tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
(Yeryüzünde kibirli bir halde yürüme. Şüphe yok ki, sen ne yeri yarabilirsin) öyle bir kuvvete sahip değilsin (ve ne de boyca dağlara yetişebilirsin.) Artık bu kadar büyüklük taslamak sana yakışır mı?
(İsra, 17/37)
Hadîs-i Şeriflerden
Müslüman ölülere sövmeyin, ayıplarını söylemeyin. Çünkü onlar, ahirete götürdükleri iyi veya fena amellerinin sonuçlarıyla başbaşadırlar.
(Buhari, Cenaiz, 97)
Dualardan
Yâ Rabbî ve yâ Rabb-es Semavati Ve-l Aradîn! Yâ Hâlıkî ve yâ Hâlık-ı Külli Şey! Gökleri yıldızlarıyla, zemini müştemilatıyla ve bütün mahlukatı bütün keyfiyatıyla teshir eden kudretinin ve iradetinin ve hikmetinin ve hâkimiyetinin ve rahmetinin hakkı için, nefsimi bana müsahhar eyle! Ve matlubumu bana müsahhar kıl! Kur'ana ve imana hizmet için, insanların kalblerini Risale-i Nur'a müsahhar yap! Ve bana ve ihvanıma iman-ı kâmil ve hüsn-ü hâtime ver. Hazret-i Musa Aleyhisselâm'a denizi ve Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm'a ateşi ve Hazret-i Davud Aleyhisselâm'a dağı, demiri ve Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm'a cinni ve insi ve Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'a Şems ve Kamer'i teshir ettiğin gibi, Risale-i Nur'a kalbleri ve akılları müsahhar kıl!.. Ve beni ve Risale-i Nur talebelerini, nefis ve şeytanın şerrinden ve kabir azabından ve Cehennem ateşinden muhafaza eyle ve Cennet-ül Firdevs'te mes'ud kıl! Âmîn, Âmîn, Âmîn.
(Lem'alar)
Vecîze
Der-akab zeval ile acılanan mülâkatlar, keder ve meraka değmez. İştiyaka hiç lâyık değildir. Çünki zeval-i lezzet, elem olduğu gibi; zeval-i lezzetin tasavvuru dahi bir elemdir.
Sözler

CENNET VE EHL-İ CENNET’İN VASIFLARI

03.03.2017

#HaftanınHutbesi

 

اِنَّ اَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ ف۪ي شُغُلٍ فَاكِهُونَۚ

 

Aziz Kardeşlerim!

Kıyamet günü hesaptan sonra cennetlikler, Cennet’e; cehennemlikler de Cehennem’e sevk edilirler. Ehl-i Cennet, hem Cennet nimetleriyle meşguldürler, hem detamamen zevk u safadadırlar. Cennet’teki bütün nimetlerden istifade edip eğlenirler. Onların zevk u sefalarını bozacak, saadet ve lezzetlerini acılaştıracak, onları sıkıntıya sokacak hiçbir hal ve hiçbir sebeb yoktur. Öyle bir meşguliyetleri vardır ki; aklen tarifi mümkün değildir.Ellah’ın verdiği ni’metlerle lezzetlenirler. Bu nimetleri ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne de kalb-i beşere hutur etmiştir.

Cennet’teki nimetler ve o nimetlerden alınan lezzetler, daima teceddüd ve tezayüd eder. Yani Cennet’te alınan lezzet, biraz evvel alınan lezzetin pek fevkindedir. Mesela; ehl-i Cennet’in yediği bir elmadan aldığı lezzet, bir evvelki lezzetin pek fevkindedir.

Cennet’e girenler, tatlı, zevkli ve neş’eli bir meşguliyettedirler. Orada üzüntü, sıkıntı, dert, keder, bela, musibet, zeval, firak, ümitsizlik ve güvensizlik düşünülemez. Çünkü dünyada iken onlar, birçok sıkıntılar çekmişti. Buna  mükâfat olarak Cennet’te dertsiz, kedersiz, elemsiz, meşakkatsiz, sıkıntısız, yorulmadan kolay elde edilebilecek nimetlere nâil olacaklardır.Cennet’te uyku yoktur. Zira Cennet’te uykuyu gerektiren yorgunluk, sıkıntı, dert ve keder gibi esbab mevcud değildir.Ashab-ı Cennet ve hanımlarıCennet’te ağaçların gölgelerindedirler. Orada insanı rahatsız edecek sıcaklık ve soğukluk yoktur. Hava, daima mu’tedildir.

Ehl-i Cennet için yalnızlıkdüşünülemez. Zira eşleri ve bütün sevdikleri yanlarındadır. Onlar için lezzet ve sürurdan başka bir şey düşünülemez. Bütün istekleri anında yerine getirilir ve kendilerine ihsan edilen nimetler bir daha geri alınmaz. Ebu Hureyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Sizden Cennet’in en aşağı derecesinde bulunan birine Ellah; ‘Ne dilersen dile!’ diyecek. O da bütün dileklerini söyleyecek. Kendisine; ‘Kalbinden geçenlerin hepsini diledin mi?’diye soracak. O da ‘Evet, diledim.’Diye cevap verecek. Bunun üzerine o kimseye,

-Bütün dilediklerin, bir misli fazlasıyla sana verilecektir, denilecektir.”

Cennet’teki meyvelerde fuzuliyat yoktur. Cennetlikler, Cennet’te yiyip içerler; ama büyük ve küçük abdest bozmazlar ve sümkürmezler. Yenilen ve içilen rızıklar, ter olarak dışarı atılır; ancak bu ter misk u anber gibi kokar.

Kardeşlerim!

Cenab-ı Hak, Cennet’te lâ zamanî, lâ mekânî, lâ keyfî bir surette kullarına cemalini göstermek lütfunda bulunacak ve onlara ta’zim ve taltif olmak üzere selâm vererek onları cismânî saadetle beraber rûhânî saadete de nâil buyuracaktır. Hazret-i Câbir (ra)’dan birçok zâtın rivayet ettikleri bir hadis-i Nebevi’de beyan buyurulduğu üzere; Cennet ehli, nimetler içinde bulunurken kendilerine karşı bir nûr parlamaya başlayacak; başlarını yukarıya kaldırınca Ellah’ın cemalini görmeğe muvaffak olacaklar; Yüce Ellah, onlara:  اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ يَااَهْلَالْجَنَّةِ “Selâm üzerinize olsun ey cennet ehli!” diye hitab buyuracak ve onlara lütfuyla bakacak; onlar da Hak Teâlâ’ya bakıp durdukça başka hiçbir nimete iltifat etmeyecekler; sonra o tecelli, onlardan ayrılınca onun nuru ve bereketi, onların ikametgâhlarında baki kalacaktır.

Ebu Said ve Ebu Hureyre (ra)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Cennet ehli, Cennet’e girince bir kimse şöyle seslenir: Siz Cennet’te ebediyyen yaşayacak, hiç ölmeyeceksiniz. Hep sağlıklı olacak ve hiç hastalanmayacaksınız. Hep genç kalacak, hiç ihtiyarlamayacaksınız. Hep nimet ve saadet içinde olacak, hiç keder ve sıkıntı çekmeyeceksiniz.”

Cenab-ı Hak, cümlemizi sırat-ı müstakim üzerinde bulundurup iman selametiyle huzuruna alsın, Cennet’te ebeden mes’ud buyursun. Amin.

 


Kaynak: Semendel Yayınları Yâsin Sûresi’nin Tefsiri (3.Cild)

 

Bu yazi 4757 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.443 sn. deSen
↑ Yukarı