tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Öyle bir bela ve musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp, masumları da yakar. Biliniz ki, Ellah’ın azabı şiddetlidir.
(Enfal, 8/25)
Hadîs-i Şeriflerden
Halktan bir şeyler istemek, kişinin kendi yüzüne açtığı bir yaradır. Kişi böylece kendi yüzünü berelemiş olur. Kişinin devlet başkanından hakkını istemesi ya da çok zaruri durumlardan dolayı istemek böyle değildir.
(Tirmizi, Zekat 38)
Dualardan
Cenab-ı Erhamürrâhimîn sizlere bin rahmet eylesin, âmîn.
(Kastamonu Lahikası)
Vecîze
Hiss-i rekabet, makina-i terakkiyat-ı medeniyetin buharı hükmünde olan müsabakayı intac eder.
Âsâr-ı Bediiyye
CEHENNEM EBEDİDİR

CEHENNEM EBEDİDİR

07.07.2023

هٰذِه۪ جَهَنَّمُ الَّت۪ي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَۢ يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَم۪يمٍ اٰنٍۚ

“Ehl-i Cehennem, Cehennem’e atılınca onlara hitaben; ‘Şu Ce­hennem, mücrimlerin tekzib ettikleri Cehennem’dir.” O mücrimler, Cehennem’in ateşiyle gayet sıcak su arasında dolaşırlar.”[1]

Cehennem ebedidir. Ancak cehennemde azab, çeşit çeşit olduğundan ehl-i cehennem devamlı olarak bir azabta kalmazlar. Bir azabdan diğer bir azaba düçar olurlar. Bir mahalden, mesela ateşin bulunduğu yerden, diğer bir mahalle, mesela istirahat ettikleri yere alınırlar. Cehennemle alakalı ayetler, bu izahata göre mütalaa edilmelidir.

Cehennemden bahseden bazı ayet-i kerimelerde اَبَدًا kelimesi kullanılmış,[2] bazılarında ise kullanılmamıştır. Bu ifade eder ki; ehl-i cehennem nar ve zemherir denilen yerde devamlı olarak bulunmazlar. Bazen istirahat için nar ve zemheririn bulunmadığı, ancak başka azab çeşitlerinin bulunduğu istirahat yerlerine alınırlar. Cehennem ebedidir. Kafirler orada ebedi kalacaklardır. Ancak kafirler, cehennem içinde bulunan ayrı ayrı bölümlerde ayrı ayrı azablara düçar olduklarından, o bölümlerde ebedi olarak kalmadıkları için, o bölümlerden bahseden ayetlerde اَبَدًا kelimesi te’kid olarak kullanılmamıştır. 

Hem mesela; لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا “(Onun içinde) o cehennem ateşinde (bilinemeyecek kadar uzun müddet kalıcılardır.)”[3] ayeti de cehennemin mezkûr iki bölümden oluştuğunu ifade etmektedir.[4] Ayet-i kerimede geçen اَحْقَابٌ kelimesi, حُقْبٌ kelimesinin cem’idir. حُقْبٌ uzun müddet demektir. Bir hukbun ne kadar olduğu hakkında ihtilaf varsa da her halukarda mahdud bir müddettir. Bu ayet-i kerime, ehl-i cehennemin ateşte hukublar boyunca kalacağını ifade etmekle, azabın aynı minval üzere gitmediğini, bir azabdan bir başka azaba intikal edeceklerini ve her bir azabın içinde çok uzun müddet duracaklarını bildirmektedir. Yoksa bu ayet-i kerime, haşa cehennemin ebedi olmadığını ifade etmiyor. Cehennem ebedidir ve azab gittikçe artar, asla hafiflemez. [5] Yalnız şu var ki; ehl-i cehennem bir müddet sonra bulundukları hali kabullenir ve azaba ülfet ederler. Yoksa azab onlardan asla hafifletilmez.

Kâfir, cehennem ateşine karşı zamanla bir nev’i ülfet peydâ eder. Bu ülfet, hâşâ azâbın hafifleyeceği ma’nâsına gelmez. Belki, Cehennem’e girdiği ilk andan i’tibâren kâfirin azâbı devâmlı artar. Cehennemde azâb-ı İlâhî devâmlı olarak arttığı gibi; buna bağlı olarak vücûdun o azâbdan aldığı elem de devâmlı artar. Demek, hem azâb, hem de o azâbdan hâsıl olan elem dâimî olarak artar. Azâbda ve elemde azalma ve hafifleme olmaz. Ancak, vücûd, bu azâba karşı tahammüle alışır ve ülfet peydâ eder. Yâni, hâline rızâ gösterir ve cezâsını kabûllenir. Bu da ehl-i cehennem için bir nev’i rahmettir. Bu asırda Kur’an’ın manevi tefsiri olan Risale-i Nur’un İşaratu’l-İ’caz adlı eserinde bu konu şöyle ifade edilmiştir:

“Kâfir, küfrünün cezâsı olarak kesb-i istihkák ettiği ebedî Cehennem’de kalmakla berâber, amelinin cezâsını çektikten sonra ateşe karşı bir nevi ülfet peydâ eder”[6]

Bediüzzaman (r.a) Hazretlerinin bu cümlesinde geçen ülfet ta’bîri, azâbın hafiflemesi ve elemin azalması demek değildir. Belki, zamânla o azâba alışmaktır. Ehl-i Cehennem, üzerlerine vâkı’ olan azâba tahammülleri kalmayınca, cehennemin bekçisi olan Mâlik’i çağırırlar ve derler ki: ‘Ey Mâlik! Rabbin Teâlâ bizi öldürsün ki, azâb-ı cehennemden halâs olalım. Zîrâ, tahammülümüz kalmadı.’ Rivâyette vardır ki, bin sene Mâlik’i böyle çağırırlar. Bin sene sonra Mâlik onlara şöyle cevâb verir: ‘ Siz cehennemde kalacaksınız.’ Bundan sonra onlar, artık hallerine rıza gösterirler ve cezalarını kabullenirler.[7]

 

(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)

 


[1] Rahman, 35:43-44.

[2] Nisa, 4:169 ; Ahzab, 33:65; Cin, 72:23.

[3] Nebe’, 78:25.

[4] Hem Hac, 22:20-22; Saffat, 37:63-68; Sad, 38:55-58; Gafir, 40:70-72 gibi ayet-i kerimeler dahi, cehennemin iki bölümden oluştuğunu ifade etmektedir.

[5] Bakara, 2:161-162; Nisâ, 4:56; Nahl, 16:85 , 88; İsrâ, 17:97; Nebe’, 78:30.

[6] İşaratu’l-İ’caz, s. 81.

[7] Zuhruf, 43:77.

 

Bu yazi 1226 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.209 sn. deSen
↑ Yukarı