tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Rabbinizden mağfiret dileyin; sonra günahlardan tevbe edip O’na sığının! Gerçekten benim Rabbim, çok merhametlidir ve kusurunu derkedip dergahına iltica edenleri sevendir.
(Hud, 11/90)
Hadîs-i Şeriflerden
Sizden birinizin sırtında odun toplaması, dilenmesinden daha hayırlıdır. Dilenip istediği kimse ya verir veya vermez.
(Buhari, Zekat 50, Müslim, Zekat 106)
Dualardan
Yaşasın sıdk! Ölsün ye's! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun; selâm ve selâmet, hüdaya tâbi olanların üstüne olsun! Âmin.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor.
Mektûbat
NURİ

NURİ'NİN İFTİRALARINA CEVAP

06.03.2023

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰى اٰلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعٖينَ

 

Ey ﴾ ن وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ ﴿ âyetinin ifadesiyle kendisine yemin edilen kalem!

Ey levh-i mahfuzu yazarken Muhabbetullah veya havfullahtan inşikak eden kalem!

Şu yazılarımızda Ellâh’ın inayetine ve merhametine mazhar olarak adaletten, merhametten, şefkatten ayrılma! Ellâh’ın izni ile bizim elimizde doğruları yaz! Ya Rabbi! Bu kalemi bize yardımcı eyle! Amin…

Mukaddime:

Dokuz sene zarfında, bizzat Nuri ağanın yazdığı veya onun tahrikiyle aleyhimizde yazılan yazılara, müznib bir abd-i aciz olan Muhammed Doğan’ın tevfîk-i ilahî ile verdiği bir cevab ve müdafaadır. Ve minellahi’t-tevfîk.

İhtar:

Evvelâ: Vereceğimiz bu cevapta muhatabımız Nuri ağa değil; belki Kuran, sünnet, icma ve kıyasdan ayrılmayan farazî bir hâkim-i âdildir. Bakalım o hâkim-i âdil; edille-i şer’iyye ve bu edille-i şer’iyyenin izahı olan Risale-i Nur’a dayanarak ne cevap verecek?

Sâniyen: Burada zikredeceğimiz cümle mesâil; herhangi bir şahıs hakkında mâli veya nefsî bir hüküm değildir. Çünkü biz ne şer’î, ne de medenî bir hâkim değiliz buna binaen burada yapılan hayali muhavere hiçkimse hakkında bir yargılama değildir; belki bu yazdıklarımız bazı şahitlerin ifadeleri ve Kur’an’ın emrine imtisâlen yaptığımız araştırmalarımız neticesinde zuhûr eden kat’î kanaat-i vicdâniyelerimizdir.

Sâlisen: Nuri ağanın hakkımızda yazdığı yazıların esas sebebi, benim kendisi hakkında yüzler şahit ve delillere istinaden başkası hesabına aleyhimizde çalıştığını söylememdir.

Rabian: Nuri ağanın ve tahrik ettiği kişilerin bu dokuz yıl zarfında aleyhimizde iddia ettiği mesâil çoktur. Bu mesâilin esası dört maddede temerküz ediyor. Nuri ağa iddia ediyor ki:

1-) Ey Muhammed Doğan! Benden 1200 gram altın borç aldın ve ödemedin.


2-) Ey Muhammed Doğan! Fetullah’ı ne için tekfir etmiyorsun? Tekfir etmediğine göre sen de bu örgütün mensubusun.


3-) Ey Muhammed Doğan! Kitaplarında Fetullah’ın fikirlerini reddederken, Fetullah ismini ne için sarîhan zikretmiyorsun? Sarîhan zikretmediğine göre, sen de bu örgütün mensubusun.


4-) Ey Muhammed Doğan! Neden mehdîyyet davasında bulunuyorsun?

O Nuri ağanın tahrik ettiği diğer şahıslar ise, sosyal medyada buna benzer birçok asılsız ve yapmadığımız şeyleri yapmışız gibi iddia ediyorlar.

Şimdi ey Nuri ağayı temsil eden hâkim-i âdil! Temsil ettiğin ağa hakkında başkası hesabına aleyhimizde çalıştığının yüzler delillerinden kanaat-i vicdaniyeyi gerektirecek kadarını serdedeceğiz. Bütün delilleri zikrederek mevzuyu uzatmaya ihtiyaç yoktur. 

1-) Nuri ağa; kendisi hakkında menfî cereyanda bulunduğuna dair bir çok delil bulunan Mehmet Fırıncı ve Mesud Zeybek gibi şahıslarla programlarda boy göstermiştir. Nitekim Mehmet Fırıncı, 2006 yılında Pensilvanya’da ailesi ve kuzeni ile Fetullah Gülen’in hususi misafiri olduğunu kendisi açıklamıştır.[1]

2-) Nuri ağa; FETÖ dosyası kapsamında soruşturma geçiren, kendisinin de 17 ay hapse girmesine sebep olan, Tahşiye Kumpası’na karıştığı Emniyet raporlarıyla sabit olan Muhammed Orakçıoğlu’nu savunuyor, yere göğe sığdıramıyor. Muhammed Orakçıoğlu ise, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret eden, 15 Temmuz sonrası FETÖ’nün finansmanı davasından dolayı gözaltına alınmış olan bir şahıstır.

Bank Asya üzerinden FETÖ’ye finansman sağladığı ve 17/25 Aralık sonrası FETÖ elebaşı Fetullah Güleni ziyaret ettiği, Muhammed Orakçıoğlu’nun göz altına alındığı soruşturma dosyasında sabittir.[2]

3-) Nuri ağa, Fatin Dağıstanlı ile “Pazar Manşeti” adlı televizyon programında; FETÖ'cülerle görüştüğünü ve Fethullah Gülen'in kendisini yakından tanıdığını, hatta bir suikasttan kurtardığını da kendi ağzıyla itiraf etmiştir.

4-) Nuri ağa, yine Fatin Dağıstanlı ile yaptığı televizyon programında; Fetullah Gülen’e ulaşabileceğini düşündüğü bazı kişilerle görüşme yaptığını itiraf etmiştir.[3]

5-) Nuri ağanın, kendisi hakkında menfî cereyanda bulunduğuna dair birçok delil bulunan KÖZ ile Urfa’da bir otelde görüşme yapması emniyet kayıtlarına geçmiştir.

6-) Nuri ağa, Fetullah Gülen’in kendisine mesaj gönderdiğini; “bu ağa üzüldüğü için hoca efendinin dahi çok üzüldüğünü ve Nuri ağaya müsterih olmasını söylediğini” kendi ağzıyla ikrar etmiştir.[4]

7-) Nuri ağa cezaevinden çıkmasının hemen akabinde gizli bir şekilde, Abdulkadir Badıllı ile görüşmüştür. Abdulkadir Badıllı ise, Fetullah Gülen hakkında: “seyyid sülalesinden geldiği, Fetullah’ın şahsî kemâlâtının, tevazu, edep ve ubûdiyetinin çok yüksek mertebede bulunduğu” ifadelerini kullanmış olup, vefat ettiğinde Fetullah Gülen kendisi hakkında taziye mesajı yayınlamıştır.

Şimdi bu serdettiğimiz deliller neticesinde senden soruyorum ey hâkim-i âdil! bu deliller Nuri ağanın başkası hesabına aleyhimizde çalıştığına dair kat’î bir kanaat-i vicdaniyeyi ifade etmez mi?

Bizim Nuri ağa hakkındaki davamızı kanaat hasıl edecek birçok delille isbat ettikten sonra, gelelim bu ağanın bizim hakkımızda dava ettiği asılsız ve delilsiz iddialara…

Ey Nuri ağayı temsil eden hâkim-i âdil! Nuri ağa birinci iddiasında; Benim, kendisinden 1200 gram altın aldığımı ve ödemediğimi ifade ediyor. Peki soruyorum: Bir kişi hakkında borç iddiasında bulunmak için Kur’an-ı azimu’ş-şânın koştuğu şartlar nelerdir?

O hâkim-i âdil cevaben dedi ki: “Müdâyene ayeti diye tesmiye edilen Bakara Suresi’nin 282. Ayet-i kerimesinin nassıyla ve ulemanın ittifakıyla sabittir ki; bir borç verilirken evvela bu borç bir katibe yazdırılmalı, sonrasında iki erkek veya bir erkek iki kadın şahit tutulmalıdır. Tâ ki bu borç mahkemede sabit olsun ve taraflar hakkında nizaa sebep olmasın.”

Şimdi ey hâkim-i âdil! Temsil ettiğin Nuri ağanın bana borç verdiğine dair herhangi bir yazı, sened, çek veya şahit var mıdır?

O ağanın mümessili olan hâkim-i âdil cevaben dedi ki: “Temsilcisi olduğum Nuri ağanın sana borç verdiğine dair ne bir sened, ne bir çek, ne de bir şahit yoktur. Dolayısıyla böyle bir iddiada bulunma hakkı da yoktur.”

Ey Nuri ağanın temsilcisi olan hâkim-i âdil! Nuri ağanın dokuz yıldan beri iddia ettiği bu borcu gelip benim şahsımdan istemeyip, elinde hiçbir senet ve şahit olmadığı halde sosyal medyada herkesin görebileceği şekilde defaatle dile getirmesinin sebebi nedir? Elbette temsilcisi olduğun ağanın bu temelsiz iftiraları dile getirmesinin müsebbib ve muharriki ancak iki tarikten biri olabilir:

Birinci tarîk: Bu iftiraları atmanın caiz ve mübah olduğunu itikad etmektir.

İkinci tarîk: Şahsiyyet-i fâniyesi çürük olan müznib ve bir abd-i aciz olan Muhammed Doğan’ı, halk nazarında itibarsızlaştırarak ve halkın kendisine karşı olan hüsn-ü zannını kırarak, mahzâ rahmet-i ilahî ile nâşir-i Kur’an olarak idame ettirdiği hizmet-i Kur’aniyesine set çekmektir.

Üçüncü bir yol yoktur. Çünkü müdafaamın başında da ifade ettiğim ve herkesçe malum olduğu üzere, şahsiyyet-i fâniyem zaten çürüktür.

Madem bu iki yoldan başka bir yol yoktur; bu tarîklerden birincisi olan iftiranın cevazına inanmanın hükmü, ehâdis-i nebeviyece sabit olup bu hükmü söylemek bir rezaletin ifşasına sebebiyet vereceğinden onu söylemiyor ve adaletli bir hâkim olan size havale ediyorum.

O adaletten ayrılmayan hâkim cevaben dedi ki: “Ben de senin gibi böyle bir rezaleti ifşâdan imtinâ ediyorum. Temsilcisi olduğum Nuri ağa dahi konunun kapanması için ısrar ediyor.”

Ey hâkim-i âdil! Eğer bu ağanın muharriki ikinci tarîkte zikredilen ve hizmet-i Kur’aniye olan mesleğime sed çekmek ise, bunun hükmü nedir?

O hâkim-i âdil cevaben: “Hizmet-i Kur’aniyeye mâni olmak, en az kebâir günahlardandır. Hükmü ise çok ağır olduğundan ben dahi söylemiyorum.” dedi.

Temsilcisi olduğun Nuri ağa ikinci iddiasında: CNN TÜRK kanalında yaptığım konuşmamda Fetullah Güleni tekfir etmediğim için FETÖ mensubu olduğum iftirasında bulunuyor.

Şimdi senden soruyorum ey hâkim-i âdil! Fetullah Gülen’i tekfir etmemem hususunda Kur’an ve ulemâ-i İslam ne diyor?

Ahkâm-ı şer’iyyeden ayrılmayan o hâkim-i âdil cevaben dedi ki: “Bu iki mes’elede Kur’an’ın hükmüne tam imtisal etmişsin.

Evvelâ: Ehl-i sünnet ulemâsı diyorlar ki: “Ehli kıble, yani zâhiren namaz kılan kimse, tekfir edilmez. Her ne kadar bir şahsın ağzından küfrü mucîb kelimeler sudûr etse dahi, mahkeme kararı olmadan o ehl-i kıble olan kişiyi tekfir etmek caiz değildir. Yani hâkim-i şer’î o zatı karşısına çağırıp:

1-) Bu kelimeyi söyleyip söylemediğini,


2-) Eğer söylemiş ise, bu kelimeden muradının ne olduğunu,


3-) Eğer muradı gerçekten küfrü mucîb ise, bu kelimenin kendisini küfre götüreceğini bilip bilmediğini sormadan ve bunun neticesinde küfür kararı çıkmadan bir kişi tekfir edilemez.

Çünkü lâzım-ı mezheb mezheb değil; belki iltizâm-ı mezheb mezheptir.

Sâniyen: Hucûrat Suresi 11. Ayeti muktezasınca; kafir olsun, mü’min olsun, âdil olsun, fâsık olsun hiç kimsenin ismini, rızasının olmadığı kabih lakaplarla bozmak caiz değildir.

Şimdi ey hâkim-i âdil! Madem Kur’an’ın ve ehl-i sünnetin hükmü budur, ve madem buna rağmen o ağa Fetullah Gülen’i tekfir etmek gerektiğini ve ismini tahrif etmek gerektiğini iddia ediyor; o zaman bu iddiasına dair bir sebeb irad etsin!

O hâkim-i âdil: “O ağa hiçbir sebeb îraz edemedi, ebkem kaldı.” dedi.

Madem edemedi ve edemez; o halde Ey Nuri ağayı temsil eden hâkim-i âdil! Ben birinci iddiada dediğim gibi yine diyorum ki; temsilcisi olduğun ağanın bu temelsiz iftiraları dile getirmesinin müsebbib ve muharriki ancak iki tarîkten biri olabilir:

Birinci tarîk: Bu iftiraları atmanın caiz ve mübah olduğunu itikad etmektir.

İkinci tarîk: Şahsiyyet-i fâniyesi çürük olan müznib ve bir abd-i aciz olan Muhammed Doğan’ı, halk nazarında itibarsızlaştırarak ve halkın kendisine karşı olan hüsn-ü zannını kırarak, mahzâ rahmet-i ilahî ile nâşir-i Kur’an olarak idame ettirdiği hizmet-i Kur’aniyesine set çekmektir.

Üçüncü bir yol yoktur. Çünkü müdafaamın başında da ifade ettiğim ve herkesçe malum olduğu üzere, şahsiyyet-i fâniyem zaten çürüktür.

Madem bu iki yoldan başka bir yol yoktur, bu tariklerden birincisi olan iftiranın cevazına inanamanın hükmü ehadis-i nebeviyece sabit olup bu hükmü söylemek bir rezaletin ifşasına sebebiyet vereceğinden onu söylemiyorum ve adaletli bir hâkim olan size havale ediyorum.

O adaletten ayrılmayan hâkim cevaben dedi ki: “Ben de senin gibi böyle bir rezaleti ifşâdan imtinâ ediyorum. Temsilcisi olduğum Nuri ağa dahi konunun kapanması için ısrar ediyor.”

Ey hâkim-i âdil! Eğer bu ağanın muharriki ikinci tarîkte zikredilen ve hizmet-i Kur’aniye olan mesleğime sed çekmek ise, bunun hükmü nedir?

O hâkim-i âdil cevaben: “Hizmet-i Kur’aniyeye mâni olmak, kebâir günahlardandır. Hükmü çok ağır olduğundan ben dahi söylemiyorum.” dedi.

Temsilcisi olduğun Nuri ağa üçüncü iddiasında: “Muhammed Doğan kitaplarında ne için Fetullah’ın ismini sarîhan zikretmiyor? Demek ki kendisi dahi onunla irtibatlıdır.” diyor.

Ben de cevaben derim ki:

Ey o ağanın mümessili olan adaletli hâkim! Bizim muktedâ bihimiz Kur’an değil midir? Kur’an’ın ta’kib ettiği üslûbu aynen ta’kib etmemiz gerekmez mi?

O Hâkim-i âdil dahi bunu ikrar etti ve: “Muktedâ bihimiz Kur’an’dır.” dedi.

Peki Kur’an’da; Peygamberler ve Zeyd haricinde ne kafir, ne mü’min, ne sahabe, ne tabiîn, herhangi bir şahıs, ismiyle zikredilmiş midir?

Madem zikredilmemiştir; o halde o ağa alakadar olduğu bazı hesaplar vasıtasıyla hangi delile istinaden kitaplarımızda Fetullah Gülen’in ismini zikretmediğimiz neticesiyle FETÖ mensubu olduğumuzu dile getiriyor?

Nuri ağanın mümessili olan o hâkim-i âdil cevaben dedi ki: “Kitaplarınızda şahısların isimlerinin geçmemesi Kur’an’ın üslûbuna tam mutabıktır. Temsilcisi olduğum ağanın bu konuda hiçbir delili ve istinadgâhı yoktur.”

Şimdi Ey Nuri ağayı temsil eden hâkim-i âdil! -Her iddianın ahirinde söylediğimiz gibi- temsilcisi olduğun ağanın bu temelsiz iftiraları dile getirmesinin müsebbib ve muharriki ancak iki tarîkten biri olabilir:

Birinci tarîk: Bu iftiraları atmanın caiz ve mübah olduğunu itikad etmektir.

İkinci tarîk: Şahsiyyet-i fâniyesi çürük olan müznib ve bir abd-i aciz olan Muhammed Doğan’ı, halk nazarında itibarsızlaştırarak ve halkın kendisine karşı olan hüsn-ü zannını kırarak, mahzâ rahmet-i ilahî ile nâşir-i Kur’an olarak idame ettirdiği hizmet-i Kur’aniyesine set çekmektir.

Üçüncü bir yol yoktur. Çünkü müdafaamın başında da ifade ettiğim ve herkesçe malum olduğu üzere, şahsiyyet-i fâniyem zaten çürüktür.

Madem bu iki yoldan başka bir yol yoktur; bu tarîklerden birincisi olan iftiranın cevazına inanmanın hükmü, ehâdis-i nebeviyece sabit olup bu hükmü söylemek bir rezaletin ifşasına sebebiyet vereceğinden onu söylemiyor ve adaletli bir hâkim olan size havale ediyorum.

O adaletten ayrılmayan hâkim cevaben dedi ki: “Ben de senin gibi böyle bir rezaleti ifşâdan imtinâ ediyorum. Temsilcisi olduğum Nuri ağa dahi konunun kapanması için ısrar ediyor.”

Ey hâkim-i âdil! Eğer bu ağanın muharriki ikinci tarîkte zikredilen ve hizmet-i Kur’aniye olan mesleğime sed çekmek ise, bunun hükmü nedir?

O hâkim-i âdil cevaben: “Hizmet-i Kur’aniyeye mâni olmak, kebâir günahlardandır. Hükmü çok ağır olduğundan ben dahi söylemiyorum.” dedi.

Temsilcisi olduğun Nuri ağa ve onun tahrikiyle sosyal medyada paylaşım yapanlar dördüncü iddialarında: “Muhammed Doğan mehdîlik dava ediyor.” diyorlar. Ve bu iddia dışında aleyhimizde mesnetsiz ve asılsız tezviratı serdediyorlar.

Ey hâkim-i âdil! Ben buna cevaben derim ki:

Evvela: Ben hayatım boyunca mehdîlik davasında bulunmamışım. Bütün sergüzeşt-i hayatım, yazılmış olan kitaplarım ve neşredilen derslerim mehdîyyet iddiasında olmadığıma gayet bâhir delillerdir. Belki tam aksine benim derslerime iştirak eden herkes; bana mehdîyyet, gavsiyyet, ferdiyyet, kutbiyyet ve bunun gibi makamları atfeden kimselere hakkımı helal etmediğimi defaatle söylediğime şahittirler.

Saniyen: Mehdînin seyyid olacağı rivayet-i sahihçe sabittir. Benim ise zahiren seyyid bir aileden gelmediğim herkesçe malumdur.

Salisen: Mehdî hakkında vârid olan ehâdis-i nebeviyede zikredilen şemâil ve ef’aline dair evsafın bende bulunmadığı da âşikardır.

O halde ey hâkim-i âdil! Bu üç mes’ele herkesin gözü önünde olduğu halde; hangi delile, hangi şahide veya kitaplarımızda geçen hangi ibareye istinaden böyle bir iftiraya başvuruluyor?

O Hâkim-i âdil cevaben dedi ki: “Muznib bir abd-i âciz olan Muhammed Doğan’ın ne kitaplarında, ne neşrettiği derslerinde böyle bir dava yer almamıştır. Onunla görüşen hiç kimse Muhammed Doğan’ın böyle bir davada bulunduğuna şahit olmamıştır. Hem onun neseben seyyid olmadığı ve Mehdî’nin taşıdığı diğer evsafı dahi hâiz olmadığı âşikâr olup temsil ettiğim Nuri ağanın bu davasının batıl olduğu zahir olmuştur.”

Ey hâkim! Buradan da anlaşılacağı üzere, temsilcisi olduğun bu ağanın gayesi başkadır. Bu ise iki tarîkten birinden hâli değildir:

Birinci tarîk: Bu iftiraları atmanın caiz ve mübah olduğunu itikad etmektir.

İkinci tarîk: Şahsiyyet-i fâniyesi çürük olan müznib ve bir abd-i aciz olan Muhammed Doğan’ı, halk nazarında itibarsızlaştırarak ve halkın kendisine karşı olan hüsn-ü zannını kırarak, mahzâ rahmet-i ilahî ile nâşir-i Kur’an olarak idame ettirdiği hizmet-i Kur’aniyesine set çekmektir.

Üçüncü bir yol yoktur. Çünkü müdafaamın başında da ifade ettiğim ve herkesçe malum olduğu üzere, şahsiyyet-i fâniyem zaten çürüktür.

Madem bu iki yoldan başka bir yol yoktur; bu tarîklerden birincisi olan iftiranın cevazına inanmanın hükmü, ehâdis-i nebeviyece sabit olup bu hükmü söylemek bir rezaletin ifşasına sebebiyet vereceğinden onu söylemiyor ve adaletli bir hâkim olan size havale ediyorum.

O adaletten ayrılmayan hâkim cevaben dedi ki: “Ben de senin gibi böyle bir rezaleti ifşâdan imtinâ ediyorum. Temsilcisi olduğum Nuri ağa dahi konunun kapanması için ısrar ediyor.”

Ey hâkim-i âdil! Eğer bu ağanın muharriki ikinci tarîkte zikredilen ve hizmet-i Kur’aniye olan mesleğime sed çekmek ise, bunun hükmü nedir?

O hâkim-i âdil cevaben: “Hizmet-i Kur’aniyeye mâni olmak, kebâir günahlardandır. Hükmü çok ağır olduğundan ben dahi söylemiyorum.” dedi.

Bu muhavere neticesinde Nuri ağayı temsil eden hâkim-i âdil, bir kanaat-i kat’iyye ile dedi ki:

“Müznib bir abd-i aciz olan Muhammed Doğan’ın baştan beri arz etmiş olduğu gayet muknî ve kâfi deliller neticesinde:

1- Nuri ağanın başkası hesabına aleyhimizde çalıştığı hakkındaki delillerin kanaat-i vicdaniyeyi ifade ettiği,

2-) Nuri ağanın, Muhammed Doğan’a borç verdiği şeklinde bir iddiada bulunmasının Kur’an nazarında merdud olduğu,

3-) Nuri ağanın, Muhammed Doğan’ın yaptığı konuşmalarda Fetullah Gülen’i tekfir etmemesi sebebiyle FETÖ mensubu olduğu iddiasının asılsız olduğu, belki Muhammed Doğan’ın tekfir meselesinde Kur’an’ın emrine tam muvafık hareket ettiği,

4-) Nuri ağanın, Muhammed Doğan hakkında, kitaplarında fikirlerini reddetmiş olduğu Fetullah Gülen’in sarîhan ismini söylememesi sebebiyle FETÖ mensubu olduğu iddiasının asılsız olduğu, belki Fetullah Gülen’in ismini kitaplarında sarîhan zikretmemesi hususunda Kur’an’ın emrine imtisal ettiği,

5-) Muhammed Doğan’ın Mehdîyyet davasında bulunmadığı ve sosyal medyada bazı kişiler tarafından kendisi hakkında yapılan iddiaların asılsız olduğu tebârüz etmiştir.” dedi ve böylece bu hayâlî muhâvere nihayet buldu.

 

Naşirler

 


[1]https://www.facebook.com/tirsaktaci/posts/pfbid02JCdnt8km7hWRQqQw99g5XuUzTb8MhiiR9kqzvsDVLR4PDNw1gFMDAYHMPBPYemkKl

[2] https://www.facebook.com/profile/100002656695696/search/?q=Nuri%20Turan

[3] https://www.facebook.com/omerfaruk.akgul.90/videos/524325253032195

[4] https://www.facebook.com/omerfaruk.akgul.90/videos/586032903208731

 

Bu yazi 4325 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.098 sn. deSen
↑ Yukarı