tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Rabbinizden mağfiret dileyin; sonra günahlardan tevbe edip O’na sığının! Gerçekten benim Rabbim, çok merhametlidir ve kusurunu derkedip dergahına iltica edenleri sevendir.
(Hud, 11/90)
Hadîs-i Şeriflerden
Sizden birinizin sırtında odun toplaması, dilenmesinden daha hayırlıdır. Dilenip istediği kimse ya verir veya vermez.
(Buhari, Zekat 50, Müslim, Zekat 106)
Dualardan
Yaşasın sıdk! Ölsün ye's! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun; selâm ve selâmet, hüdaya tâbi olanların üstüne olsun! Âmin.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor.
Mektûbat

RAMAZAN AYI İLE ALÂKALI BAZI TAVSİYELER

19.04.2020

 

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰى اٰ لِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَع۪ينَ

Azîz, Sıddık Kardeşlerim!

Mübârek üç aylar, bâhusus Ramazân-ı Şerîf Ayı, daha fazla ibâdetle meşgûl olmamız gereken feyizli ve bereketli bir mevsimdir. Bu sebeble bu mübârek günlerde yapacağımız mühim ibâdetleri ve tarz-ı hareketimizi şöylece hülâsa etmekte fâide mülâhaza ediyorum:

1. Her gün Kur’an’ı, Hadîs’i ve Risale-i Nûr’un tefekkürî mes’elelerini okumakla vaktinizi değerlendirin.

2. Üç aylarda her gün bin defa لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ demek, âdet-i İslâmiyyedendir. Kelime-i tevhîdi günde bin defa okumaya gayret gösterin.

3. Geçmişte yaşayan sâdât ve ulemâ, böyle sıkıntılı zamanlarda حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ âyet-i kerimesini günde 450 defa okumuşlar. Üstâd Bedîüzzamân (ra) Hazretleri ise, günde 500 defa okumuştur. Mümkünse şu müşkilât-ı azîme içinde حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ âyet-i kerîmesini günde 500 defa tekrâr edin.

4. Kendi muhîtinizde birkaç kişi arasında taksîm etmek sûretiyle salât-ı tevrîciyeyi (salât-ı nâriyeyi) 4444 defa okumanızı, sizlere tavsiye ediyorum.

5. Akşam-Yatsı arasındaki evrâdı, Üstad Bedîüzzaman (ra) Hazretleri’nin eserlerinde izah ettiği şekilde mütefekkirâne okuyun.

6. Cümle arkadaşlarımı, müsbet harekete davet ediyorum. Yani, kendi mesleğinizin muhabbetiyle hareket edin. Başka mesleklerin adâveti ve başkalarının tenkisi, tenkîdi, sizin fikrinize ve ilminize müdahale etmesin; onlarla meşgûl olmayın.

7. “Cürm ü hata bizimdir. Aff u kerem Senindir.” deyip dergâh-ı İlâhî’ye ilticâ edelim. Günahlarımızın affını isteyelim.

8. Şirket-i maneviye sırrıyla ibâdetlerimize, hayır ve hasenâtımıza birbirimizi ortak edelim. Husûsan hâlis niyetle yaptığınız ibâdâta, tesbîhâta, duânıza bir abd-i müflis olarak beni de idhâl etmenizi hâsseten rica ediyorum.

 9. Çok defa dediğimiz gibi şimdi de diyoruz: İki mühim düstûru esâs edinin:

Birincisi: Hazret-i İmam Ali (ra)’ın emri olan “sırren tenevveret”, yani şa’şadan, boy göstermekten şiddetle ictinâb edin. Böyle yapmazsanız, riyaya girersiniz, ameliniz boşa çıkar.

“Sırren tenevveret” düstûruna riâyet etmekten maksad, devletten, emniyet güçlerinden gizli, saklı iş yapmak değildir. İmam Ali (ra) meâlen diyor ki, “Bu îmân ve Kur’ân hizmeti, sırren yürür. Yani riyadan, gösterişten, debdebeden, şa’şaadan, adam toplamaktan, şahsiyetçilikten uzak bir tarzda sadece Ellah rızası için ihlas ve samîmiyetle bu hizmeti yürütmek gerekir. Siyâsî havayla, yani örgüt havası estirerek, boy göstermekle bu hizmet yürümez.

Muvaffakiyetiniz için Ellah’a yalvarın. Hazret-i Nuh (as) gibi, “Ya Rab! Biz mağlubuz. Bize yardım et!” diye dua ve niyazda bulunun. Çareyi, Ellah’tan bekleyin.

İkincisi: Üstâd Bedîüzzaman (ra) Hazretleri اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَ السِّيَاسَةِ buyurmuş. Bu düstûra binâen; siyâsetten şiddetle ictinâb edin, uzak durun. Bizim siyâsetle alakamız yoktur. Vatanî bir vazife olan oy kullanmak, müstesnâdır. Siyâsetten içtinab etmekten muradımız şudur: Yeraltı-yerüstü her türlü örgütleşmeden, particilikten, menfi milliyetçilikten uzak durun. Her türlü siyâsî cereyânlardan ârî ve berî sadece cami cemaati sıfatıyla samîmâne bir surette ittifâkı te’mîn edin. Bunu sizden hassseten ricâ ediyorum.

Propaganda-i siyâset adı altında bu derslerin hakîkati kaybolur. Propaganda-i siyaset dediğim, sadece bir partiyi müdafaa etmek demek değildir. “Dâhilî-hâricî her çeşit örgütleşmekten uzak durmak” demektir. Biz, bir örgüt değiliz. Sadece ahiret için, Ellah’ın rızasını kazanmak için Kur’an, Hadîs, Risale-i Nûr ve Fıkhı ders veren camii cemaatiyiz.  

10. Yeri geldikçe Ellah’ın rızasını elde etmek maksadıyla idarecilerimize Kur’an ve Hadîs’in ahkâmını münâsip lisanla tebliğ edin. Tebliğin dışında siyaset işine bilfiil müdahele etmeyin. Hayırlı işlerde muvaffak olmaları için idarecilerimize dua edelim.

11. En ehemmiyetli bir mes’eleyi daha söyleyeyim: Benim şahsıma kim hakâret ederse, o kimseye hakkımı ana sütü gibi helal etmekle beraber, o kimsenin îmânı ve amel-i sâlihi için, dünyevî ve uhrevî saâdeti için duâcıyım. Her kim şahsıma yapılan hakaretten dolayı hakaret eden eşhasa cevâb verirse; ben, hakkımı o cevap verenlere helâl etmiyorum. Bazı konuları Ellah rızası için neşrettik. Tesirini Ellah’tan bekleriz. Dedikoduya yol açsanız, hakkımı helâl etmiyorum. Bana hakaret edenlere de kulaklarınızı tıkayın. Ta ki bu mübarek günleri huzur ve sükûnet içinde geçirelim.

Size inancımı söylüyorum: Bize hücûm edenlere, hakaret edenlere karşı yegâne silahımız, حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ deyip bu âyetin hısn-ı hasînine sığınmak, Ellah’ın hıfz ve inayetine ilticâ etmektir. Bu âyet-i kerîmeyi günde 500 defa tekrar etmemiz, bize hakaret edenlere cevab vermemizden bin defa daha hayırlıdır. Bir iki arkadaş, kısmen çaresizlikten cevab verdiler. Fakat ben, buna razı değildim. Bundan sonra her kim whatsapp, facebook, twitter gibi sosyal medya aracılığıyla bize hakâret edenlere cevâb verirse, o kimselere hakkımı helal etmem. O mu’teriz kimselere cevabımız, لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ kelime-i kudsiyesini tekrar etmektir. Kur’ân’ı, Hadîs’i, Risale-i Nûr’un tefekkürî bahislerini okumaktır. Salat-ı tefriciyeye devâm etmektir.

Tekrar söylüyorum: Bu dakikadan sonra her kim, benim namıma bana hakaret edenlere cevab verirse, o kimseye hakkımı helal etmiyorum. Bu, eskiden beri benim kesin tavrımdır. Ben, Ümmet-i Muhammed (as) içinde fitneci biri olarak Ellah’ın huzuruna gitmek istemiyorum. Hakkı söylüyorum, fakat fitneyi çıkarmıyorum. Hâdimü’l-Kur’ân olarak benim vazîfem, hakkı söylemektir. Halkı ikna etmek, onlara kabûl ettirmek, benim vazîfem değildir. Söverler, sayarlar. Ben, onları helal ederim, onlara dua ederim. Bununla beraber eğer ilmî bir hatamı tesbît edip Kitab, Sünnet, İcma-i Ümmet, Kıyas-ı Fukaha ve bu asırda Kur’an ve Hadîs’in manevi bir tefsiri olan Risale-i Nûr’dan nakil yaparak o hatamı tashîh ettikleri takdirde, onların o tashîhîni baş göz üstüne kabul ederim, takdir ederim. Şayet bu esaslara göre değil, heva-i nefislerine göre tenkîd ederlerse, benim yaptığım gibi siz de sükût edin, onlara cevâb vermeyin.

Cenab-ı Hak, bu mübârek ayın feyiz ve bereketinden hissemizi ziyâde eylesin. Âmîn.

 

Hâdimü’l-Kur’ân

Muhammed DOĞAN

 

Bu yazi 7012 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.122 sn. deSen
↑ Yukarı