tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Öyle bir bela ve musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp, masumları da yakar. Biliniz ki, Ellah’ın azabı şiddetlidir.
(Enfal, 8/25)
Hadîs-i Şeriflerden
Halktan bir şeyler istemek, kişinin kendi yüzüne açtığı bir yaradır. Kişi böylece kendi yüzünü berelemiş olur. Kişinin devlet başkanından hakkını istemesi ya da çok zaruri durumlardan dolayı istemek böyle değildir.
(Tirmizi, Zekat 38)
Dualardan
Cenab-ı Erhamürrâhimîn sizlere bin rahmet eylesin, âmîn.
(Kastamonu Lahikası)
Vecîze
Hiss-i rekabet, makina-i terakkiyat-ı medeniyetin buharı hükmünde olan müsabakayı intac eder.
Âsâr-ı Bediiyye
HAVF VE HAŞYET ARASINDAKİ FARK

HAVF VE HAŞYET ARASINDAKİ FARK

21.07.2023

وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ جَنَّتَانِ

“Râbbinin huzurunda kıyamdan korkan kimse için iki cen­net vardır.”[1]

Ayet-i kerimede geçen مَقَامَ kelimesinin beş manası vardır:

Birincisi: Ellah’ın huzurunda durup hesab vereceğinden korkmasıdır. Kıyamet gününde hesaba çekileceği yeri ve oradaki duruşunu düşünüp bundan korkan kişiye iki cennet vardır.

İkincisi: Ellah’ın her yerde hazır ve nazır olmasından ve her şeyi gözetleyici olmasından korkmasıdır.

Üçüncüsü: Ellah’ın huzurunda korkup titreyenler gibi, yani O’na münasib bir şekilde  Ellah’tan korkup titreyenler için iki cennet vardır.

Dördüncüsü: “Rabbine ibadet ettiği yerde, ibadet ederken, korkan kimse için iki cennet vardır.”

Beşincisi: Rabbinin makamından, yani O’nun kibriya ve azametinden korkan için iki cennet vardır. Bu izaha göre, “hâif” ile “haşî” arasındaki fark tezahür eder. Çünkü hâif, Ellah'ın huzurunda, hesaba çekileceğinden ve azab göreceğinden korkan kimsedir. Hâşi ise, şayet ona: “İstediğini yap. Çünkü hesaba çekilmeyeceksin ve yaptığından mesul tutulmayacaksın.” denilecek olsa bile, bu kimsenin, Cenâb-ı Hakk'a ta'zimin dışında birşey yapması mümkün değildir. Hâife gelince, eğer kendisinden mes'ûliyyetin kaldırıldığı söylenecek olsa, o çoğu kez nefsinin arzuladığı şeylere yönelir. Ellah'ın has kulları, haşilerdir. Onlar, hep Ellah'ın huzurundadırlar. O'nun cemâlini seyrederler, celâl denizinde yüzerler.

Ellah Teâlâ'dan hem havfedilir, hem de haşyet duyulur. O halde kul, Ellah'a karşı hem hâif, hem haşîdir. Çünkü kul, kendi mahiyetine baktığında, kendisinin son derece âciz ve zaif olduğunu görür ve dolayısıyla Ellah’ın azabından havf eder. Ellahu Teâlâ'nın kibriya ve azametini nazar-ı dikkate alınca da, O’ndan haşyet eder. Ancak haşyet duyanın derecesi, havf edenin derecesinden çok ileridir.

اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰٓؤُ۬اۜ  ayetinde denildiği gibi; “Kulları içinde Ellah’tan hakkıyla korkan ancak alimlerdir.”[2] Yani kâinatın esrarını çözen marifet sahibi kullardır. Evet, tekvin ve teklifin ahkamını anlayanlar, Ellah’ın azametinden korkarlar.

Bu ayet-i kerime, Ellah’dan havf eden kimse için iki cennet var olduğu müjdesini verirse, Ellah’dan haşyet duyan kimse için, ne gibi mükafatlar verileceği kıyas edilsin.

Bir adam; “Ben, Ellah’ı seviyorum.” dese, o muhabbet, Ellah’a itaat etmekle tahakkuk eder. Bir adam da; “Ben Ellah’tan korkuyorum.” dese, o korku, günahlardan çekinmekle tahakkuk eder. Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Ellah'tan korkarsa, geceleyin kalkıp ibâdet eder. Gece kalkıp ibâdet eden ise, menzile çabuk ulaşır. Dikkatli olunuz! Ellah'ın ticâret metâı pahalıdır. Agâh olunuz! Ellah'ın ticâret malı cennettir.”

Resul-i Ekrem (a.s.m)’ın bu hadisi, gelecek ayet-i kerimenin tefsiridir:

تَتَجَافى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا اُخْفِىَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ اَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا  كَانُوا يَعْمَلُونَ

“Onlar, o kimselerdir ki, geceleyin namaz kılmak için (yataklarından kalkarlar; Rablerine, azâbından korkarak ve rahmetinden ümîdvâr olarak duâ ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da infâk ederler. Artık) dünyâda (işledikleri sâlih amellere mükâfât olarak kendileri için, göz aydınlığından ne hazırlanıb saklandığını kimse bilmez.” [3]

Nitekim kudsi bir hadiste buyrulmuştur ki:

اعْدَدْتُ لِعِـبَادِىَ الصَّالحِـِينَ مَا لاَ عَـْينٌ رَاَتْ وَلاَ اُذُنٌ سَمِعَتْ وَلاَخَـطَـرَ عَلَى قَلْبِ بَشَـرٍ

“Salih kullarım için öyle nimetleri hazırladım ki, onları ne bir göz görmüştür, ne bir kulak işitmiştir, ne de bir insanın hatırına gelmiştir.” [4] Ne büyük bir ilâhi mükâfat!

Üstad Bediüzzaman (r.a) Hazreleri, bu manaya gelen ayetlerin ve hadis-i şeriflerin tefsir-i manevisi sadedinde şöyle buyurmuştur:

“Hem anlarsın ki: Öyle bir Rahman, öyle bir âlemde, öyle has ibadına öyle ikramlar edecek; ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne kalb-i beşere hutur etmiştir. Âmennâ...”[5]

Böyle bir cennetin ucuz olmadığını, büyük bir fiat istediğini de şu veciz cümleleriyle ifade etmiştir:

“Cehennem lüzumsuz değil; çok işler var ki, bütün kuvvetiyle "Yaşasın Cehennem!" der. Cennet dahi ucuz değildir, mühim fiat ister.”[6]

(Semendel Yayınlarından Rahman Sûresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)

 


[1] Rahman, 55:46.

[2] Fatır, 35:28.

[3] Secde, 32:16-17.

[4] Sahîh-i Buhârî, c. 4, s.143; Sahîh-i Müslim, s. 2174-2175.

[5] Sözler, 10. Söz, 6. Hakikat, s. 77.

[6] Mektubat, 29. Mektub, 1. Kısım, s. 397.

 

 

Bu yazi 1567 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.222 sn. deSen
↑ Yukarı