tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Ey insanlar! (Siz, ekseriyetle dünya hayatını ahiret hayatına tercih ediyorsunuz. Halbuki ahiret, dünyadan daha hayırlıdır ve devamlıdır.) Ahiret hayatı ebedidir. Ehl-i iman hakkında cismani ve ruhani saadetleri camidir. Dünya hayatı ise fanidir. Elem ve kederden hali değildir.
(A’la, 87/16-17)
Hadîs-i Şeriflerden
İnsanlara merhamet etmeyen kimseye Ellah da merhamet etmez.
(Buhari, Edeb 18)
Dualardan
Ey tevbe edenleri ve affetmeyi seven Rabbimiz! Tövbelerimizi kabul ve bizleri lütfunla af buyur.
(Hacı Hulusi Bey)
Vecîze
"Sözleri dinleyip en güzeline tâbi' olup fenasına bakmayanlar, hidayet-i İlahiyeye mazhar akıl sahibi onlardır"
Şuâlar
EY CİN VE İNS TOPLULUĞU (1)

EY CİN VE İNS TOPLULUĞU (1)

28.04.2023

يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّموَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُوا لَاتَنْفُذُونَ اِلَّابِسُلْطَانٍ  فَبِاَىِّ الَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ  يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِ  فَبِاَىِّ الَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

“Ey ins u cin cemaati! Eğer siz semavat ve arzın etrafından çıkıp gitmeye kadirseniz, çıkın gidin. Halbuki siz çıkmaya kadir olamazsınız. İllâ bir hüccet ve kuvvetle çıkabilirsiniz ki; o hüccet ve kuvvet de sizde yoktur. Haliniz böyleyken Rabb'inizin nimetlerinden han­gisini tekzib edersiniz? Ey ins u cin! Sizin üzerinize ateşten dumansız bir alev ve alevsiz bir duman gönderilir. Şu halde o ateşten kurtulmak için siz hiç bir kimseden yardım göremezsiniz ve birbirinize de yardım edemezsiniz. Hal böyle olunca Rabb'inizin nimetlerinden hangisini tekzib edersiniz?”[1]

Ayet-i kerime, bu hitabın nerede yani dünyada mı, ahirette mi olduğunu, izah etmemiş, mutlak bırakmıştır. Ta ki mana, umumi ve külli olsun. يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ hitabının nerede ve ne maksad için serdedildiğini on cihetle izah edeceğiz:

Birinci Cihet: Bu hitab, haşir meydanındadır. Buna göre ayet-i kerimelerin manası şöyle olur:

Cenab-ı Hak, haşir meydanında bütün ins ve cinni, amellerinin muhasebesi için bir araya getirir ve haşir meydanının etrafını ve semasını da meleklerle kuşatır. Sonra onlara o gün şöyle hitab eder:

“Ey cin ve ins topluluğu! Eğer şu muhasebeden kurtulmak isterseniz, haydi gücünüz yeterse, hudud-u mülkümden kaçınız. Fakat bunu yapacak  kudret sizde yoktur. Eğer böyle bir şeye teşebbüs etseniz, etrafınızı kuşatmış olan nöbettar melekler ateşli güllelerle sizi zecrederler. O gün, size hiçbir güç yardım edemez. Ahiret gününde sizi Ellah’ın azabından kurtaracak ancak iman, amel-i salih ve takvadır.”

Bu manaya göre ayet-i kerimelerin, evvelki ayetle münasebeti şöyle olur:

Evvelki ayette Cenab-ı Hak, ins ve cinne şu dünyada mühlet verdiğini, fakat onların muhasebesi için bir gün zaman ve mekanı boşaltacağını ve amellerine mücazat edeceğini beyan ettikten sonra, bu ve bundan sonra gelen ayetlerle o muhasebenin nasıl yapılacağını beyan etmektedir.

Hem bu ayet-i kerimeler, evvelki ayette ifade edilen imhalin hikmetini izah etmektedir. Çünkü bu ayet ifade etmektedir ki; ins ve cin, Cenab-ı Hakk’ın hudud-u mülkünden dışarı çıkıp kaçamazlar ki; Cenab-ı Hak onların muhasebesi için acele etsin.

Bu manaya göre hitab, ikinci nefhadan sonra olur.

İkinci Cihet: Bu hitab, birinci nefhadan sonra, yani âlemin harab olup yıldızların sukut ettiği kıyamet hengamında olur. Ayet-i kerime, kafirlerin kıyametin dehşetinden kaçıp kurtulamayacaklarını ve semavi taşların ve yıldızların başlarına bombalar gibi atılacağını ifade etmektedir. Buna göre ayet-i kerimelerin manası şöyle olur:

“Ey cin ve ins! Bir gün sizin muhasebenizi görmek için kıyameti koparacağım. Eğer bu muhasebeden kurtulmak istiyorsanız, elinizden gelirse haydi o kıyamet vaktinde semavat ve arzın aktarından kaçıp kurtulun. O gün semavi gülleler, ateşli şüvazlar ve nühaslar üzerinize gönderilir ki; asla kimse size yardım edemez.”

Bu manaya göre hitab, birinci nefhadan sonra olur.

Üçüncü Cihet: Bu hitab dünyadadır. Asi ins ve cin, muhasebeden kaçıp kurtulmak istiyorlarsa, şu anda Cenab-ı Hakk’ın mülkünden çıkıp gitmelerini ins ve cinne teklif etmektedir. Bu cihette bu ayet-i kerimeler, manen şöyle ferman buyurmaktadır:

“Ey cin ve ins! Benim azabımdan kaçıp kurtulmanız için kıyamete kadar size mühlet verdim. Eğer kıyametteki muhasebeden kurtulmak istiyorsanız, elinizden gelirse haydi  hudud-u mülkümden çıkınız. Eğer çıkmaya çalışsanız, semavatta öyle melekleri nöbettar dikmişim ki; ellerine yıldızları vermişim. Sizleri tard ederler ve kimse size yardım edemez. Demek sizin hudud-u mülkümden çıkmanız için öyle bir kuvvet lazımdır ki; o kuvvet, ancak bir ilahda bulunur. Ya siz bir ilah olacaksınız veyahut Ellah’tan başka bir ilaha istinad edeceksiniz.  Halbuki benden başka ilah yoktur. Dolayısıyla hudud-u mülkümden çıkmaya da gücünüz yoktur. O halde niçin emirlerime itaat etmeyip isyan edersiniz?”

Elhasıl: Bu mezkûr üç cihetin esası şudur ki: Eğer ins ve cin, muhasebeden kurtulmak isterlerse, Cenab-ı Hakk’ın hudud-u mülkünden kaçıp gitmeleri lazımdır. Bu kaçışları ise ya dünyada, ya kıyamette veyahut haşir meydanında olur. İşte mezkûr ayet-i kerimeler, bu üç ciheti de nefyederek ins ve cinnin dünyada da, kıyamette de, haşir meydanında da kaçmalarının mümkün olmadığını ifade etmektedir.

 

 

(Semendel Yayınlarından Rahman Suresinin Tefsiri Adlı Eserden Alınmıştır.)

 


[1] Rahman, 55:33-36

 

Bu yazi 1338 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.282 sn. deSen
↑ Yukarı