ف۪يهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِ
“O iki cennette cereyan eden iki nevi pınar vardır.”[1]
Kur’an bu ayet-i kerimede geçen iki pınar hakkında tafsilat vermemiş. Başka surelerde tafsilat verdiği için burada icmal etmiştir. Zira Kur’an’ın bir üslubudur ki; bir yerde icmal eder, başka yerde tafsil eder. Yani bir yerde mücmel bıraktığı bir mes’eleyi, diğer bir yerde tafsilatıyla izah eder.
İşte bu ayet-i kerimede geçen iki pınardan murad ne olduğunu, İnsan ve Mutaffifin surelerinde izah etmiş, o pınarlardan biri “selsebil”, diğeri ise, “tesnim” olduğunu beyan buyurmuştur.
“O iki cennette cereyan eden iki nevi pınar vardır.” ayet-i kerimesinin ifade ettiği o iki kaynaktan birinden sürekli olarak safi, duru ve hiç bozulmayan su akar, diğerinden ise sarhoşluk vermeyen, baş ağrısı yapmayan ve içenlere lezzet veren içecekler akar. Onlardan birisi rengi ve tadı bozulmayan sudan, diğeri de içenlere lezzet veren içkidendir.
Veya o iki kaynaktan biri yukarıdan, diğeri aşağıdan olmak üzere sahibinin istediği tarzda akabilen iki kaynaktır.
عَيْنَانِ iki pınar, iki kaynak manasındadır. تَجْرِيَانِ kelimesi ifade eder ki; ehl-i cennet, o iki çeşmeyi istediği yerde istediği zaman akıtır. Yani kaynağı sabit ve belli bir yer değildir. Ehl-i cennet, cennette hangi bölgeye giderse gitsin parmağıyla işaret eder, o işaretle beraber o iki pınar, o tarafa doğru akar. İstediği yerde hemen iki pınar akmaya başlar.
Ayrıca bu iki pınar ve kaynağın yanında cennette pek çok nehirler vardır. Bunlar; tadı, rengi ve kokusu bozulmayan sudan nehirler, tadı değişmeyen sütten nehirler, içenlere lezzet veren şaraptan nehirler ve süzme baldan nehirlerdir.[2] O nehirler, herkese ait bağ ve bahçeleri içinde akar.
Kur’an-ı Kerim’de اَلاَنْهَارُ (nehirler) tabiri geçmektedir. Bu kelime cem’dir. Cem’in en azı üçtür. Muhammed Sure’sinin 15. ayet-i kerimesinde ise dört nehirden bahsedilmektedir. Öyle ise ehl-i cennetten her birine en az on iki nehir ihsan edilecektir.
Ayet-i kerimede geçen تَجْرِيَانِ kelimesi işaret ediyor ki; bu pınarlar, dünyadaki sular gibi tek bir kanaldan akmazlar. Belki nerede istersen orada akar. Mesela, sen bir köşkün en üst katında olduğun halde emredersin, anında o nehrin teşkilatı yapılır ve senin yanında akmaya başlar. Sen aşağı indiğinde emretsen, hemen aşağıya iner, orada akar.
Sudan yaratılan insanın en çok hoşlandığı şeylerin başında hiç kesilmeden akan tertemiz tatlı su kaynakları gelir. İşte bu ayet-i kerime, insanın en çok haz duyduğu ve lezzet aldığı bu nimetlerin cennette mevcud olduğunu müjde veriyor.
Hem bu ayet-i kerimede geçen تَجْرِيَانِ kelimesi ifade eder ki; o çeşmeler cereyan halinde olduğu için, daimi bir surette akıp giderler. Dolayısıyla cennetlerdeki sular, hem boldur, hem de hiç kesilmez ve azalmazlar. Halbuki dünyadaki sular bazen kesilir. Kesilmese dahi yaz ve kış mevsimlerinde aynı miktarda akmazlar. Demek cennette zaman mefhumu olmadığı için, cennet ehli ve nimetleri üzerinde zamanın tahribatı te’sir etmez.
Bu ayet-i kerime işari mana ile der ki: Her kim dünyada Ellah’ın azametini veya azabını düşünerek ağlayıp iki gözünden yaş akıtırsa, cennette onun için iki çeşme akıtılır. Burada ağlayan gözler için, cennette تَجْرِيَانِ عَيْنَانِ vardır. Bu onun mükafatıdır. O iki pınar, Ellah korkusundan ağlayan kimseler içindir.
Cennetteki pınarlar ve nehirler, içkiler ve şerbetler, cennetteki lezaizin cismani olduğunu isbat eder. O halde “Cennetteki saadet ve lezaiz, sadece ruhanidir.” şeklinde bir inanç, batıl ve merduddur.
(Semendel Yayınlarından Rahman Suresinin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.
[1] Rahman, 55:50.
[2] Muhammed, 47:15.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |