وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ جَنَّتَانِ
“Râbbinin huzurunda kıyamdan korkan kimse için iki cennet vardır.”[1]
Cenab-ı Hak, ayet-i kerimede geçen جَنَّتَانِ “iki cennet” tabirini mutlak bırakmış, ne olduğunu izah etmemiştir. Ta ki mana umumi ve külli olsun. Bütün manaları içine alsın. Bu Kur’an-ı Mu’cizu’l-Beyan’ın takib ettiği bir üslûbtur. Bundan dolayı ifade ettiğimiz bütün bu manalar, ayetin külliyetinde dahildir. Ayet-i kerimede geçen جَنَّتَانِ “iki cennet” tabirinin pek çok masadakı vardır. Bu masadaklardan on iki tanesini zikredeceğiz:
Birincisi: Biri cinlerin cenneti, diğeri insanların cennetidir. En rahat mana budur.
İkincisi: Biri ruhun cenneti, diğeri cesedin cennetidir. Ehl-i cennetin, meleklerle ve ruhaniyatla görüşmesi ve rü’yet-i cemalullaha mazhar olması gibi nimetler, ruhun cennetidir. Yeme, içme, mesken ve nikah gibi cismani nimetler ise, cesedin cennetidir. Çünkü mümin, dünyada şehevât-ı nefsaniyesini cismiyle terkederek ibadet ve itaat zahmetlerine tahammül ettiği için âhirette cismiyle telezzüz eder. İtikadâta riayet, ahlâk-ı haseneyle tehalluk ve ahlâk-ı rezîleden ictinâb ettiği için de ruhuyla telezzüz eder.
Üçüncüsü: Biri mü’minin akidesi için olan cennet, diğeri ameli için olan cennettir.
Dördüncüsü: Biri günahları terk ettiği için verilen cennet, diğeri amel-i salih işlediği için verilen cennettir. Çünkü ins ü cinne tekâlif iki şeyle olur: Birincisi: Evâmir-i İlahiyeye imtisal. İkincisi: Nevahi-i İlahiyeden ictinab etmektir. Binaenaleyh; bu iki teklifi kabul edip riâyet edenler iki cennetle taltif olunurlar.
Beşincisi: Biri yaptığı amelin karşılığı olan cennet, diğeri fazl-ı ilahi ile verilen cennettir.
Altıncısı: Bir cennet kendisinin, diğeri hanımlarının cennetidir. Yani biri, misafirlerini kabul ettiği cennet. Diğeri, eşleri için tahsis edilen cennettir. Nitekim dünya sultanlarının durumu da böyledir. Çünkü onların kendilerinin bir köşkü, eşlerinin de başka bir köşkü vardır.
Yedincisi: Biri mü’minlerin asileri için verilen cennet, diğeri asi olmayan peygamberler için verilen cennettir.
Sekizincisi: Biri yakuttan, biri de altından olan iki cennettir.
Dokuzuncusu: Cenab-ı Hak, herbir insan için hem cennette, hem de cehennemde birer yer hazırlamıştır. Mü’min, imanı sebebiyle cenneteki yerine sahib olacağı gibi; kafirin küfrü sebebiyle kaybettiği cennetteki yerine de varis olur. Kafir ise, küfrü sebebiyle cehennemdeki yerine sahib olacağı gibi; mü’minin imanı sebebiyle kurtulduğu cehennemdeki yerine de varis olur. Dolayısıyla mü’mine en az iki cennet, kafire de iki cehennem vardır. Nitekim hadis-i şerifte herkesin hem cennette, hem de cehennemde birer yeri olduğu ve eğer küfür ile cennetteki yerini kaybederse, oraya mü’minin varis olacağı bildirilmiştir. Her asırda kafirler mü’minlere nisbeten sayıca daha fazla olduklarından, elbette kafirlerden mü’minlere irs olarak kalan cennetler daha fazladır. İşte şu sırdandır ki; Cenab-ı Hak “Cehennemi, cin ve ins ile dolduracağım.”[2] va’detmiş. Bu va’d-i İlahiye binaen cehennem dolacaktır. Cennet hakkında ise, Ellah’ın böyle bir va’di yoktur.
Demek her mü’mine iki cennet vardır:
Biri: Kendi cennetidir.
Diğeri ise: Kafirden irs olarak kalan cennettir.
Onuncusu: Mü’minin imanı, kalbinde manevi bir cenneti yaşatır, onunla telezzüz eder. Kafirin küfrü de kalbinde manevi bir cehennemi yerleştirir, o ateş manen onu yakar.
Demek Ellah’dan korkan ehl-i iman için dünyada manevi ve ruhi bir cennet, ahirette de hakiki ve cismani bir cennet vardır. Ellah’tan korkmayan ehl-i küfür için de dünyada manevi ve ruhi bir cehennem, ahirette de hakiki ve cismani bir cehennem vardır. Ayet-i kerime işari manasıyla bu hakikati ifade eder.
On Birincisi: Şu dünya, mü’minin nazarında cennet ve cehennemin nümunesidir. Dünyadaki mevcudatın bir kısmı cennetten gelmiş, tekrar oraya gidiyor. Bir kısmı da cehennemden gelmiş, tekrar oraya dönüyor. Mü’min, bu dünyada cennetin nümunelerine bakarak asıllarına talib ve müşteri olur. Böyle bir cenneti kaybetmemek için iman, amel-i salih ve takva dairesinde hayatını devam ettirir. Dünyadaki cehennemin nümunelerine bakarak da hakiki cehennemi tahattur eder. Böyle bir cehenneme girmemek için küfür, şirk ve measiden ictinab eder.
On İkincisi: Daha önce de izah edildiği üzere Arapça’da tesniye bazen cem’, bazen de müfred manasında kullanılır. Buna göre cennet ikiden fazla da olabilir. Bir tane de olabilir. Bu hususta söylenecek en güzel mana şudur; cennet esasen bir tanedir. Fakat cennetin ayrı ayrı çok bölümleri vardır. Bu bölümlerin her biri de, müstakil bir cennet gibidir. Buna işareten ekser ayetlerde cennet kelimesi, çoğul olarak zikredilmiştir. Bununla beraber umumi cennetin her bir bölümüne bağlı binlerce cennet dahi olabilir.
(Semendel Yayınlarından Rahman Sûresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)
[1] Rahman, 55:46.
[2] Hud, 11:119 ; Secde, 32:13.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |