tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
(Eğer yerde ve gökte Ellah’dan başka ilâhlar bulunsaydı, yer ve gök) nizâm-ı âlem (kesinlikle bozulup giderdi. Demek Arş’ın Rabbi olan Ellah, onların tavsîf ettikleri sıfatlardan münezzehtir.)
(Enbiya, 21/22)
Hadîs-i Şeriflerden
Cenaze namazını kıldığınız zaman ölen kimseye samimi bir kalble dua ediniz.
(Ebu Davut, Cenaiz 56)
Dualardan
Ya İlâhî! Dînî ve dünyevî işlerimizde tevfîkàt-ı sübhâniyyeye mazhar eyle.
(Hacı Hulusi Bey)
Vecîze
Seni yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.
Lem'alar
DAHA ÖNCE KENDİLERİNE DOKUNULMAYAN ZEVCELER

DAHA ÖNCE KENDİLERİNE DOKUNULMAYAN ZEVCELER

29.12.2023

لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّۚ

“Cennette olan hurilere, zevclerinden evvel ins u cinden hiç bir kimse dokunmamıştır”[1]

Bu ayet-i kerimenin ifadesiyle; hurilere daha evvel hiçbir ins ve cin temas etmemiştir. Daima bakiredirler. Kocaları onlarla her temas ettiğinde, onları bakire olarak bulurlar. Bu da cennette tenasülün (neslin çoğalması) olmadığına işaret eder. Gelecek ayet-i kerimeler de bu hakikati ifade etmektedir:

وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍ

(Ve) o amel defteri sağ tarafından verilenler, (yükseltilmiş yataklardadırlar.) Onlar, pek yüksek ve rahatlatıcı döşeklere naildirler.”

Veya فُرُشٍ kelimesinden murad, cennette ehl-i imana verilecek zevcelerdir. Bu takdirde ayetin manası şöyle olur: “Amel defteri sağ tarafından verilenler, yüksek bir mahiyette ve pek güzel ahlâka sahip huriler ve dünyadan gitme kadınlarla beraber cennettedirler.”

اِنَّا اَنْشَاْنَاهُنَّ اِنْشَاءً

(Şüphe yok ki, biz onları,) o cennetteki kadınları, kocalarıyla aynı yatakta olacak eşleri (bir yaradılış ile yarattık.) Onları yeni bir yaratılışla bütün kusurlardan salim ve beri kıldık. Bunlar dünyadan giden mü’min kadınlardır.  Veya onları ilk kez yaratılmış kadınlar kıldık. Bunlar da hurilerdir. Cennetlerdeki kadınların bir kısmı, yeniden ehl-i cennet için yaratılan, sireten ve sureten güzel olan ve daimi bakire kalan hurilerdir. Bir kısmı da dünyadan cennete giden mü’mine kadınlardır ki, dünyada ihtiyar bulunmuş olsalar da cennetlerde yeniden genç bir hâlde ve her türlü kusurdan ve noksanlıktan beri olarak bulunacaklardır.”

فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَارًا

(İşte onları) o cennet kadınlarını (bakireler kıldık.) Kocaları onları dâima bakire bir hâlde bulacaklardır. Onlardan maksat, ya huru’l-iyn denilen kadınlardır ki, onlar doğmaksızın yaratılmışlardır. Veya dünyadan giden mü’mine kadınlardır.”

عُرُبًا اَتْرَابًا

“Ve o kadınları (kocalarına aşık,) onları ziyadesiyle sever bir yaratılışta yarattık. Ve onları (hep bir yaşıt yaptık.) Yaşları eşit bulunacaktır. Kendileri de, kocaları da otuz üçer yaşında olacaklardır.”[2]

Hurilerden biri, beş yüz senelik mesafeden ney veya sazına vurduğunda, cazibesiyle kocası yanına celb olunur. Ehl-i imandan cennete giren herkese esahh olan görüşe göre yetmiş bin huri verilir. İnsan, orada nuraniyet kesbeder ve bir anda yetmiş bin hurinin yanında hazır olabilir. Nasıl ki Güneş, nuraniyet vasıtasıyla bir anda hadsiz ayinelerde ışığı, harareti ve yedi rengiyle bulunur ve aks-i timsalini yerleştirir. Hem Cibril-i Emin bir anda, hem Resul-i Ekrem (a.s.m)’ın yanında, hem Arş-ı A’zam’da, hem huzur-u İlahide bulunur. Öyle de ehl-i cennet aynı anda hadsiz yerde bulunabilir. Her bir huriyle aynı anda cinsi münasebette bulunur ve hepsinden ayrı ayrı lezzet alır. Ehl-i cennetin, cennette gezmeleri hayal suretindedir. Nasıl şu anda Kâbe’yi hayal ettiğinde, Kâbe aynı anda hemen gözün önüne geliyorsa, ehl-i cennetin cennette cesedle gezmesi de o sür’atte ve kolaylıktadır. Ehl-i cennetin cisimleri ruh kuvvetinde ve hıffetinde ve hayal sür’atinde oldukları halde, o geniş cennetlerde seyeran ve cevelan ederler.

Bu ayet-i kerime, ehl-i imanın cennette hurilerle evleneceğini sarahaten ifade etmektedir. Ehl-i imana cennette hurilerin verileceği ve onlarla evlenileceği ve onlarla mübaşeret edileceği nass-ı Kur’an’la[3] ve ehadis-i Nebeviye ile sabit olduğundan inkârı dalalettir. Madem nikâh muamelesi, cismen ve bedenen olur. Öyle ise cennette hurilerle olan mübaşeret ve muamele cismanidir.

 

(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)

 

 


[1] Rahman, 55:74.

[2] Vakıa, 56:34-37.

[3] Bakara, 2:25 , Al-i İmran, 3:15 ; Nisa, 4:57 ; Yasin, 36:56 ; Duhan, 44:54 ; Tur, 52:20 ; Vakıa; 56:22.

 

Bu yazi 763 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.132 sn. deSen
↑ Yukarı