tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Ey insanlar! (Siz, ekseriyetle dünya hayatını ahiret hayatına tercih ediyorsunuz. Halbuki ahiret, dünyadan daha hayırlıdır ve devamlıdır.) Ahiret hayatı ebedidir. Ehl-i iman hakkında cismani ve ruhani saadetleri camidir. Dünya hayatı ise fanidir. Elem ve kederden hali değildir.
(A’la, 87/16-17)
Hadîs-i Şeriflerden
İnsanlara merhamet etmeyen kimseye Ellah da merhamet etmez.
(Buhari, Edeb 18)
Dualardan
Feya Rabbî, ya Hâlıkî, ya Mâlikî! Seni çağırmakta hüccetin hacetimdir. Sana yaptığım dualarda uddetim fâkatimdir. Vesilem fıkdan-ı hile ve fakrimdir. Hazinem aczimdir. Re's-ül malım, emellerimdir. Şefiim, Habibin (Aleyhissalâtü Vesselâm) ve rahmetindir. Afveyle, mağfiret eyle ve merhamet eyle yâ Ellah yâ Rahman yâ Rahîm! Âmîn!
(Mesnevi-i Nuriye)
Vecîze
Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.
Mektûbat

EHL-İ CENNET UYUR MU?

04.12.2020

#CumaDersi

 

Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın ifâdesiyle Cenâb-ı Hak, uykuyu, bu dâr-ı dünyâda bizim için büyük bir ni’met yapmıştır. Fakat Cennet’te kudret-i kâmile, insânı öyle bir sistemde ve kânûnda halk eder ki; uyku, ni’met olmaktan çıkar, nıkmet olur. Bu sebeble Cennet’te uyku yoktur.

Cenâb-ı Erhamürrâhimîn, Cennet’te insânı, kayyûmiyyet ve bekâsına nümûne cihetiyle bir âyîne yapar. Uyku ise, bu iki sıfât-ı İlâhiyye’ye zıd olduğundan, o âlemde uyku olmaz. Kur’ân’da şöyle buyrulmaktadır:

اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ

“(Ellâhu Teâlâ ki; O’ndan başka Ma’bûd-u Bilhak yoktur; Hayy ve Kayyûm, yalnız O’dur.) Hayâtı, ezelî ve ebedîdir. Mevt ve fenâ, zevâl ve firâk, asla O’na ârız olamaz. O, kendi zâtıyla kâimdir. Varlığının devâm ve bekâsı için, hiçbir şeye, hiçbir kimseye muhtâc değildir. Bütün kâinâtın vücûdu, devâm ve bekâsı, O’nunladır. (O’nu, ne uyuklama, ne de uyku tutar.) O’na -hâşâ- gaflet ârız olamaz. O, dâima mahlûkatını görür; ahvâllerini bilir; her şeyden haberdârdır.”[1]

Kayyûm-u Bâkî olan Zât-ı Zülcelâl, nasıl ki uyku ve uykunun öncüsü olan uyuklamaktan münezzehtir. Uyku, kayyûmiyyet ve bekâ sıfâtıyla bağdaşmaz. Aynen öyle de Cenâb-ı Hakk’ın, Cennet’te kayyûmiyet ve bekâsına, nümûne i’tibâriyle âyîne olan ehl-i Cennet dahî uyumazlar. Çünkü uyku, ölümün kardeşidir. Buna dâir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmaktadır:

Câbir bin Abdullâh (ra)’dan rivâyetle Hazret-i Câbir dedi ki; bir adam,

- Yâ Resûlellâh! Ehl-i Cennet uyur mu? Diye sordu. Resûlullâh (asm) buyurdular ki:

- Uyku, ölümün kardeşidir. Ehl-i Cennet, ölmezler.”[2]

Cenâb-ı Erhamürrâhimîn, cism-i beşeri, Cennet’te öyle bir şekilde halk edip inşâ eder; öyle bir kânûn ve sistemde yaratır ki; o cisim, ne ölüme, ne de ölümün kardeşi olan uykuya ma’rûz kalır.

Uykuya sebeb olan hâlât, Cennet’te olmadığından, uyku dahî orada yoktur. Ekseriyyetle vücûddaki zerrelerin değişimi esnasında insânın uykusu gelir. Cennet’te ise, zerrât-ı cisim sâbit olduğundan; vücûdda zerrâtın değişimleri olmaz, uyku da meydana gelmez, ölüme dahî ma’rûz kalınmaz. Hem oradaki lezzet, devâmlı olarak arttığından, o sevinç ve neş’eye mazhar olan ehl-i Cennet, elbette ki uyumaz. Zîrâ uykuda olan bir kimse, çok ni’met ve lezzetlerden mahrûm kalır.

Daha birçok hikmete mebnî olarak Cennet’te uyku yoktur. Ehl-i Cennet, uyumazlar. Cennet’te uyku olmaması, işâret eder ki; Cennet’in tâlibleri dahî dünyâda zarûret mikdârı uyumalıdırlar. Vakitlerini, uyku ile zâyi’ ve heder etmemeli; devâmlı olarak hayrâtta müsâraat etmelidirler. Buna dâir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmaktadır:

Kuleyb bin Hazn (ra)’dan rivâyetle dedi ki: Ben, Resûlullâh (asm)’dan işittim, şöyle buyurdu:

“Ey kavmim! Cennet’i, ciddî ve en kuvvetli bir şekilde taleb edip isteyin! Ve ateşten bütün kuvvetinizle kaçıp sakının! Muhakkak ki Cennet’in tâlibi, Cennet’i arzûlayan kişi, uyumaz. Ve muhakkak ateşten kaçıp kurtulmak isteyen de uyumaz. Biliniz ki âhiret, zorluklarla; dünyâ ise, şehevât ve lezzetlerle çevrilmiştir.”[3]

Hülâsa: Cennet, uyku yeri değildir. Ehl-i Cennet, ebediyyen ne ölürler, ne de uyurlar. Zîrâ Cennet’te uykuyu gerektirecek hiçbir sebeb yoktur. Bu uyumamak dahî ehl-i Cennet için azîm bir mükâfâttır.[4]

 


[1] Bakara, 2:255.

[2] Sıfâtu’l-Cenneh li Ebî Nuaym Esfehânî.

[3] Ma’rifetu’s-Sahâbe, 5303; Mecmau’l-Bahreyn fî Zevâidi’l-Mu’cemeyn, 254.

[4] Semendel Yayınlarından “Dâr-ı Saâdet Cennet” adlı eserden alınmıştır.

 

Bu yazi 2695 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.221 sn. deSen
↑ Yukarı