بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ عَلٰى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰى اٰ لِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَع۪ينَ
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz kardeşlerimiz,
Daha evvel çeşitli vesilelerle beyan etmiş olduğum bir hakikat-i hâli, bu asrın bir marazı olan örgütçülük ve cemiyetçilik fikrinden zihinler tasaffi etmediğinden tam manasıyla anlaşılmadığını müşahede etmekle; bilmecburiye daha açık bir şekilde beyan etme zarureti hasıl olmuştur.
Malum olsun ki; bu abd-i âciz Muhammed Doğan’ın hiçbir cemaati, örgütü, tarikatı, hizbi, grubu olmadığı gibi, dahilde veya hariçteki hiçbir cemaat, örgüt, tarikat, hizip ve grupla da irtibatı ve alakası yoktur. Bütün hayatım boyunca tek mesleğim Kur’an, hadis ve Risale-i Nur hakikatlerine hâdimlik etmek, başta nefsimle beraber bu dersleri okumak ve neşrine çalışmaktır. Bu hizmeti de; herhangi bir örgütleşme ve yapılaşmaya girmeden, ümmet-i İslam’a şamil bir şekilde yerine getirmekten başka bir niyetim yoktur. Bu davet ve ilmi çalışma; “piyasada bulunan çeşitli grup ve cemaatler gibi örgütleşme” şeklinde değildir. Bu hizmet-i Kur’aniyyenin mezkur örgütçülük ve cemiyetleşme zihniyetinden tamamen uzak olduğu ve bu âciz kardeşinizin bu tarz-ı hareketle bir alakasının bulunmadığı aşikar olmakla beraber, aradaki farkın anlaşılması için bu hususları maddeler halinde zikretmekte fayda mülahaza ediyorum:
1) Yanımda bulunanların şehadetiyle, bütün hayatım alenî ve göz önünde olduğu gibi, -Ellah kabul eylesin- bütün okuduğumuz dersler halka açık olup herkesin istifadesine medardır. Sadece bir gruba, bir kesime has bir ders halkam yoktur. Mescit haline getirmiş olduğum şahsi mülkümün kapısı herkese açıktır. Her cemaatten, cemiyetten, gruptan, farklı tarz-ı hareketi olan, isteyen herkes yanıma gelip okunan dersleri dinleyebilir. Okunan dersler umuma neşredilmektedir. -Hâşâ- gizli veya bir kesime özel hususi bir ders usulüm hayatım boyunca olmamıştır. Buna binaen derslerimize iyi niyetli insanlar geldiği gibi, kötü niyetli insanlar da gelebilir. Hatta bize iftira atmak için bazı insanlar tarafından yönlendirilerek yanımıza gelip derslerimizi dinlemiş, eserlerimizi okumuş da olabilirler. Benim bunları tetkik etme imkanım yoktur.
2) Benim herhangi bir teşkilatım ve yapılanmam yoktur. Kur’an derslerine gelen bütün mü’minler; en âmisinden en alimine kadar aynı makamdadır. Tarikat şeyhi olmadığım için halifem ve vekilim olmadığı gibi, cemaatim ve örgütüm olmadığı için hiçbir şekilde sağ kol, şura heyeti, danışma kurulu, bölge sorumlusu, şehir sorumlusu, temsilcilik gibi birbirine bağlı ast-üst irtibatı ve örgütü işmam edecek bir teşekkülüm yoktur ve bu gibi örgütleşmeden şiddetle ictinab etmişim. Herhangi bir vakıf ve derneğim, sivil toplum kuruluşum da yoktur. Derslerimizi takip eden her mü’min, Kur’an ve sünnet düsturlarıyla bağlı olmak şartıyla fikren müstakildir. Merkeziyyet ve merciiyyetten daima hazer ettiğim ve okunan derslerde sürekli bu düsturu tavsiye ettiğim herkesin malumudur. Hastalığım ve ihtiyarlığım sebebiyle, dersleri okumakta veya şahsi işlerimde bana yardım eden kimse benim vekilim veya sorumlum olmadığı gibi, herkese açık olan Kur’an derslerine iştirak edenler içerisinde bazen ismen derse muhatap ettiğim hiç kimse de benim vekilim veya sorumlum değildir. Ayrıca görme za’fiyetim olduğu için farkında olmadığım ve defaatle rızam olmadığını beyan ettiğim halde benim resmimin çekilip neşredilmesinden, o fotoğraf içerisindeki kişilerle hususi bir irtibatım olduğu anlaşılamaz. Bu kişilerin şahsi hareketleriyle benim bir alakam yoktur.
3) Daha evvel defaatle zikrettiğim üzere; herhangi bir vârisim ve vekilim yoktur. Gerek Üstad Bedîüzzaman (ra) Hazretleri, gerek Hacı Hulûsî Bey (ra) şahsi bir davada bulunmamış, Üstad’ın vârisi olduğunu dava etmemiş, vefâtından sonra yerine kimseyi vâris bırakmamış, Risâle-i Nûr’u, kâfî ve vâfî görmüştür. Risâle-i Nûr mesleğinde postnişinlik yoktur. Benim şahsi hizmetimle alakadar olan, benimle akrabalık bağı olan, Kur’an derslerinde bir meselede muhatab olarak ismi geçen, derslerde daha çok veya daha az bulunan, bana daha yakın veya daha uzak oturan, hasbelkader daha yüksekte veya daha alçakta oturan hiç kimse benim vârisim ve vekilim olmadığı gibi, bu haller onların daha üstün veya daha edna olduklarına dair bir hüccet ve işaret değildir. Ehemmiyetine binaen konuyla alâkalı Hacı Hulusi Bey’den bu meselede sorulan suali ve O Zât’ın verdiği cevâbı naklen bu meselede buna ilave olarak söyleyeceğim bir şey yoktur.
“Sual: Varisleriniz kimlerdir?
Cevab: Dinlenecek söz, Kur’an’dır ve O’nun sırr-ı i’cazını beyan eden Nurlar’dır. Şahsiyyet-i maneviyyeye aid olan hüsn-ü zanlar, herhangi bir şahsa mal edilemez. İhlâs Dersi ve düsturları, bu hususta kimseden bir şey öğrenmeye ihtiyaç bırakmayacak kadar açıktır. Biz Ellah’a hamd olsun, Kur’an’ın şakirdiyiz. Şahsiyyet-i maneviyye haline gelen ihlâslı kardeşlerde tefanilik vardır. Birisi ölürse, kalan ruhlar hizmete devam ederler. Varis, işte o şahsiyyet-i maneviyyedir. Bu fakire, o şahsiyet-i maneviyye içinde bildiğiniz cüz’i izahları yapmak, ihtiyar ve iktidarım olmadığı halde ihsan buyrulmuştur. Sûre-i Hicr’in 9. ayetinde;
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
“Biz Kur’an’ı inzal ettik. O’nu tebdil ve tahriften hıfz edicilerdeniz.”
Ve Sûre-i Saff’ın 8. ayetinde;
يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
“Onlar kasdederlerdi ki, Ellah’ın nurunu söndüreler. Ellahu Teâlâ nurunu her zaman i’la ve ilan edecektir. Her ne kadar kâfirler kerih görürlerse dahi.”
Bu iki ayetin hükümlerince, elbette Kur’an derslerinin izah edicilerini de halketmek, Ellah’a ait vazifedir. Ellah’ın rahmetinin devam edeceğine inanıyoruz.”
4) Kur’an derslerimize iştirak edenler içerisinden, bu istifadeleriyle kendi malumatlarını karıştırıp kendileri de ders okuyan, toplantı yapan, kitap ve makale yazan, sosyal medya paylaşımı yapan birçok kişiler bulunmaktadır. Malum olsun ki, bu kişiler bu faaliyetlerinin hiç birisini benim tayinim, talimatım veya görevlendirmem ile yapmamaktadırlar. Ben kimseyi bu bu şekilde bir görevle görevlendirmedim, sorumlu tayin etmedim. Böyle bir hizmet usulüm yoktur. Bu sebeple, derslerimize iştirak edenlerden birisi, başka bir yerde gidip ders yapıyorsa bu benim görevlendirmem veya tayinimle değil, kendi şahsi faaliyeti olarak yapıyordur. Bu kişilerin söyledikleri ve yaptıkları şeylerin sorumluluğu kendilerine aittir. Zaten ehliyeti olmayan kişilerin de ders yapmasını uygun görmediğimi müteaddit defa ilan etmişim. Bundan dolayı bir kez daha ilan ediyorum ki; Heybil Yayınevi ve Nurmend sitesinde neşredilen kitap ve derslerimiz haricinde yazılan, paylaşılan, konuşulan, yayınlanan hiçbir yazılı ve görsel neşriyat kontrolümde değildir.
5) Bütün tarihçe-i hayatım şahiddir ki: Ben kimseyi şahsıma ve şahsi bir mesleğe davet etmemişim. Davetimiz Kur’an’a, sünnete ve ezana davettir. Birlikteliğim küre-i arzdaki bütün ehl-i iman iledir. Cemaatim camide beş vakitte ve Cuma namazında, Hac’da Arafatta bir araya gelen cemaat-i müsliminden ibarettir. Başka bir davetim ve cemaatim yoktur.
Kardeşlerimizden, bu zikrettiğim hususları dikkate alarak örgütleşme ve cemiyetçilik zihniyetinden teberri etmelerini hassaten taleb ve rica ederim.
Pür kusur bir abd-i müznib
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |