Teşrî‘ hakkı yalnız Elláh’a mahsús ve helâl ve harâmı ta‘yîn etmek yetkisi sâdece O’na áid iken, Yahûdî ve Hıristiyanların ahbâr ve ruhbânları helâl ve harâmları kendileri tesbît etmeleri sebebiyle Elláh’a Rab isminde şerîk olmuşlardır; onlara tâbi‘ olanlar da o ahbâr ve ruhbânların helâl kıldıklarını helâl, harâm kıldıklarını da harâm kabûl edip inanmakla müşrik olmuşlardır. Cenâb-ı Hak, onların bu şirklerini şöyle beyân etmektedir:
اتَّخَذُواْ أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَمَا أُمِرُواْ إِلاَّ لِيَعْبُدُواْ إِلَهًا وَاحِدًا لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
“Yahûdîler; Elláh’ı bırakıp háhámlarını, Hıristiyanlar da râhiblerini ve Meryem oğlu Ísâ’yı rablar edindiler. Hâlbuki, onlara tek İlâh’a ibâdet ve kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka ilâh yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.”(Tevbe Sûresi, 9:30-31)
Bu âyetin tefsîri husúsunda şöyle bir hadîs mevcûddur:
İmâm Ahmed ve Tirmizî ve İbn-i Cerîr-i Taberî, Adiyy bin Hâtem (ra)’den rivâyet ettiler ki: “Adiyy bin Hâtem, Resûlulláh (sav)’in yanına, boynunda gümüşten bir haç olduğu hâlde girdi. Resûlulláh (asm), o sırada, اتَّخَذُواْأَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ
"Yahûdîler, Elláh’ı bırakıp háhámlarını, Hıristiyanlar da râhiblerini ve Meryem oğlu Ísâ’yı rabler edindiler" âyetini okuyordu. “Adiyy diyor ki: Resûl-i Ekrem (asm)’a, ‘Onlar ahbâr ve ruhbânlarına ibâdet etmiyorlar’ dedim. Resûlulláh (asm), ‘Evet, ibâdet ediyorlar. Çünkü, o ahbâr ve ruhbânlar, harâmı helâl ve helâli harâm ediyorlar. Onlar da bunlara ittibâ‘ ediyorlar. İşte, onların bunlara ibâdetleri budur’ dedi.”
Bu âyet-i kerîme ve hadîs-i Nebevînin ifâdesiyle, ahbâr ve ruhbânlar, Tevrât ve İncîl’in ahkâmına muhálif hükümler ortaya koymakla ve halkın da bu noktada onlara ittibâ‘ etmesiyle Elláh’ın “ulûhiyyet, rubûbiyyet ve hâkimiyyet” gibi sıfatlarına şirk koşmuşlardır. Nitekim, âyet-i kerîmenin sonu, “Elláh, onların şirk koştukları şeylerden berîdir” ifâdesiyle, onların müşrik olduklarını ifâde ediyor.
Her ne kadar Yahûdîler ve Hıristiyanlar, dünyevî ba‘zı muámelât cihetinde ehl-i kitâb sayılsalar da, inanç ve uhrevî muámelât cihetinde Kur’ân nazarında müşrik kabûl edilmişlerdir. Bu sebebdendir ki, Elláh (cc), bir çok âyette ehl-i kitâbı îmân ve tevhîde da‘vet ediyor.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |