سَنَفْرُغُ لَكُمْ اَيُّهَ الثَّقَلَانِ
“(Ey cin ve ins! Yakında sizin için boş olacağız. Size teveccüh edip hesabınızı soracağız, cezanızı vereceğiz.) Yâni, mahşer gününde hesabınızı görmek için sizlere yöneleceğiz, sizleri lâyık olduğunuz mükâfatlara ve cezalara kavuşturacağız.”[1]
Şu dünyada saltanat-ı rububiyet-i İlahiyeye itaat eden ehl-i iman ve taat mükafat almadan, o saltanata baş kaldıran ehl-i küfür ve isyan da ceza görmeden buradan göçüp gidiyorlar. Cenab-ı Hak, bu ayet-i kerime ile der ki: “Bir gün bu tecrübe meydanını kapatıp bir mükafat ve mücazat mahallini açacağım. İman ve ibadetle saltanat-ı rububiyetimi tanıyanlara mükafat vereceğim. Küfür ve isyan ile o saltanatı inkar edenleri cezalandıracağım.”
Hem görüyoruz ki; şu dünyada ekseriyetle zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp buradan göçüp gidiyorlar. Cenab-ı Hak, bu ayet-i kerime ile der ki: “Bir gün şu meclis-i imtihanı kapatacağım. Bir mahkeme-i kübra açacağım. O mahkeme neticesinde mazlumun hakkını zalimden alacağım.”
Hem semavat ve arzdaki fani mahlukat, Cenab-ı Hak’tan beka ve ebedi saadet istemektedirler. Fakat bu dünya, beka ve ebedi saadete müsait olmadığından Cenab-ı Hak, bu ayet-i kerime ile bekaya müştak olan cin ve inse der ki: “Bir gün şu zaman ve mekanı sizler için boşaltacağım. Mü’minleri ebedi saadete mazhar edip kafirleri de ebedi cehennemle cezalandıracağım. Böylece ehl-i imanın intikamını onlardan alacağım.”
Hem bu asırda ehl-i küfür ve nifak birleşerek bütün güçleriyle, bütün servetleriyle, bütün imkanlarıyla Kur’an’ın nurunu söndürmek için uğraşıyorlar, ehl-i imanı, her bir fırsatta imanlarından dolayı ezmeye çalışıyorlar. Cenab-ı Hak, bu ayet-i kerime ile der ki: “Ey ehl-i küfür ve nifak! Bu azim cinayetinize mukabil hemen sizi cezalandırmamam, sizi aldatmasın. Bu haliniz, hakkınızda bir istidracdır, muvakkattır. Bir gün ummadığınız bir yerden sizi yakalayıp cezanızı vereceğim.”
Hem bu ayet-i kerime, Kavm-i Nuh, Âd ve Semud gibi eski mütemerrid kavimlerin helaklerini ihtar etmekle gösteriyor ki; ins ve cin başı boş değildir. İmhal edilir, fakat ihmal edilmezler. Dünyada dahi kısmen amellerinin cezasını görmektedirler. Bir celal sillesi başları üstünde onları daima gözetlemektedir.
Bu ayet-i kerime, Kur’an’daki en tehdidkar ayettir.
اَلْفَرَاغُ “boş olmak” kelimesi, Arapçada intikam almak ve cezalandırmakdan kinaye olarak kullanılır. Tehdidi ifade eden bir temsil ve teşbihtir. Mesela insan, birinden intikam almak ve onu cezalandırmak istediğinde; “Senin için boş olacağım.” şeklinde onu tehdid eder.
İşte bu manada Cenab-ı Hak, bu ayet-i kerimeyle umum cin ve inse şöyle hitab eder:
“Ey cin ve ins! Sizin için takdir ettiğim bir gün var ki; o gün yevmu’d-din ve yevmu’l-cezadır. O gün geldiğinde sizden hem kendi intikamımı, hem de raiyetimin intikamını alacağım ve size layık olduğunuz cezayı vereceğim. Böylece raiyetimin hukukunu muhafaza etmekle onları memnun ve mesrur edeceğim.” demektir. Yoksa “Ey cin ve ins! Sizin için boş olacağım.” cümlesi, “Şu an meşgulüm. Bu sebeble sizin cezanızı veremiyorum. İşlerimi bitirdikten sonra sizin cezanızı vereceğim.” şeklinde -haşa- Ellah’ın acziyetini ifade eden manada değildir. Zira Ellahu Teala, her zaman mükafat ve ceza vermeye kadirdir, hiçbir iş, diğer bir işe mani olmaz.
Cenab-ı Hak, اَيُّهَ الثَّقَلَانِ tabiriyle ifade eder ki:
“Ey cin ve ins! Şunu iyi bilin ve dikkat edin ki; siz sekelansınız. Yani iki büyük ağırlıksınız. Hem günahlarınız çok ağır bir yük teşkil etmektedir. Hem gayet ağır olan emanet-i kübrayı hamilsiniz. Hem kesif cisimlerinizle yeryüzünde birer ağırlıksınız. Hem yeryüzünün en kıymetli varlıklarısınız. Hem mes’uliyetiniz ağırdır. Hem dünyaya muhabbetiniz sebebiyle adeta toprağa bağlanıp manen ağırlaşmışsınız. Hem yer çekimi kuvveti sebebiyle maddeten de bir ağırlık oluşturmuşsunuz. Ey bu mahiyette olan ins ve cin! Bir gün sizin için boş olacağım. Zaman ve mekanı, sizin muhasebeniz için boşaltacağım. Bu âlemi harab edip imtihan meydanını kapattıktan sonra, sizin işinize başlayacağım. Bütün mevcudat da sizin gibi imtihana tabidir. Bu dünyada lezzet-i mukaddese gibi şuunatımın tezahürü için tecelliyat-ı esma, sıfat ve ef’alimi seyrediyorum, hem size de seyrettiriyorum. Ne zaman bu devre biterse, o zaman sıra size gelir. Sizden intikam alacağım.”
(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)
[1] Rahmân, 55:31
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |