Sarf ve Nahiv ilimlerine göre mâzî, hâl ve müstakbelde yapılan iş ve hareketlere “fiil” denir.
Kelâm ilmi ıstılâhına göre ise; Zât-ı Akdes-i İlâhî’nin lazîme-i zarûriyyesi olmayan, mahlûkàtı yarattığı ve idâre ettiği zamanlarda tezâhür eden ve kendisine nisbet edilen, Sıfât-ı Selbiyye ve Sıfât-ı Sübûtiyyenin hâricîndeki bütün sıfâtlara ve masdarlara “ef’âl-i İlâhiye” denir.
“İhyâ, imâte, halk, ba’s, terzık, hikmet, adâlet” gibi. Meselâ, adâletle iş yaptığında “adâlet” fiili; hikmetli iş yaptığında “hikmet” fiili tezâhür eder ve bu fiiller o anda Allah’a nisbet edilir.
Ef’âl-i İlâhiyye kâinâta taallûk ettiği zaman ortaya çıkar ve tezâhürleri anında anlaşılırlar. Meselâ; Cenâb-ı Hak, “Muhyî” ismiyle tecellî ettiği zaman “ihyâ” fiili bilinir.
Kaynak:Tahşiye yayınları;Kader risâlesi ve şerhi