tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Ey insanlar! (Siz, ekseriyetle dünya hayatını ahiret hayatına tercih ediyorsunuz. Halbuki ahiret, dünyadan daha hayırlıdır ve devamlıdır.) Ahiret hayatı ebedidir. Ehl-i iman hakkında cismani ve ruhani saadetleri camidir. Dünya hayatı ise fanidir. Elem ve kederden hali değildir.
(A’la, 87/16-17)
Hadîs-i Şeriflerden
İnsanlara merhamet etmeyen kimseye Ellah da merhamet etmez.
(Buhari, Edeb 18)
Dualardan
Feya Rabbî, ya Hâlıkî, ya Mâlikî! Seni çağırmakta hüccetin hacetimdir. Sana yaptığım dualarda uddetim fâkatimdir. Vesilem fıkdan-ı hile ve fakrimdir. Hazinem aczimdir. Re's-ül malım, emellerimdir. Şefiim, Habibin (Aleyhissalâtü Vesselâm) ve rahmetindir. Afveyle, mağfiret eyle ve merhamet eyle yâ Ellah yâ Rahman yâ Rahîm! Âmîn!
(Mesnevi-i Nuriye)
Vecîze
Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.
Mektûbat

KÂİNATTA TEZÂHÜR EDEN İZZET FİİLİ, HAŞRİ İKTİZÂ EDER

17.07.2020

#CumaDersi

 

Bu kâinâttaki âsâr üzerinde bir “izzet” fiili görünmektedir. Bu izzet fiili ise, bir kapı gibi olup arkasında iki şey görünür:

Birincisi: Azîz ismiyle müsemmâ bir Zât’ın vücûb-u vücûd ve vahdeti,

İkincisi: Haşr-i cismânî hakíkatidir.

“İzzet” fiilinin lügat ma‘nâsı: Bütün mahlûkátı emrine boyun eğdirmek, itáat ettirmek ve zelîl kılmaktır. “Azîz” isminin ma‘nâsı ise: Bütün mahlûkátı emrine boyun eğdiren, itáat ettiren ve zelîl kılandır. Başkaldıranlardan, emrine muhálefet edenlerden intikámını alandır.

Eğer álemde tezáhür eden “izzet” fiilini görmek istersen, Güneş’e, Ay’a, yıldızlara, gece ve gündüze, nebâtât ve hayvânâta bak. Herkes boynunu eğmiş, evâmir-i tekvîniyyeye itáat etmekle zilletini izhâr etmektedir. Bu zilletin arkasında, hîç şübhesiz bir izzet fiili görünüyor. İzzet ise, Azîz ismiyle müsemmâ bir Zât’ın vücûb-u vücûd ve vahdetini gösterir. Elbette, bütün mevcûdât-ı álemi evâmir-i tekvîniyyesine boyun eğdiren bir Azîz-i Mutlak, insânı sáhibsiz ve başıboş bırakmaz. Onu da nizám ve intizám altına alacaktır. Bu maksad için semâvî kitâbları inzâl edecek, peygamberleri gönderecek, insânı îmân ve ibâdetle mükellef tutacaktır. Bu teklîf netîcesinde, insânların bir kısmı îmân ve ibâdet vazífesini eda ederken; diğer bir kısmı ise bu vazífeden istinkâf eder. Elbette, o izzet ve celâl sáhibi, mutí‘leri mükâfâtlandıracak; ásíleri ise cezâlandıracaktır.

O izzet ve celâl sáhibi, fermânı olan Kur’ân’a başkaldıranları cezâsız bırakır mı? Kâfirle mü’mini, ásí ile mutíı, müttakí ile fâciri müsâvî tutar mı? Hâşâ ve kellâ![1]

Evet, bir kısım insânlar, zerrât-ı vücûdları Elláh’ı tanıyıp itáat ettikleri hâlde; onlar, kendi irâdeleriyle Elláh’ı red ve O’na isyân ederler. Yine aslan, kaplan, kurt gibi bir kısım cânavarlar, fâre, akreb, yılan gibi ba‘zı muzır hayvânlar da hadlerini tecâvüz ederler. Bunların dışındaki bütün mevcûdât, kemâl-i dikkat ile Elláh’a itáat eder. Güneş, Ay ve yıldızların vazífelerine dikkat etmeleri, zerre kadar hadlerini tecâvüz etmemeleri, bir izzet ve celâl sáhibinin emri altında çalıştıklarını gösterir. Hem peygamberlere muhálefet eden akvâma gelen semâvî ve Arzí belâ ve musíbetler de o izzet ve celâli gösterir. İzzet ve celâl fiilleri ise, birer kapı gibi olup hem Azîz ve Celîl isimleriyle müsemmâ bir Zât’ın vücûb-u vücûd ve vahdetini, hem de haşri gösterir. Zîrâ, tevhîd, haşirsiz olamaz.

Evet, âsí ins ve cin ve ba‘zı cânavar hayvânlardan başka yerdeki ve gökteki bütün mevcûdât, Elláh’ın emrine boyun eğip O’na itáat etmekle o izzet sáhibine karşı zilletini kabûl ve i‘lân eder. Her şey O’nun emrine münkád olup O’na itáat ediyor. Meselâ; Güneş, o cesâmet ve azametiyle berâber zerre kadar vazífesinden geri kalmaz, taht-ı emir ve idâresinde ve heybet ve azameti altında nihâyet itáatte, celâline karşı tezellüldedir.[2] Bu ne büyük bir me’mûriyyet!

Bütün mevcûdât ve mahlûkát, Elláh’ın askeridir, me’mûrudur. Nass-ı Kur’ân’la, yer ve gök, Güneş ve Ay, insânın bedeni ve zerrâtı, kısaca bütün mevcûdât-ı álem evâmir-i İlâhiyyeye itáat etmekle izzet-i Rabbâniyyeye karşı secde edip zilletini i‘lân ediyor. Hattâ, kâfirin vücûdu bile emr-i İlâhîye itáat eder. Ancak, o, irâdesiyle emr-i İlâhîye karşı çıkar.

Şimdi şu álemde âsâr-ı izzetini görüp şâhid olduğumuz böyle Azîz bir Zât’a bütün álem secdeye kapanmışken; o izzet sáhibi Zât’ın, secdeye kapanmayan bir kısım insânları cezâsız bırakması, onlardan intikámını almaması hîç mümkün müdür? Elbette mümkün değildir. Mâdem bu dünyâda o izzet sáhibi Zât’a ve işlenilen suça şâyeste bir cezâ verilmiyor. Elbette, bir muhâsebe-i kübrâ, bir ma‘dele-i ulyâ olacak ve netîcede bir mahall-i saádet ve cezâ kurulacaktır. Müddeti, dünyâ günüyle elli bin seneden ibâret olan o günde, bütün mevcûdâtın hesâbı görülecektir. O Azîz-i Zü’l-Celâl, tecelliyyât-ı kahriyye ile kâfirlerin üzerinde tecellî ettiği zamân, kâfirin bedenini öyle büyütecek ki, -hadîsin ifâdesiyle- yaklaşık bir dişi Uhud Dağı kadar, derisinin kalınlığı kırk arşın, cesedinin Cehennem’de işgál ettiği yer, on günlük mesâfe kadar bir yer kaplayacaktır. İşte kâfir, Cehennem’de -derecesine göre- bu azamet ve cesâmette halk edilip ona o dehşetli Cehennem’e dayanabilecek bir vücûd verilerek ebedî azâbı çekmek için Cehennem’e atılacaktır. Böylece, Elláh, hem kendi intikámını, hem mü’min kullarının intikámını, hem de bütün mevcûdâtın intikámını o nefs-i kâfirden alacaktır.

Cenâb-ı Hakk’ın izzet ve gayreti, teklîfî olarak peygamberlere muhálefet edenler hakkında âhirette tecellî edeceği gibi; tekvînî olarak da tecellî edecektir. Meselâ; dikensiz otun dikenli ottan, boynuzsuz hayvânın boynuzlu hayvândan kısás súretinde hakkı alınacak, bunlar kıyâmet gününde karşı karşıya gelerek tekvînî olarak hesâba çekilecektir.

Evet, o izzet ve celâl sáhibi, evâmir-i tekvîniyyeye itáat etmeyen cânavarlara cezâ vereceği gibi; evâmir-i teklîfîyeye itáat etmeyen cin ve inse de cezâ verecektir.[3]

 


[1] Sád, 38:28; Câsiye, 45:21-22; Kalem, 68:35.

[2] Hac, 22:18; Yâsîn, 36:38.

[3] Semendel Yayınları’ndan Yâsîn Sûresi’nin Tefsîri I adlı eserden alınmıştır.

 

Bu yazi 2128 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.240 sn. deSen
↑ Yukarı