tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Biz, Kur’ân’dan öyle âyetler indirmekteyiz ki; o, mü’minler için şifâ ve rahmettir; zâlimlerin ise yalnızca hüsrânını artırır.
(İsra, 17/82)
Hadîs-i Şeriflerden
Ey Ademoğlu ihtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen senin için hayırlıdır. Eğer vermeyip elinde tutsan, senin için kötüdür. Yeterli miktarda mala sahip olmaktan kınanmaz, Ellah katında sorumlu tutulmazsın. Harcamaya, bakmakla hükümlü olduklarından başla.
(Tirmizi Zekat 32)
Dualardan
Cenab-ı Hak bizleri, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın şefaatına mazhar etsin, âmîn.
(Sözler)
Vecîze
Fıtrat-ı zîşuur olan vicdandaki incizab ve cezbe, bir hakikat-ı cazibedarın cezbesiyledir.
Mektûbat

KİMLER İCTİHÂD YAPABİLİR?

Usûl ulemâsı müctehidde şu sıfatların bulunmasını şart koşmuşlardır:

1. Müslüman olması.
2. Sahîhu’l-fehim olması. Ya’nî gàyet doğru ve selâmetli bir anlayış sâhibi olması.
3. Ahkâmın menbâ’ ve masdarları olan Kitâb, Sünnet, İcmâ’ ve Kıyâsı çok iyi bilmesi.
4. Nâsih ve mensûhu iyi bilmesi.
5. Arab lugatını, sarfı, nahvi ve belâgati çok iyi bilmesi.
6. Usûl-i fıkıhda âlim olması.

Burada kitâbı bilmekten murâd, ahkâm âyetlerini bilmektir. Yoksa âyetlerin hıfzı değil, belki kolaylıkla onlara ulaşabilecek bir sûrette o âyetlerin yerlerini ve âyetlerin ma’nâlarını iyi bilmektir.

Sünneti bilmekten murâd, ahkâm husûsunda vârid olan hadîsleri bilmektir. Yoksa murâd, o hadîslerin hıfzı değildir. Ancak, ihtiyâc olduğunda mürâcaat etmesi için ahkâm hadîslerinin her bir bâbın mevkı’ini kolaylıkla bulup çıkarabilecek bir derecede, ahkâm hadîslerinin ekserîsini câmi’ bir temele ve ilme sâhib olması ve bilmesi kâfîdir. Hem o hadîslerin makbûlünü merdûdundan ayırt edip tanıyabilmesi lâzımdır. Ya’nî muhaddislerin kabûl ettikleri hadîslerle, reddettikleri hadîsleri bilip ayırt etmesi lâzımdır. Hem nâsih ve mensûhunu bilmesi de şarttır ki mensûh olan bir hadîsle fetvâ vermesin.

Hem Arab lugatını da çok iyi bilmesi lâzımdır ki Kur’ân’ı ve sünneti doğru bir şekilde anlaması mümkün olsun. Çünkü Kur’ân ve Sünnet, Arab lisanıyla vârid olmuş ve Arabların kelâm üslûbları üzerine cârî olmuşlardır.

Hem müctehidin usûl-i fıkhı da iyi bilmesi lâzımdır ki, ahkâmı istinbât ederken ve delîller teâruz ettiği vakitte, ya’nî delîller birbirine zâhiren ters düştüğü vakitte tercîh yaparken usûl-i fıkhın sahîh kàidelerinden dışarı çıkmasın.

Şu şartlar, bütün fıkhî mes’elelerde ictihâd edebilecek olan bir mutlak müctehidde bulunması gereken şartlardır.

İctihâdın şartlarına hâiz olmayan bir kimse, nazariyyâtta mutlaka ehl-i sünnet içindeki bir mezhebe ittibâ’ etmek ve müctehidleri taklîd etmek mecbûriyyetindedir.

Binâenaleyh ictihâdın şartlarına hâiz olmayan bir kişinin dînî mes’elelerde kendi aklı ve hevâsıyla konuşup “Bu mes’elede ben böyle düşünüyorum.” veyâ “Bence doğru olan budur.” demesi, ya’nî kendi re’yince bir meslek îcâd etmesi câiz değildir. O halde ileride anlatılacağı üzere, şu anda ictihâda ehliyetli kimse bulunmadığından ve ictihâdın yapılmasına mâni’ler bulunduğundan her bir mü’min, meslek ve efkârını, Kur’ân ve hadîsin muhkemâtına ve ehl-i sünnet mezheblerinin hükümlerine uydurmak mecbûriyyetindedir.

Kaynak:Rahle Yayınları; Reddu’l-evham-5

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.221 sn. deSen
↑ Yukarı