بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
KADER ile cüz-ü ihtiyarî, iki mesele-i mühimmedir. Ona dair Dört Mebhas içinde birkaç sırlarını açmaya çalışacağız.
Evvela; “kader” ve “kaza”nın lügavî ve ıstılahî manalarını öğrenelim. “Kader” lügatta “mikdar, ölçü, program” manasındadır. “kaza” ise hüküm manasındadır. Ba’zı ulema hâkimin verdiği karara “kaza”, o kararın takibine ise “kader” demişlerdir. Bazı ulema ise hâkimin verdiği karara “kader”, verilen hükmün icrasına da “kaza” demişlerdir. Keza İmam-ı Maturidî’ye göre: “Kader programdır, Kaza icraattir” İmam Eş’ari’ye göre “Kaza programdır, Kader icraattir.” Kaza ve Kader’in lügavî manaları bilindikten sonra, bu iki kelimenin ıstılahî manalarına geçebiliriz; “Kader” şu kainatı, zerreden Arş’a kadar ilmî bir program ve geometrik şekil ile nizam ve mizan altına alan ilm-i ilahinin bir ünvanıdır. Ef’al-i ihtiyariye-i insaniye ve cinniye de bu nizam ve mizan içinde dahildir. “Kaza” ise, bu niam ve mizanın icra ve tatbikine denir. Veyahut o nizam ve mizana “kaza”, o nizam ve mizanın icra ve tatbikine de “kader” denilir. Ef’al-i ihtiyariye-i insaniye ve cinniye de bu programın nizamı içinde dahildir. Malum olsun ki, “kader” taalluk cihetiyle iki kısma ayrılır ve her iki kadere iman etmek kadere iman etmek rüknünde dahildir. Birincisi, Fıtrî kanunlara taalluk eden kadere iman etmektir ki, bu kader ilm-i ilahinin bir tezahürü olduğu için buna iman, hakaik-i imaniyedeki tevhid kısmına dahildir. İkincisi, İns ve cinin cüz’i iradeleriyle işlediği hayr veya şer fiillerine taalluk eden kadere iman etmektir. Kader ve cüz-ü ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet son hududunu sınırını gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüzlerindendir bölümlerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Metinde zikredilen “ilmî” ve “nazarî” kelimelerinin lügavî manaları murad değil, belki mantık ilmindeki ıstılahî manaları muraddır ki, “delil ve bürhanla isbat edilen meseleler” demektir. Kader ve cüz’i ihtiyariyeye beraber inanmak, böyle delil ve bürhanla isbat edilen meseleler cinsinden değildir. Böylece insanın ihtiyariyle işlediği hayır olsun, şer olsun bütün amellerinde hem kadere, hem de cüz’i ihtiyariyeye beraber iman etmek, hâlî ve vicdânî bir imanın cüz’üdür. İlmî ve nazarî bir mesele değildir. Yani ilmen isbat edilebilen meseleler cinsinden değildir. “Kader Risalesi” iknaiyyattır, hitabiyattır. Yani muhatabı ikna etmek suretiyle ikna eder, irşad eder. Yoksa İlm-i Mantık’taki delil ve bürhan ile izah ve isbat edilen meseleler cinsinden değildir. Bu Risalenin ikinci mebhasında “Ehl-i İlme mahsus, ince bir tedkik-i ilmîdir” cümlesinden murad ise, “Bu ikinci mebhası herkes anlayamaz, ancak ilm-i kelam uleması anlayabilir” demektir. Yoksa, bu mevzu ilmîdir, delil ve bürhanla ancak anlaşılabilir demek istenmiyor. Müellif (ra) üçüncü mebhas’a kadar olan kısımda beşerin ef’al-i ihtiyariyesine taalluk eden kader ile cüz’i ihtiyarînin vech-i tevfikini isbat edip Mu’tezile ve Cebriye’yi reddetti. Üçüncü Mebhas’ta ise bütün kadere talluk eden kaderi isbat ediyor. Bu kader ise alken ve ilmen isbat edilecek bir meseledir. Zira kader im-i ilahinin bir ünvanıdır. İlim ise sıfat-ı seb’a-i ilahiyeden biridir ki, alken ve bürhan-ı mantıkî ile isbatı mümkündür. O halde ilm-i ilahîyi isbat eden bütün deliller aynı zamanda bu tekvînî kaderinde isbatıdır. Dördüncü Mebhas’ta ise, bela ve musibetlerin temelde iki şeyden kaynaklandığı beyan ediliyor ki, bunlardan; Biri, İnsanın ademî olan irade-i cüz’iyye ve enesiyle işlemiş olduğu günahlardan kaynaklanmaktadır. Diğeri, İnsanın ve kainatın ademî olan tabiatının noksanlığından ve kabiliyetsizliğinden kaynaklanmaktadır. Bela ve musibetlere neden olan bu iki unsur, yani “insanın cüz’i iradesi ve enesi” ile “insanın ve kainatın tabiatı” emr-i itibarîdirler. Hakikî vücudları yoktur, ademdirler. Demek bütün günahlar, musibetler ve noksanlıklar, ya insanın cüz’i irade ve enesinden ya da insanın ve kainatın tabiatından kaynaklanıyor. Demek Kader Risâlesi, fırak-ı dâllenin bâtıl efkârını çürütmek ve Ehl-i Sünnet’in haklılığını ortaya koymak için yazılmıştır. Yoksa doğrudan doğruya tevhîdin veyâ ilm-i İlâhî’nin isbâtı mes’elesi değildir. Bu risale aşağıda verilen ilmî tabirler ışığı altında şerh ve izah edilmiştir. Kader ve Kaza Nedir? Kader Taalluk Cihetiyle Kaç Kısma Ayrılır? İlm-i İlâhî Kaç Nevdir? İmâm-ı Mübîn ve Kitâb-ı Mübîn Nedir? İlel-i Erbaa Nedir? İllet-i Tâmme Nedir? İllet-i Nâkısa Nedir? Mahlûk ve Mevcûd-u Hâricî Nedir? Mecûl-u İlâhî, Makdûr-u İlâhî, Malûm-u İlâhî, Emr-i İtibârî, Emr-i Nısbî Nedir? Meyelân Nedir? İrâde Nedir? Kesb Nedir? Cüzî İrâde ve Meyelân Mahlûk mudur? Masdar Nedir? Hâsıl-ı Bil-Masdar Nedir? Hâsıl-ı Minel-Masdar Nedir? Hayır ve Şer Fiilleri Nasıl Bir Tertiple Vücûda Gelir? Hayır ve Şer Fiillerinde Kaç Esas Mevcuttur?