayat gibi ölüm dahi doğrudan doğruya Ellah'ın kudret ve kaderi iledir.
Mesnevî-i Nuriye Tercümesi
CELAL VE İKRAM SAHİBİ RAB (1)

CELAL VE İKRAM SAHİBİ RAB (1)

26.01.2024

تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ

“Ya Ekreme’r-Rusül! Celâlet, azamet, ikram ve ihsan sahibi olan Rabbin Tealâ'nın ismi yüce, baki ve daim oldu.”[1]

Cenab-ı Hak, bu ayet-i kerime ile inkâr edilmeye değil, ta’zim olunmaya; isyan edilmeye değil, ibâdet edilmeye; nankörlük edilmeye değil, şükredilmeye; unutulmaya değil, zikredilmeye lâyık yalnız ve yalnız Zat-ı Akdes-i İlahi olduğunu beyan buyuruyor. Zira bu surenin başından buraya kadar ta’dat olunan maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi bütün nimetler, bu ayette vasfı zikredilen Rahman, Rab, Zülcelal ve Zülikram bir Zat’tan geldiğini cin ve inse beyan etmekle onları iman ve ubudiyete davet eder.

Rahman ismiyle başlayan bu surenin, Rahman ismiyle müsemma bir Zat’ın iki tecellisi olan celal ve ikram sıfatlarıyla bitmesi gayet manidardır.

Dünya ve ahiret, bin bir ism-i İlahi’nin ayinesi olup o esma ile kaimdir. Bununla beraber dünya ve ahiretin vücudu ve onlardaki nimetler, Rahman isminin hazinesinden akıp geliyor. Bu isim daha ziyade görünüyor.

Bu Sure, الرَّحْمَنُ ile başlayıp bu ismin hazinesinden akıp gelen maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi nimetleri ve bu ismin tecelliyatından gelen  şuunat-ı Rabbaniyeyi ta’dad ettikten sonra, bütün bu nimetleri ve şuunatı, tekrar Rahman ismi içinde toplayıp tesbit etmek için Rahman’ın manasını bildiren şu ayetle sureye fezleke verdi.

تَبَارَكَ kelimesi, “bereketli, yüce ve mukaddes” manasındadır. Bu kelime, surenin başından beri ta’dad edilen dünyevi ve uhrevi nimetlerin menbaı olan Rahman isminin ne kadar bereketli olduğunu ilan etmektedir.

اسْمُ tabirinden murad, Rahman ismidir. Zira bu isim, surenin baş kısmında zikredildi.  Veya bütün esma-i İlahiye, bu tabirde dahildir. Ellah’ın bütün isimleri mukaddestir, bereketlidir. Rabbinin bir ismi bu kadar bereketleri netice verirse, Zatı ne kadar bereketleri netice verdiği kıyas edilsin. Zira Zat-ı Akdes-i İlahi, bin bir isim ve sıfatı tazammun eder.

رَبِّكَ Şu umumi Rahman ismini, Resul-i Ekrem (asm)’a taalluk eden hususi rububiyet sıfatına izafe edip “Senin Rabbinin ismi olan Rahman, ne kadar bereketlidir.” demesiyle Kur’an işaret ediyor ki; dünya ve ahireti ihata eden Rahman isminin tecelliyatı, Resul-i Ekrem (asm)’ın terbiyesine nazırdır. O’nun terbiyesi ise, ta’lim-i Kur’an iledir. Demek Resul-i Ekrem (asm) ve ta’lim-i Kur’an, dünya ve ahiretin sebeb-i vücududur.

رَبِّكَ tabiri ifade eder ki; “Senin rububiyetinden, yani Senin terbiyenden dolayı Senin Rabbin Rahman ismi ile tecelli edip dünyaya bu kadar bereket ihsan ediyor, dünya ve ahireti bu kadar nimetlerle dolduruyor. Demek dünyevi ve uhrevi bütün nimetler, Senin Rabbin olan Rahman  ismiyle müsemma bir Zatın hazinesinden akıp geliyor.”

Kur’an, bu ayet-i kerimede رَبِّكَ Senin Rabbin” tabirindeki izafe ile ifade eder ki; Hazret-i Muhammed (asm), Ellah katında en şerefli kul ve makamı en yüksek Zat olduğundan, Zat-ı Zülcelali Ve’l-İkram O’nu asla mahzun etmez. O Zat-ı Ekrem (asm)’a manen şöyle der: “Ey şefkatli Resul ve ey re’fetli Nebi! Sen mahzun olma. İman ve ubudiyetle Senin dinini kabul etmeyen ehl-i küfür ve dalaleti dünya ve ahirette cezalandırmakla senin ve ümmetinin intikamını onlardan alacağım. Böylece seni mesrur edeceğim.” Zülcelal ismi, bu manaya bakar. “Keza iman ve ubudiyetle Senin davetine icabet eden ehl-i iman ve taati dünya ve ahirette mükâfatlandırmakla da Seni ve onları mes’ud edeceğim.” Zülikram ismi de, bu manaya bakar.

Resul-i Ekrem (asm), risaletiyle dünyanın kapısını açtığı gibi, ubudiyetiyle de âhiretin kapısını açmıştır. Dünya O’nun risaleti için, ahiret de O’nun ibadeti için yaratılmıştır. Cennetin husûl ve vüsulü, O’nun risaleti sebebiyle; vücud ve icadı da O’nun ibadeti vesilesiyledir. Zira O Zat-ı Ekrem (a.s.m), rahmet-i İlahiyenin lisanı, misali, mümessili, timsali ve dellâlıdır. Eğer O olmasaydı, ne âlem yaratılırdı, ne ibadet olurdu, ne cennet olurdu.

Hem O Zat-ı Ekrem (asm), rahmet-i İlahiyeye ulaşmanın vesilesidir. Rahmet-i İlahiyeye vasıl olmanın en kısa ve kestirme yolu, sünnet-i seniyyeye ittiba’dır. O Zat-ı Ekrem (asm)’a ulaşmanın en kısa ve kestirme yolu ise, salavat-ı şerifedir.

 

(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)

 


[1] Rahman, 35:78.

 

Bu yazi 695 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.115 sn. deSen
↑ Yukarı