tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Rabbinizden mağfiret dileyin; sonra günahlardan tevbe edip O’na sığının! Gerçekten benim Rabbim, çok merhametlidir ve kusurunu derkedip dergahına iltica edenleri sevendir.
(Hud, 11/90)
Hadîs-i Şeriflerden
Sizden birinizin sırtında odun toplaması, dilenmesinden daha hayırlıdır. Dilenip istediği kimse ya verir veya vermez.
(Buhari, Zekat 50, Müslim, Zekat 106)
Dualardan
Yaşasın sıdk! Ölsün ye's! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun; selâm ve selâmet, hüdaya tâbi olanların üstüne olsun! Âmin.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor.
Mektûbat

İYİLİĞİ ELLAH’TAN, FENALIĞI KENDİNDEN BİL

26.06.2020

#CumaDersi

 

Aziz Kardeşlerim!

İnsanın ihtiyârıyla işlediği hayr veya şer fiillerinde üç mes’ele vardır:

1. Muktazî (taleb eden, isteyen)

2. Cüz’î irâde-i insaniye

3. Halk

Şimdi bu üç mes’elenin hayır ve şerdeki durumuna bakalım:

Önce hayr olan bir ameli ele alalım. Meselâ; sen لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ dedin. Bunda üç mes’ele vardır.

Birincisi: Muktazîdir. Yani, bu kelime-i kudsiyenin söylenmesini isteyen, rahmet-i İlâhiye’dir. Eğer Cenâb-ı Hak, rahmetiyle sana kendisini tanıttırmasaydı veya peygamberini göndermeseydi veya sana akıl vermeseydi veyahut rahmetiyle hava, su, Güneş ve toprak denilen dört unsuru sana musahhar etmeseydi, sen, bu kelimeyi söyleyemezdin. O halde bu kelimenin söylenmesini isteyen ve emreden, rahmet-i İlâhiye’dir.

İkincisi: Cüz’î irâde-i insaniyedir. Yani, bu kelime-i tevhîdi söylemeyi bilfiil tercîh eden, yani rahmet-i İlâhiye’nin istediği bu hayrı reddetmeyip kabullenen, cüz’î irâde-i insaniyedir. 

Üçüncüsü: Halkdır. Yani, bu fiili yaratan ise, Hâlık-ı Kadîr’dir. Evet, havayı gönderip, dili çevirerek o kelimeyi halk eden, yalnız Cenâb-ı Hak’tır.

Demek hayırda; muktazî ve halk, Ellah’tandır. Cüz’î irâde, yani tercîh etmek ise, insandandır.

Şer olarak işlenen bir amelde; meselâ bir adamın yaptığı gıybet fiilinde ise, yukarıda geçen üç mes’ele aynen cârîdir. Şöyle ki:

Birincisi: Muktazîdir. Yani, bu gıybet fiilini isteyen, nefs-i insaniyedir. Muktazî, yani taleb, nefs-i insâniyeden doğmuştur. Çünkü Ellah, gıybet fiilinden razı olmaz ve Kelâm’ında bu günahı yasaklamıştır.[1] O halde burada muktazî, nefs-i insâniyedir.

İkincisi: Cüz’î irâde-i insaniyedir. Yani bu gıybet fiilini bilfiil tercîh eden, cüz’î irâde-i insaniyedir. Öyle ise mes’ûliyeti de o çeker. 

Üçüncüsü: Halkdır. Yani insanın cüz’î irâdesinin sarfından sonra o fiili yaratmak ise, Ellah’a âiddir.

 Demek şerri bilkuvve taleb eden, nefs-i insâniyedir. O şerri bilfiil tercîh eden, irâde-i insâniyedir. Netîcede o fiili yaratan ise, kudret-i İlâhiye’dir. Çünkü yaratmak, yalnızca Cenâb-ı Hakk’a mahsûstur. Hayrı ve şerri yaratan, O’dur. Cenab-ı Hak, bu husûsu, Kur’an-ı Kerîm’de şöyle açıklamaktadır:

وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ

“Ellah, sizi ve bütün yaptıklarınızı yaratmıştır.”[2]

Elhâsıl: Hayırlarda üç hisseden ikisi, Ellah’a; bir hisse ise, insana âiddir. Yani hayırlarda “muktazî” ve “halk”, Ellah’a âiddir. İnsana âid olan ise, cüz’î irâdesiyle o hayrı bilfiil tercîh etmek; yani rahmet-i İlâhiye’nin istediği o hayrı, reddetmeyip kabullenmektir. Şerlerde ise üç hisseden ikisi, insana; bir hisse ise, Ellah’a aiddir. Yani şerlerde “muktazî” (o şerri bilkuvve istemek) ve “cüz’î irâde” (o şerri bilfiil tercîh etmek) insana âiddir. Zira rahmet-i İlâhiye, hiçbir zaman küfre razı olmaz, şerleri ve günahları istemez.

Buna binâen şerler, insana âiddir ve insan, irtikâb ettiği şerden mes’ûldür. Hayırlar ise, Cenâb-ı Hakk’a âid olduğundan insanın, hasenâtıyla iftihâra hakkı yoktur. Bu hakîkat, Nisâ Sûresi’nin 79. âyet-i kerîmesinde sarâhaten şöyle ifâde edilmiştir:

مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ

“Tekvînen ve teklîfen sana hayırdan her ne isâbet etse, o, Ellah’tandır ve sana şerden her ne isâbet etse, o da senin nefsindendir.”

 

(Semendel Yayınlarından 26. Söz Kader Risalesi ve Şerhi adlı eserden alınmıştır.)

 


[1] Hucurat, 49:12.

[2] Saffât, 37:96.

 

Bu yazi 2361 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.117 sn. deSen
↑ Yukarı