فَيَوْمَئِذٍ لايُسْئَلُ عَن ذَنبِهِ إِنسٌ وَلَا جَانٌّ
“Semanın yarıldığı kıyamet gününde, ins ve cin günahlarından sual olunmazlar.”[1]
Haşrin belli safhalarında sual ve hesab yokken, bazı safhalarında ise, sual ve hesab vardır. Bu sual ve hesab da çeşit çeşittir. Şöyle ki:
Birincisi: Bir bölümde cin ve ins, doğrudan doğruya Ellah’a karşı hesab verirler. Bu hesab, bir anda biter.
İkincisi: Bir bölümde ise cin ve ins, her amelinden birer birer hesaba çekilir. Bu hesab da çeşitlidir:
a) Bir kısmında hesabı melek görür.
b) Bir kısmında insanlar, peygamberlere karşı hesab verirler.
c) Bir bölümde ise bütün halkın huzurunda hesab görülür.
Üçüncüsü: Cenab-ı Hak, haşrin bazı bölümlerinde ise, kulun kendisini müdafaa etmesi için onu serbest bırakır. O da dünyada işlemiş olduğu bütün kötülükleri inkar eder. “Bu günahları ben işlemedim” der. Yer gelir, şehadet eder, yine “İşlemedim.” der. Gök gelir, şehadet eder, yine “İşlemedim.” der. Havanın her bir zerresi, o kimsenin aleyhine şehadet eder. O insan yine “Ben bu günahı işlemedim.” der ve kendini müdafaa eder. Levh-i Mahfuz getirilip o insanın bütün yaptıkları ortaya konulur. Yine “Ben, bu günahı işlemedim.” der. Amellerini kaydeden meleklerin şehadetini de reddeder. Cenab-ı Hak, bu sefer ağzını mühürler, onun eli, ayağı ve derisi yaptığı amelleri söyler.[2] Kul, o zaman suçunu itiraf etmek mecburiyetinde kalır.
Bazı rivayetlere göre kul, bu azalarının şehadetine de itiraz eder. Daha sonra Cenab-ı Hak, “Kulum! Senden şahit getirsem kabul edecek misin?” diye sorar. O da “Evet” diye cevap verir. O zaman Cenab-ı Hak, “Bunun hafızasını çıkarın.” diye emreder. Hafızasını çıkarıp karşısına koyarlar. “Haydi işlemiş olduğun amellerini kendin gör.” denilir. O zaman bütün yaptıklarına kendisi şahit olur. كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يبًاۜ “Ey insan! Bugün senin nefsin, senin üzerine hesap sorucu olarak yeter. Başka bir şahide ihtiyaç yoktur.”[3] ayet-i kerimesi buna işaret eder.
Dördüncüsü: Onlar cehennemde karar kıldıktan sonra, artık bir daha suale tabi tutulmayacaklardır.
İşte ins ve cinnin küçük-büyük her amelinden sual edileceğini bildiren ayet-i kerimeler de bu manalar muvacehesinde anlaşılmalıdır.
Haşirdeki muamele, böyle muhtelif ahval üzere gittiği gibi; ehl-i cehennemin cehennemdeki halleri de öyledir. يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَم۪يمٍ اٰنٍ ayet-i kerimesinde ifade edildiği üzere, ehl-i cehennem sadece ateşle cezalandırılmazlar. Onların azabları da muhteliftir. Tek bir minval üzere azablandırılmazlar.
Bu ayet-i kerime, ehl-i küfür ve isyan hakkında bir tehdid olduğu gibi; ehl-i iman ve taat hakkında ise bir müjde ve nimettir. Çünkü mü’minlerin, ehl-i küfür ve isyandan intikamlarının alınması, onlar için pek büyük bir ni’mettir. O gün iyilerin amelleri, onların binekleri hükmündedir, onlara binerler. Kötülerin amelleri de sırtlarında yüktür. O yükün altında ezilirler.[4] Şu dünyadaki iyilikler ve kötülükler, orada böylece tebarüz ederler.
(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)
[1] Rahman, 55:39.
[2] Nur, 24:24-25; Yasin, 36:65 ; Fussilet, 41:20-23.
[3] İsra, 17:14.
[4] En’am, 6:31 ; Nahl, 16:25 ; Taha, 20:100-101.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |