Altıncı Cihet: Hem bu ayet-i kerimeler, ölüme mahkum olan fani cin ve inse hitab edip der ki:
“Ey cin ve ins! Şayet ölümden kaçıp kurtulmak istiyorsanız ve eğer buna gücünüz de varsa, haydi semavatın yedi tabakasından ve yerin etrafından geçip gidin. Ölümsüz bir yer arayın. Böyle bir yer bulamayacaksınız. Memleketimde kaldığınız sürece ölüm, mutlaka size gelecektir. Ölmek istemiyorsanız, aktar-ı semavat ve arzdan çıkıp gidin. Şayet çıkmaya çalışsanız, semavatta dizilmiş olan nöbettar melekler, sizleri ateşli demirler ve şüvazlı nühaslarla tardederler. Madem çıkmak mümkün değildir. Öyle ise mutlaka öleceksiniz. Madem öleceksiniz. Öyle ise ölüme hazırlıklı olunuz.”
Yedinci Cihet: Hem bu ayet-i kerimeler, tek başına aklıyla kainatın hakikatini anlamak ve tılsım-ı kainatı çözmek isteyen cin ve inse hitab edip der ki:
“Ey cin ve ins! Şayet kâinatın hakikatini anlamak ve “Alem nedir, nereden gelmiş, nereye gidiyor?” gibi suallere cevab bulmakla tılsım-ı kâinatı çözmek istiyorsanız ve buna da gücünüz yeterse, alemin nereden gelip nereye gittiğini anlamak için aktar-ı semavat ve arzdan çıkıp gitmeniz lazımdır. Bunu yapamazsınız. Faraza çıkmaya çalışsanız, semavatta dizilmiş olan nöbettar melekler, sizleri ateşli demirler ve şüvazlı nühaslarla tardederler. Madem çıkmak mümkün değildir. Öyle ise kâinatın hakikatını tek başınıza aklınızla anlayamazsınız. Ancak peygamberler, vahy-i İlahiye dayanarak kâinatın hakikatini anlayabilir ve tılsım-ı kâinatı çözebilirler. Madem peygamber değilsiniz. O halde ancak peygamberlere tebaiyetle kâinatın hakikatini anlayıp tılsım-ı kâinatı çözebilirsiniz.”
Sekizinci Cihet: Hem bu ayet-i kerimeler vahy-i ilahiye şübhe iras etmek ve nur-u nübüvveti söndürmek isteyen aciz ve zaif olan cin ve inse hitab edip der ki:
“Ey cin ve ins! Şayet vahy-i İlahiye şübhe iras etmek ve nur-u nübüvveti söndürmek istiyorsanız ve eğer buna gücünüz de varsa, semavatın yedi tabakasından ve yerin etrafından çıkıp gidin. Şayet çıkmaya çalışsanız, semavatta dizilmiş olan nöbettar melekler, sizleri ateşli demirler ve şüvazlı nühaslarla tardederler. Madem çıkmak mümkün değildir. Öyle ise vahy-i İlahiye şübhe iras edemezsiniz ve nur-u nübuvveti söndüremezsiniz. O halde vahy-i semaviyi dinleyin ve nübuvvet hakikatine iman ve itaat edin.”
Dokuzuncu Cihet: Hem bu ayet-i kerimeler, tevhid-i İlahiyi ibtal etmek isteyen aciz ve zaif olan cin ve inse hitab edip der ki:
“Ey cin ve ins! Şayet tevhid-i İlahiyi ibtal etmek istiyorsanız ve eğer gücünüz de varsa, aktar-ı semavat ve arzdan çıkıp gidin. Nereye gitseniz orada delail-i tevhidin mevcud olduğunu göreceksiniz. O delail, karşınıza çıkıp sizi mağlub eder, ateş gibi başınıza yağıp sizi tardeder. Öyle ise tevhidi bütün meratibiyle kabul edin. Yani Cenab-ı Hakkın Zatında, şuunatında, sıfatında, esmasında, ef’alinde şeriki, naziri, misli, misali, mesili olmadığını tasdik edin.”
Onuncu Cihet: Hem bu ayet-i kerimeler, kaza ve kaderin hükmünden kurtulmak isteyen aciz ve zaif olan cin ve inse hitab edip der ki:
“Ey cin ve ins! Şayet kaza ve kaderimin hükmünden kurtulmak istiyorsanız ve eğer buna gücünüz de varsa, aktar-ı semavat ve arzdan çıkıp gidin. Buna gücünüz yetmez. Faraza çıkmaya çalışsanız, semavatta dizilmiş olan nöbettar melekler, sizleri ateşli demirler ve şüvazlı nühaslarla tardederler. Madem çıkmak mümkün değildir. Öyle ise kaza ve kaderime teslim olun.”
Ayet-i kerimede cinlerin, insanlardan önce zikredilmesinin sebebini birkaç maddede sıralayabiliriz:
Birincisi: Cinlerin hiffetlerinden dolayı uçmak kabiliyetlerinin olmasındandır. Semavata çıkma hususunda onlar daha istidadlıdırlar. Fakat Kur’an’ın benzerini getirme hususunda, yani ilim cihetinde ise; insanların istidadları cinlerden daha yüksektir. Etraf-ı âlemden çıkıp kaçmak mümkün olsa, cinnilerin hali kaçmağa, insanların hallerinden daha ziyade müsait olmasına binaen, bu âyette cinnîler takdim olunmuştur.
İkincisi: Ayet-i kerimede evvela cin taifesi zikredildi. Çünkü yaratılış gayesini bozan ana temel cindir. Azametinden dolayı değil, bozgunculuğunun azametinden dolayı cinler insanlardan önce zikredilmiştir.
Üçüncüsü: Hem cinlerin insanlardan önce yaratılmış olmalarına binaendir. Yaradılış cihetiyle cinler önce gelir. Fakat kıymet ve nimetiyet cihetinde cinler insanlardan sonra gelir.
Dördüncüsü: Cinler, latif cisimleri ve harika güçleriyle, başarılması mümkün olan işleri insanlardan daha rahat ve daha kolay yapabildikleri içindir.
Beşincisi: İmtihana ilk tabi tutulan ve Ellah’a karşı ilk sorumlu varlık cinler olduğu için, hitapta ilk önce zikredilmesi daha münasiptir.
(Semendel Yayınlarından Rahman Suresinin Tefsiri Adlı Eserden Alınmıştır.)
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |