#CumaDersi
مَا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ وَمَا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ
Aziz Kardeşlerim!
Bela, musibet, hastalık gibi zahiren çirkin görünen şeyleri Ellah’a vermemek, iyi ve güzel olan şeyleri Ellah’a nisbet etmek edeptir. Bela, musibet ve hastalıkları yaratan Ellah olduğuna iman etmekle beraber; O Zat-ı Akdes’i takdîs etmek için araya bir perde koymak, âdâb-ı Kur’aniyedendir. Mesela: Hazret-i İbrahim (as), Nemrud’a Ellah’ı tarif ederken şöyle demiştir:
وَالَّذ۪ى هُوَ يُطْعِمُن۪ى وَيَسْق۪ينِ
“(O alemlerin Rabbi ki; bana yiyecek ihsan eder ve benim su ihtiyacımı karşılar.) Böylece açlığımı ve susuzluğumu giderir.”
وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِ
“(Ve hasta olduğum zaman bana ancak O şifa verir.) O’ndan başka şifa verecek yoktur.”[1]
Hazret-i İbrahim (as), hastalığı nefsine, şifa vermeği de Ellahu Teâlâ’ya izâfe etmek sûretiyle edebe riâyette bulunmuştur. Yoksa haddizatında hastalığı veren de yine Cenab-ı Hak'tır. Yedirmek ve içirmek güzel bir fiil olduğundan, İbrahim (as) bu fiilleri Ellah’a verdi. Hastalık ise zâhiren çirkin göründüğünden, Cenab-ı Hakk’ı takdis için hastalığı kendine, şifa vermeyi de Cenab-ı Hakk’a nisbet etti. Öyle ise, sen de İbrahimvârî hastalığı kendine, şifa vermeyi de Şâfî ismine ver.
Hasta olmak gibi zahiren kötü görünen bir fiili, kendine vermenin manası şudur ki: Ben ya bir kusur işledim veya tedbir almadım veyahut fazla yemek-içmek gibi bir sebebten dolayı hasta oldum.
Keza Hazret-i Eyyûb (as) gelecek âyet-i kerîmenin ifâdesiyle hastalık, yorgunluk ve eziyeti şeytana nisbet etmiştir.
وَاذْكُرْ عَبْدَنَا اَيُّوبَ اِذْ نَادٰى رَبَّهُ اَنّ۪ى مَسَّنِىَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ
“(Kulumuz Eyyûb'ü de hatırla ve O’nun kıssasını, sabır ve sebâtını ümmetine anlat! O vakit ki,) Eyyûb (Rabbine şöyle seslendi) yalvarış ve yakarışta bulundu: (Şübhe yok ki, şeytan bana bir meşakkat ve bir eziyet ile dokundu.) dedi.”[2]
Demek, مَا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ وَمَا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ “Sana gelen iyilik, Ellah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.”[3] âyet-i kerîmesinin irşâdiyle kötü şeyleri devamlı kendimize, iyi şeyleri de Ellah’a vermeliyiz ki; hakîkî tevhîde girmiş olalım.
Hülâsa: Cenab-ı Hak, Malikü’l-Mülk olduğu için mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Hiçbir kimsenin O’nun tasarrufuna karışmaya ve itiraz etmeye hakkı yoktur. Zira O’nun her tasarrufunda ve faâliyetinde dünyevî ve uhrevî pek çok hikmetler, rahmetler ve güzellikler mevcûddur. O halde kula düşen vazife, yalnız îmândır, ubûdiyettir ve teslîmiyettir.[4]
[1] Şuara, 26:79-80.
[2] Sâd, 38:41.
[3] Nisâ, 4:79.
[4] Semendel Yayınları’ndan “24. Mektûb ve Şerhi” adlı eserden alınmıştır.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |