tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
(Şüphesiz biz, kâfirler için zincirler ve demir halkalar ve alevlendirilmiş bir ateş hazırladık.) Onlar, kıyamette elleri boyunlarına demir zincirler ile bağlanarak Cehennem ateşine sevk edileceklerdir. Orada ebediyyen azab göreceklerdir. İşte küfrün cezası, böyle ebedi Cehennem’dir ve bu ceza, ayn-ı adalettir.
(İnsan, 76/4)
Hadîs-i Şeriflerden
Rabbiniz arada bir tercüman bulunmaksızın mutlaka hepinizle konuşacaktır. O gün kişi sağına bakar, önceden gönderdiği hayırlı işleri görür. Soluna bakar yine önceden işlediği kötülükleri görür. Önüne bakar Cehennem’i görür. Öyleyse yarım hurmayla da olsa Cehennem’den korunmaya çalışınız.
(Buhari, Zekat 9; Müslim, Zekat 67)
Dualardan
Cenab-ı Erhamürrâhimîn, sizlere rahmet, bereket, saadet ihsan eylesin, âmîn.
(Kastamonu Lahikası)
Vecîze
Cenab-ı Hak hadsiz enva'-ı nimetini nev'-i beşere zemin yüzünde neşretmiş. Ona mukabil, o nimetlerin fiatı olarak, şükür istiyor.
Mektûbat
HÜKÜM YERİ OLARAK YÜKSELTİLEN SEMA

HÜKÜM YERİ OLARAK YÜKSELTİLEN SEMA

10.12.2021

وَالسَّمَاء رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ

“Rahman Teala, semayı yükseltti ve mizanı vaz’ etti.”[1]

Bu ayet-i kerime, semanın Rahman-ı Zülcelal tarafından yükseltildiğini, ecram-ı semaviye ile şenlendirildiğini ve o ecramın melaike ve ruhaniyata mesken ve merkeb kılındığını ifade eder. Zira bu kadar ali ve hayata müsaid bir mekan, sekenelerden hâlî olamaz. Oraya münasib sekeneler vardır. Onlar da melaike ve ruhaniyattır.

وَالسَّمَاء رَفَعَهَا cümlesinde ifade edilen semanın yükseltilmesinin iki manası vardır:

Biri: Maddeten yükseltilmesidir.

Diğeri: Manen yükseltilmesidir.

Maddeten yükseltilmesi şu cihetledir ki; mahlukatın tedbirine medar olan dört unsur vardır. Bunlar toprak, hava, su ve nur unsurlarıdır. Nur unsuru da hararetli ve hararetsiz nur olmak üzere iki kısımdır. Hararetli nura, nar denilir. Bu unsurlardan üçü, yani su, hava ve nur unsurları yukarıdadır. Toprak unsuru olan arz ise aşağıdadır. Rahman-ı Zülcemal, şu üç unsuru, aşağıdaki toprak unsurunun üzerinde gezdirip mahlukat-ı arziyeyi tedbir ve icad etmektedir. Arz unsuru, aşağıda hareketsiz ve mütevaziane dururken, bütün kâinat pervane gibi onun etrafında dönüp hizmet etmektedir. Bunun neticesinde süfli olan arz, mu’cizat-ı kudretin menşei ve mahşeri olmaktadır. Ayet-i kerime bununla bir ders-i ibret verir ve der ki:

“Arz gibi mütevazi ol ki; her şey sana hadim olsun ve tecelliyat-ı İlahiyeye bir mazhar ve merkez olasın.”

Hem bize görünen şekliyle gökler ve ecsam-ı semaviye gerçekten yukarıdadır. Yukarı ve aşağı kavramları izafidir. Zahiren görünen, semanın yukarıda olmasıdır.

Eğer semanın yükseltilmesinden murad manevi olsa; ayet-i kerime, “Kaza ve kanunların, İlahi takdir ve hükümlerin merkezî yeri, meleklerin meskeni, tekvînî ve teklîfî emirlerin kaynağı olması için Rahman semayı yükseltti.” manasında olur. Ellah’ın inzal buyurduğu dört kitab ve yüz suhufun “semavi kitaplar” diye tesmiye edilmesi de bunu göstermektedir.

وَوَضَعَ الْمِيزَانَ cümlesinin ifade ettiği mizanı vaz etmek, kanunları vaz etmek demektir. Tekvînî ve teklîfî kanunların merkezi, semavat tabakası olduğuna işaret için ayet-i kerîme, semanın yükseltilmesinden sonra mizanın vaz edilmesinden bahsetmektedir.

Bu ayet ifade ediyor ki; göğü de hüküm ve kanun yeri olmak için yükselten Rahman-ı Zülcemal’dir.

Evet, bütün kaza ve hükümlerin yeri semadır. Çünkü mizanın konulması, ancak kanunların vaz edilmesiyle olur. Kanunlar ise, hak sahibine hakkını vermek, tecavüz eden haksızlara da ceza vermek içindir. Kanunlar, Adl isminin tecellisidir. Adl ismi ise, her şeyi bir kanun ve nizam altına almakla her şeye bir mizan vaz’ eder. Kanun ve emirlerin yeri ise yukarıdır. Nasıl ki; bir padişah hüküm verdiğinde alçak yerde oturmaz. Binaenaleyh bütün kaza ve ahkam, semadan yere inmektedir. Sema, idare merkezi olduğu cihetle hilkat hükumetinin bakanlıkları hükmündedir. Bunun için Fatır-ı Zülcelal, onu yükseltmiş ve tekvini kanunları orada vaz’ etmiş ve oradan indirmiştir.[2] Arz ise idare edilen yer olduğu için aşağıdadır. Bu asırda Kur’an’ın manevi tefsiri olan Risale-i Nur’un Sözler adlı eserinde semanın bu keyfiyetinden şöyle bahsedilmektedir:

“Her bir sema, bir ayrı âlemin damı ve rububiyet için bir arş ve tasarrufat-ı İlahiye için bir merkez hükmündedir.”[3]

Gökte kuvve-i faile, yerde ise kuvve-i münfaile mevcuddur. Bu cihette sema müessirdir, erkek sayılıyor. Yer ise te’siri kabul edendir, dişi sayılıyor. Bu müessiriyetinden dolayı, mizanın ana temeli göğe dayanıyor. Teklîfî ve tekvînî bütün emirler, melekler vasıtasıyla oradan geliyor.[4] Mizanın tatbik yeri ise, yerdir.

(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)

 


[1] Rahman, 55/7.

[2] Fussilet, 41/12.

[3] Sözler, 31. Söz, 2. Esas, s. 564.

[4] Secde, 32/5 ; Mearic, 70/4.

 

Bu yazi 1566 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.125 sn. deSen
↑ Yukarı