وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ جَنَّتَانِ
“Râbbinin huzurunda kıyamdan korkan kimse için iki cennet vardır.”[1]
Bundan önceki ayet-i kerime, mücrimler için iki çeşit azab mahalli bulunduğunu, biri azab-ı nâr, diğeri sıcak su olduğunu beyan etti. Bu ayet-i kerime ise, buna mukabil Ellah’dan korkan mü’minler için biri ruhanî, diğeri cismânî olmak üzere iki cennet olduğunu müjdelemektedir. Demek bu iki cennet, o iki cehennem mahalline mukabildir. Binaenaleyh; bu âyette cennetin iki olduğu ve ehl-i cennetin her iki cihetle telezzüz edecekleri beyan olunmuştur.
Kur’an-ı Kerim’de cennet kelimesi, hem müfred (tekil) olarak جَنَّةٌ şeklinde, hem tesniye (ikil) olarak جَنَّتَانِ şeklinde, hem de cemi’ (çoğul) olarak جَنَّاتٌ şeklinde kullanılmıştır. Zeminin bir olması, ağaçlarının iç içe bulunmasından dolayı müfred; misilsiz lezaiziyle hem ruha, hem de bedene hitab etmesi sebebiyle tesniye; çok geniş olması, ağaçlarının çok çeşitli olması, değişik bölümlerinin bulunmasından dolayı da cem’ olarak kullanılmıştır ki; bu ifadelerin hepsi de cenneti medh u sena etmeye yöneliktir. Ulema-i İslam’ın ekserisi, sekiz cennet olduğunu kabul etmiş ve cennetleri ona göre isimlendirmişlerdir. Şöyle ki:
1. Cennetü’l-Firdevs,
2. Cennetü’l-Adn,
3. Cennetü’n-Naîm,
4. Cennetü’l-Me’vâ,
5. Daru’s-Selâm,
6. Dâru’l-Huld,
7. Daru’l-Mukâme,
8. Cennetü’l-Vesîledir.
Ehl-i cennetin, cennetler kendi mülkleri olup keyfe mâ yeşâ tasarruf edecekleri cihetle temellüke delâlet eden لِمَنْ kelimesindeki لِ-ı temlik ile varid olmuştur ki; herkesin nail olduğu cennete başka bir kimse tarafından müdahale olmaz ve nimetleri herkesin kendine mahsustur. Asla memnu' değildir.
Mezkûr âyet-i kerimede geçen جَنَّتَانِ kelimesi, nekire olarak zikredilmiştir. Bu, cennet derecelerinin sınırsız derecede çokluğuna ve nimetlerinin sayılamayacak kadar fazlalığına bir işarettir. Hem azabın en ilerisinin cehennem; mükâfat derecelerinin ilkinin (en küçüğünün) ise cennet olduğunun, cennete girişten sonra, daha nice mertebeler ve lutf-u İlahî olarak fazladan verilecek mükâfatlar olduğuna işarettir.
طُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَم۪يمٍ اٰنٍۚ ayet-i kerimesi; mücrimlerin, cehennem ateşi ile o kaynar su arasında gidip-geleceklerini ifade etmekle, bu gidilen yerlerin iki azab mahalli olduğunu zikrediyor.
وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ جَنَّتَانِ ayet-i kerimesinde ise, Ellah'dan havfeden (korkan) için de, mücrimler hakkında zikredilen cehennemdeki iki azab mahalline mukabil olarak, iki cennetten bahsetmiştir. Fakat mücrimlerden bahsettiği ayette, onların gidip-geldiklerinden, ateşten uzaklaşırken, diğer bir azaba düştüklerinden bahsetmiştir. Bu ayette ise cennetliklerin, bu iki cennet arasında gidip-geldiklerinden bahsetmemiş, aksine ehl-i cennet âdeta sultanlar gibi makamlarında oturarak, melekler onların hizmetlerini görürler. Yeme-içme hususunda ehl-i cehennem gibi bir mahalden, diğer bir mahalle intikal olunmazlar.
Demek Ellah'dan havfeden bu kullar, cennette kendilerine bir tazim ve haklarında bir ikram olsun diye, dolaştırılmazlar, gidip-gelmezler, aksine, başkaları hizmet için onların etrafında pervane gibi dönerler.
(Semendel Yayınlarından Rahman Sûresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)
[1] Rahman, 55:46.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |