Acaba hiç mümkün müdür ki; böyle kemal-i şefkat ve merhametiyle hadsiz hastalara şifa veren bir Zat, bu kadar nazik ve nazenin beslediği zihayatı, bahusus eşref-i mahlûkat olarak yarattığı insanı idam edip ademe atsın. Bu, şe’n-i merhametine hiç yakışır mı? Asla! Demek Şafi isminin manevi güzelliği kat’i olarak haşri iktiza eder, haşirsiz olmaz.
Her bir isimde tezahür eden cemâl-i manevi, perde-i gayb arkasında bir Cemil-i Mutlak’ı gösterdiği gibi; mazharların fena ve zevalleri ise ebedi bir âlemi iktiza eder. Elbette O Şafi-i Mutlak ve O Rahim-i Mutlak ebedi bir âlemde ebedi bir şifayı verecektir. Zira Cennette hastalık yoktur. Orada ebedi ve daimi şifa vardır.
İşte böyle bir âlemin, yani dar-ı ahiretin vücudunu ve orada Cenab-ı Hakkın bin bir isminin azamlık mertebesiyle tecelli ettiğini peygamberan-ı izam ve evliya-ı kiram keşfetmişler. Bilhassa Resul-i Ekrem (a.s.m), bu dünyada iken mübarek gözüyle o dar-ı ahireti görmüş, sair peygamberler ve evliyalar da kalb gözüyle o âlemi keşfetmişler ve manen Cennete girip gezmişlerdir. Bu âlemde seyrettikleri cemâl-i ba kemâl-i İlâhiyi Cennette dahi keşfetmişlerdir. Bizim gibi avam-ı mü’minin ise, onların gördüklerine amenna ve saddakna deyip iman ediyoruz.
Devamı ve daha tafsilatlı bilgi için Tahşiye Yayınları "Onuncu Söz Haşir Risalesi Şerhi"ne müracaat edilsin.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |