tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Yemin olsun ki; içlerinden, kendilerine Ellah'ın âyetlerini okuyan, onları batıl inançlardan ve kötülüklerden temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti (Kur’an ve sünneti) öğreten bir Peygamber göndermekle Ellahu Teâlâ mü'minlere lütufta bulunmuştur. Hâlbuki onlar, bundan evvel apaçık bir dalâlet içinde idiler.
(Al-i İmran, 3/164)
Hadîs-i Şeriflerden
Kıyamet günü cehennemliklerin azabı en hafif olanı o kimsedir ki, ayaklarının altına iki kor ateş konulur da onun etkisiyle beyni kaynar, hiçbir kimsenin kendisi kadar şiddetli azabta olduğunu hatırına getirmez. Halbuki o azap edilenlerin en hafifidir.
(Buhari, Enbiya 1, Müslim, İman 362)
Dualardan
Yâ Rabbenâ! Yâ İlâhenâ! Yâ Nâsırenâ! Zâlim¬lerin şerlerini, zulümlerini izzetine lâyık bir sûretde def u ref' eyle.
(Hacı Hulusi Bey)
Vecîze
Cesed ruhun hanesi ve yuvasıdır, libası değildir.
Sözler
ÇADIRLAR İÇİNDEKİ HURİLER

ÇADIRLAR İÇİNDEKİ HURİLER

15.12.2023

حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِۚ

 “Bu cennetlerde ehl-i cennet için hazırlanmış huriler vardır ki; onlar çadırlar içinde daima mesture­lerdir, kemal-i muhabbetlerinden daima zevclerine hasr-ı nazar ederler. Başkalarına bakmazlar.”[1]

Bu ayet-i kerimenin ifadesiyle; bu iki cennette eşlerinin yanından ayrılmayan, muhabbetlerini sadece onlara hasreden, onlardan da sevgi ve saygı gören, başkalarına bakmaya tenezzül etmeyen, beyaz tenli, iri ve siyah gözlü zevceler bulunmaktadır.

Ayet-i kerimede geçen اَلْخِياَمُ kelimesi, اَلْخَيْمَةُ kelimesinin cem’idir, “çadırlar” manasındadır. Haymelerden murad, cennetin saraylarıdır. Kur’an-ı Kerim, cennetteki saraylar için اَلْخِياَمُ tabirini kullanmakla, cennetin saraylarının haymeler gibi kubbeli ve koni şeklinde olduğuna işaret eder. Zira sarayların en güzeli, koni biçiminde olanlarıdır. Hem cennetler de koni şeklindedir.

Cennetteki her bir sarayın genişliği, Yemen ile Şam arası kadardır. Her bir sarayın eni bu kadardır. Yüksekliği ise, beş yüz senelik mesafedir. Cennette insanın gözüne en az beş yüz senelik bir mesafeyi görebilecek bir kabiliyet verileceğinden, ehl-i cennet hem böyle bir sarayın ihtişamını, hem de en uzak manzaraları görüp telezzüz eder. Saraylar, kişinin iman, amel-i salih ve takva derecesine göre altın, gümüş, akik gibi enva-i mücevherattan yapılmıştır. Dünyada ne kadar enva-i mücevherat varsa, hepsi o saraylarda kullanılmıştır. Dışarıdan bakıldığında içerisi, içeriden bakıldığında da dışarısı görülür. Cennetin sarayları üç vasfa sahibdir. O saraylarda altının güzelliği, gümüşün beyazlığı ve camın şeffafiyeti vardır. Yani o saraylar, altın gibi güzel, gümüş gibi beyaz, cam gibi şeffaftırlar. Dışarıdan bakıldığında gümüş gibi beyaz görünür. Biraz daha dikkat edildiğinde altın gibi güzel olduğu farkedilir. Biraz daha dikkat edildiğinde cam gibi şeffaf olduğu zahir olur.

Hem mesela; وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍ “Ehl-i cennet gümüş bileziklerle zînetlenirler.”[2] ayetinde, ehl-i cennete takılan zinetlerin gümüşten olduğu ifade ediliyor.

يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ “Ehl-i cennet, cennette altından bileziklerle zînetlendirilirler.”[3] ayetinde ise, o bileziklerin altından olduğu belirtilmiştir. Demek cennetteki kadın ve erkekler hem altın, hem de gümüş zinetler takınırlar. O zinetler güzellikte altına, beyazlıkta ise gümüşe benzemektedir.

Cennetteki saraylar, zinetler ve sair nimetler, dünyevi aklımızla idrak edilemezler. Saadet-i ebediye, imanın mükafatı; cennetteki köşk ve saraylar gibi temel yapıları ise, tefekküratın mükafatı; ağaçlar ve meyveler gibi teferruatı ise, a’mal-i salihanın mükafatıdır. Mesela; söylediğin اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ kelimesi, zahiren ağızdan çıkıp fenaya gider. Ancak senin söylediğin o kelime kaybolmaz. O anda cennette on ağaç olarak dikilip yeşerir ve her birinin başına en az on meyve-i cennet takılır. Cennetin arazisi ise karşılıksızdır. O, sadece fazl-ı Rabbanidir. Cennetin arazisi, o kadar geniş ve kıymetlidir ki; ona baha biçilemez ve o, amelle elde edilemez. O arazi, sadece fazl-ı İlahi ile verilir. İman, ehl-i cennete cennette ebedi bir saltanatı kazandırır. İnsanın tefekkürat ve salih ameli ise, orayı geliştirip şenlendirir. O gelişme ve şenlendirme de iman ve ubudiyetin derecesine göre olur. İbn Mes’ud’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur:

“Miraç gecesi, Hazret-i İbrahim (a.s) ile karşılaştım. Bana dedi ki: Ya Muhammed! Ümmetine benden selam söyle ve onlara bildir ki; cennetin toprağı güzel ve verimli, suyu tatlı, arazisi düzdür. Oraya ekilecek tohumlar,

سُبْحَانَ اللّٰهِ وَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ وَ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَ اللّٰهُ اَكْبَرُ

 kelimat-ı kudsiyesidir.”[4]

 Haymelerin her bir kapısında en az yüz aded hizmetçi vardır. Bu hadimler, meleklerden olduğu için erkeklik ve dişilikleri yoktur. Fakat cennet ehlinin isteğine göre erkek veya kadın suretinde bulunurlar.

 

(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)

 

 


[1] Rahman, 55:72.

[2] İnsan, 76:21.

[3] Kehf, 18:31.

[4] Riyazu’s-Salihin Kitabu’l-Ezkar ; Tirmizi Kitabu’d-Deavat 3458

 

Bu yazi 792 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.102 sn. deSen
↑ Yukarı