ف۪يهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّ
“O cennetlerde gözlerini zevclerine hasretmiş, asla başka bir kimseyi görmek istemeyen kadınlar vardır ki; onlara zevclerinden evvel ins u cinden hiç bir kimse dokunmamıştır.”[1]
Ayet-i kerimede geçen ف۪يهِنَّ lafzında geçen zamir hakkında üç görüş vardır:
Birincisi: Zamir, cennetlere racidir. Daha önce geçen وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ ayet-i kerimesinde Ellah’tan korkanlara iki cennet verileceği müjdelendi. Bu ayet-i kerimeden sonra gelen ayetlerde ise, bu iki cennetin nimetlerinden bahsederken ف۪يهِمَا gibi tesniye (ikil) lafızları kullanıldı. Bu ayet-i kerimede ise, çoğul manasını ifade eden ف۪يهِنَّ lafzı kullanıldı. Kelamın hakkı tesniye ile ف۪يهِمَا demek iken,ف۪يهِنَّ denmesi, herbir hurinin bulunduğu yerin ayrı bir cennet olduğuna işaret içindir. Huriler çok olduğundan, her bir şahsa ait cennetler de çoktur. Demek cennetin iki tane olması, bizim taksimatımıza göredir. Hakikatte herbir hurinin yeri, ayrı bir cennettir.
İkincisi: Zamir فُرُشٍ kelimesine racidir. Bu takdirde ayet-i kerimenin manası şöyle olur: “Onlar yatakların içindeyken, o yataklar içinde öyle kadınlar vardır ki, gözlerini kocalarına hasretmişlerdir. Maşukundan başka bir şey görmezler.” Bir hadîste vârid olduğu üzere onlardan birisi kocasına şöyle diyecek: “Ellah'a yemîn ederim ki, cennette senden daha güzel hiç bir şey görmüyorum. Cennette bana, senden daha sevimli olan hiç bir şey yoktur. Seni bana, beni de sana veren Ellah'a hamdolsun.”
Üçüncüsü: Zamir آلَاءِ kelimesine racidir. Bu takdirde ayet-i kerimenin manası şöyle olur: “Cennet nimetleri içinde öyle kadınlar vardır ki; onlar, gözlerini kocalarına hasretmişlerdir. Maşukundan başka bir şey görmezler.”
ف۪يهِنَّ kelimesindeki ف۪ي zarfiyeti ifade eder ki; yataklarda oturan veya onlara uzanan kimselerin, yatakların yumuşaklığı sebebiyle onların içinde kaybolmuşcasına gömüldüklerine işarettir.
Ayet-i kerimde geçenقَاصِرَاتُ الطَّرْفِ tabiri ise şu manaları ifade eder:
Birincisi: Nazarlarını yalnız zevcelerine hasreden, onlardan başkasını görmeyen, onlara aşık olan sadakatli ve vefalı zevceler demektir.
İkincisi: Kocasının nazarını kendisine cezbeden, bir defa gördüğü zaman başkasına bakmak istemeyecek derecede onu, kendisine bağlayan güzel zevceler demektir.
Üçüncüsü: Başı önünde, etrafına iltifat etmeyen edeb ve haya, iffet ve vakarla mümtaz mesture zevceler demektir.
İnsan bu dünyada “Acaba namusum tehlikede midir?” veyahut “Hanımım benden başka birini beğenir mi?” diye korkup endişe eder. Fıtratında bu vardır. Eğer kadın, başka bir erkeğe, erkek de başkasının hanımına hain nazarla bakarsa aile saadeti bozulur. Dünyevi lezzet de kaçar.ف۪يهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ “O cennetlerde gözlerini zevclerine hasretmiş, asla başka bir kimseyi görmek istemeyen kadınlar vardır.” ayeti, ahirette böyle bir endişenin olmadığını ihbar ediyor. Cennette böyle bir şeyin vuku bulamayacağını ifade etmekle ehl-i imanı müjdeliyor.
Ayette قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ “nazarını kocasına hasreden, kocasından başkasını görmeyen” kelimesi, mutlak olarak zikrolunduğundan hem dünyadan giden kadınlara, hem de hurilere şamildir. Ancak bir sonraki cümlenin delâletiyle hurilere şâmil olmak ihtimali daha kuvvetlidir. Binaenaleyh âyet, cennette bulunan cümle nisa taifesinin aynı hal ve sıfatta olacaklarına delâlet eder.
Huriler, melek cinsinden olmayıp, kadın cinsindendir. Yerler ve içerler. Zevcleri onlarla cinsi münasebette bulunurlar. Kadının en cazibeli yeri gözü olduğundan, cennet kadınlarına “kara gözlü” manasında olan “huri” ismi verilmiştir. Kadının göz güzelliğinden sonraki güzelliği ise, yanaklarının kırmızı ve beyazlığıdır. Onun için ileride gelecek ayette كَأَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُ “Sanki onlar, yakut ve mercan gibidirler.” denilmiştir. Cennette müminler için hazırlanan hatunların yanakları kırmızılıkta yakuta; vücudları berrak ve beyazlıkta hâlis mercana benzer. Şu halde Cenab-ı Hak, bu âyette ehl-i cennetin hatunlarını güzellikte iki şeye teşbih buyurmuştur ki; yüzleri kırmızılıkta yakuta ve gayet beyaz olmakta mercana (incinin ufağına) teşbih eylemiş ve kırmızı ile beyaz birbirine karıştığından insanlar için pek makbul olan renkte olacaklarını beyan buyurmuştur. Bundan sonra kadının güzelliği, kelamının tatlılığındadır. Hurilerin kelamının tatlılığı, o kadar güzeldir ki; konuştuğu zaman, kocası onun yanından ayrılmak istemez. Huriler o kadar güzeldir ki, cennetin enva-i mehasininden yapılmış yetmiş hulleyi giydikleri halde, kemiklerinin içindeki ilikleri görünür. Cenab-ı Hak, her bir huriyi, hatta üzerindeki elbiseyi küçük bir cennet haline getirmiştir.
(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)
[1] Rahman, 55:56.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |