tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Öyle bir bela ve musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp, masumları da yakar. Biliniz ki, Ellah’ın azabı şiddetlidir.
(Enfal, 8/25)
Hadîs-i Şeriflerden
Halktan bir şeyler istemek, kişinin kendi yüzüne açtığı bir yaradır. Kişi böylece kendi yüzünü berelemiş olur. Kişinin devlet başkanından hakkını istemesi ya da çok zaruri durumlardan dolayı istemek böyle değildir.
(Tirmizi, Zekat 38)
Dualardan
Cenab-ı Erhamürrâhimîn sizlere bin rahmet eylesin, âmîn.
(Kastamonu Lahikası)
Vecîze
Hiss-i rekabet, makina-i terakkiyat-ı medeniyetin buharı hükmünde olan müsabakayı intac eder.
Âsâr-ı Bediiyye
NASIL BİR CENNET?

NASIL BİR CENNET?

18.08.2023

ذَوَاتَا أَفْنَانٍ

“O iki cennet, dal ve budaklı pek çok ağaçlar sahibidir.”[1]

Bu ayet-i kerime, Cennet’te çeşit çeşit ağaçlar ve meyveler olduğunu ifade eder.

Evet meskenlerin en güzeli, her çeşit ağaçların ve meyvelerin bulunduğu bahçelerin içinde olanıdır. Bazı nadanlar: “Arabistan’da ağaçlar ve gölgelikler fazla olmadığından, Kur’an insanları dine teşvik etmek için  cenneti böyle vasfetmekte ve müjdelemektedir. Türkiye’de ise ağaçlar çok olduğundan bu şekilde teşvike ihtiyaç yoktur.” demektedirler. Halbuki şöyle bir vaziyet, dünyada her insan için merğubdur. Mesela; dünyada bir adam, ömrü boyunca çalışır. Eğer Ellah lutfederse, pek çok sıkıntılarla bir bağ veya bahçeye sahib olur. Şu bile insanların imreneceği bir nimettir. Halbuki iman edip salih amel işleyen her bir mü’mine, bu ayet-i kerimenin ifadesiyle ahirette pek çok bağ ve bahçelerle muhat iki cennet ihsan edilecektir. O bahçelerde pek çok dal ve budaklı çeşit çeşit ağaçlar vardır. O ağaçların bir kısmı meyveli, bir kısmı da meyvesizdir. Yaprak ve meyvelerle tezyin edilmiştir. Meyveli ağaçların üzerinde her çeşit meyve vardır. O ağaçların kökleri yukarıdadır. Dalları aşağı doğru sarkmakta, meyvelerinden rahatlıkla istifade edilmektedir. Meyveleri silkelemeye gerek yoktur. Cennet ehli, elini uzattığında meyveyi rahatlıkla alır ve koparılan o meyvenin yeri, izn-i İlahi ile doldurulur. Nitekim hadis-i şeriflerde şöyle ifade edilmiştir: “Ehl-i cennetin meyvelere ulaşmakta zahmet çekmemeleri için cennet ağaçlarının kökleri yukarıda, dalları aşağıdadır.” O dallı ve budaklı ağaçların altında oturup gölgelenirler. Halbuki insan, dünyada çoğu zaman dallı, budaklı, gölgeli ağaçlarla süslü ve içinde ailesiyle beraber rahatlıkla istirahat edebileceği bir bahçeyi arar, bulamaz. Ehl-i cennet, cennetteki bahçelerde yalnız olmayıp yanında ünsiyet edeceği çok güzel huriler de vardır. Bununla beraber cennette zaman mefhumu olmadığı için bu bahçe fenaya maruz olmayıp ebedidir.

Acaba Ellah tarafından hazırlanmış, istenilen her şey içinde bulunur ve her şey emrine amade olur böyle ebedi bir Cennet’te hanımıyla beraber daimi bir surette kalmaya dünyada hangi zişuur rağbet etmez ve talib olmaz?

Cennetin ağacları zümrüt gibi yemyeşildir. Yaprakları ipek gibi yumuşaktır. Meyveleri altın gibi parlaktır. Baldan daha tatlı, kaymaktan daha lezetlidir. İçinde fuzuliyat yoktur. Onun için ehl-i cennet, cennetin meyvelerinden yedikten  sonra def-i hacete ihtiyaç duymazlar.

Şu dünyadaki nimetler, cennetteki nimetlerin nümuneleridir. Binaenaleyh, Kur’an cenneti tavsif ederken, onların dünyevi nezairine dahi işaret etmek için tavr-ı aklın haricinde olan cenneti ve içindeki masnuatı, dünyevi emsallerinin isimleriyle isimlendirmiş ve akla takrib etmiştir. Yoksa o nimetlerin hakikatini ifade etmiş değildir. Çünkü cennetteki nimetler, dünyadaki nimetlere isim olarak benzer, ancak o nimetlerin tatları, renkleri, kokuları, şekilleri ve onlardan alınan zevk ve lezzet, bütün bütün ayrıdır. Demek cennetle alakalı ayetler, bu manada birer temsil ve teşbihtir. Cennet, ağaç, pınar, hurma, nar, çadır, gölge gibi ünvanlar dünyevi numunelerini ihtar etmek içindir. Cennette de bağ, bahçe, ağaç, meyve, pınar, saray, gölge, zevce gibi nimetler aynen ve cismen vardır. O halde cennet ve nimetleri maddi ve cismanidir. Ancak cennet ve cennetteki bu gibi nimetler ve bu nimetlerden elde edilen lezzetler, dünyaya ve dünyadakilere benzemez.

İşte Kur’an-ı Mu’cizu’l-Beyan, bu temsil ve teşbih üslûbuyla dünyevi ni’metleri nazara verip, onların arkasında cennetteki nimetleri isbat eder.

Hem Kur’an-ı Kerim, cenneti vasfetmekle cin ve insi ona ulaşmanın yolu olan iman ve ibadete tehyic ettiği gibi; aynı anda dünyevi nimetleri de ihtar edip beşeri bu dünyevi nimetlere şükretmeye davet eder ve Kur’an’ın evamirine imtisale ve bu sayede dünyevi nimetlerin usûl-u daimileri olan cennete ulaşmaya teşvik eder.

 

(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)

 

 


[1] Rahman, 48.

 

Bu yazi 1313 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.226 sn. deSen
↑ Yukarı