tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Öyle bir bela ve musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp, masumları da yakar. Biliniz ki, Ellah’ın azabı şiddetlidir.
(Enfal, 8/25)
Hadîs-i Şeriflerden
Halktan bir şeyler istemek, kişinin kendi yüzüne açtığı bir yaradır. Kişi böylece kendi yüzünü berelemiş olur. Kişinin devlet başkanından hakkını istemesi ya da çok zaruri durumlardan dolayı istemek böyle değildir.
(Tirmizi, Zekat 38)
Dualardan
Cenab-ı Erhamürrâhimîn sizlere bin rahmet eylesin, âmîn.
(Kastamonu Lahikası)
Vecîze
Hiss-i rekabet, makina-i terakkiyat-ı medeniyetin buharı hükmünde olan müsabakayı intac eder.
Âsâr-ı Bediiyye
İKİ CENNETTEN BAŞKA İKİ CENNET DAHA VARDIR

İKİ CENNETTEN BAŞKA İKİ CENNET DAHA VARDIR

03.11.2023

وَمِنْ دُونِهِمَا جَنَّتَانِۚ

“Bundan evvel beyan olunan iki cennetten başka iki cennet daha vardır.”[1]

Kur’an bu surede,وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ جَنَّتَانِ  ayet-i kerimesi ile Ellah’tan korkan ehl-i imana iki cennetin verileceğini müjdeledi. Daha sonra gelen ayetlerde bu iki cennetin evsafını zikretti. وَمِنْ دُونِهِمَا جَنَّتَانِۚ  ayet-i kerimesinde ise, bu iki cennetten başka iki cennetin vücudundan daha bahsedilmektedir.

Bu iki cennet; ya önceki iki cennetten mertebece daha düşüktür. Bu durumda  ilk iki cennet, mukarrabuna ihsan edilecek, diğer iki cennet ise, ashab-ı yemine ikram edilecektir.

Ya da Ellah’tan korkanlara önceki iki cennetle beraber iki cennet daha verilecektir. Bu durumda her birine dörder cennet verilecektir.

Ayet-i kerimede geçen دُونِ kelimesinin iki manası vardır: 

Birinci Mana: دُونِ “aşağı” manasındadır. Bu takdirde ayet-i kerime, bu iki cennetin evvelki iki cennetten mertebece daha aşağıda olduğunu ifade eder. Diğer iki cennet bu ikisinden önce zikredilmiş ve evsafı beyan edilmiştir. Evvelki iki cennetin önce zikredilmiş olması, onların makam ve mertebece daha üstün olduğuna delâlet eder.

Bu iki cennetin, diğer iki cennete nisbeten daha aşağıda olması, tabaka itibariyle aşağıda olması demektir. Biri arşa daha yakın, diğeri arştan biraz daha uzaktır. Bu durumda evvelki iki cennet, Ellah’tan hakkıyla korkan mukarreblerindir. Bu ayet-i kerimede geçen iki cennet ise; onlar kadar takva sahibi olmayan ashab-ı yemin içindir. Bu mana, Rahman suresinden sonra gelen Vakıa suresindeki  وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً “Haşir meydanında siz üç sınıf olduğunuz zaman”[2] ayetine istinad etmektedir. Vakıa suresinde beyan edildiği üzere; kıyamet gününde insanlar üç kısma ayrılır:

Birincisi: Sabikun ve Mukarrebun olanlardır ki; bunlar hesabsız cennete gidenlerdir.

İkincisi: Ashab-ı Yemin’dir ki; bunlar, hayrları şerlerine galib gelen ve amel defterleri sağ taraflarından verilenlerdir.

Üçüncüsü: Ashab-ı Şimal’dir ki; bunlar, şerleri hayrlarına galib gelen ve amel defterleri sol taraflarından verilenlerdir. Kafirler ve usat-ı mü’minin bu sınıfda dahildir.

İkinci Mana: Ayet-i kerimede geçen دُونِ “gayr” manasındadır. Bu takdirde ayet-i kerime, her bir ehl-i cennete evvelki iki cennetten gayrı, iki cennet daha verileceğini ifade eder. Yani her bir mü’mine, dört cennet verileceğini tebşir eder.

Umumi cennet içindeki hususi cennetlerin hesabı yoktur. Büyük cennetler ise dört müdür, iki midir? Bu konuda ihtilaf vardır. Bazıları demişler ki; herkese dört cennet vardır. Esahh odur ki, ashab-ı yemine iki, mukarrebûna dört cennet vardır. Onların içinde de binlerce cennet vardır. Her bir bostan, her bir bölge, her bir saray, her bir huri birer cennettir. Vehakeza. Buna göre her bir mü’mine ne kadar hususi cennet verileceği kıyas edilsin.

Herkesin iman, amel ve takva mertebesine göre cennet verilir ve o cennetlerden istifadesi de ona göre olur. Cennetlerin ve cennetteki mertebelerin tefavütü bundan kaynaklanmaktadır. Cennette ehl-i imana ihsan edilecek nimetler, havas ve latifelerinin inkişafı nisbetindedir. Havas ve letaif-i insaniye, bu imtihan dünyasında iman, ubudiyet ve takva ile ne kadar terakki edip inkişaf etmiş ise, cennette o nisbette lezzet alıp saadete nail olur. Yani bir insan, bu dünyada maddi ve manevi cihazatını ne kadar inkişaf ettirmiş ise, yani onları ne kadar ibadete hasretmiş ve ne kadar günahlardan muhafaza etmiş ise, ahiretin nimetlerini o kadar hissedip anlar ve ona göre maddi ve manevi lezaize mazhar olur.

Daha evvel de izah edildiği üzere burada cennetlerin iki veya dört tane olması esas itibariyledir. Yoksa bu cennetlerin içinde her bir bölüm de ayrı birer cennettir. Mesela; her bir hurinin bulunduğu yer küçük bir cennettir. Hatta her bir hurinin giydiği elbisesi, küçük bir cennet mesabesindedir. Her bir kişiye yetmiş bin huri verilir. Her bir hususi cennet, en az beş yüz sene mesafededir. Buna göre umumi cennetin büyüklüğü ve o umumi cennet içinde ne kadar hadsiz küçük küçük cennetler bulunduğu kıyas edilsin.

 

(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)

 

 


[1] Rahman, 55:62.

[2] Vakıa, 56:7.

 

Bu yazi 1683 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.251 sn. deSen
↑ Yukarı