tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Toprağı verimli olan güzel bir memleketin bitkisi, Rabbinin izniyle yeşerip çıkar. Çorak, verimsiz olan bir yerin bitkisi ise çıkmaz, çıkan da bir şeye yaramaz. İşte şükredecek kimseler için biz, ayetleri böyle farklı üsluplarla tekrar tekrar açıklarız.
(A’raf, 7/58)
Hadîs-i Şeriflerden
İnfak et, sayıp durma. Sana da sayı ile verilir. Fazlalık malını ve paranı muhtaç kimselerden esirgeme, senin de rızkın engelenir.
(Buhari, Zekat 21, Müslim, Zekat 88)
Dualardan
Ya İlâhî! Ordularımızı, hâricî ve dâhilî her türlü düşmanlara her zamân ve her yerde mansûr ve muzaffer eyle. Devlet adamlarımızı ma’nevîyyâta, memleketin umranına ve milletin refâhına hâdim eyle.
(Hacı Hulusi Bey)
Vecîze
Evet âdi bir muntazam makine, intizam ve mizanlı heyetiyle şeksiz bir mahir ve dikkatli ustayı gösterdiği gibi; kâinatı dolduran hadsiz zîhayat makineler de, herbirisi binbir mu'cizat-ı ilmiyeyi gösteriyorlar.
Şuâlar

VELEDÂLLÎN KELİMESİNİN İZAHI

Risâle-i Nûr Külliyâtında bulunan ve aslı Arapça olan eserlerin Türkçeye tercümelerinde ba’zı hatâlar bulunmaktadır. Bu hatâlar, ba’zân ciddî yanlış anlamalara ve ma’nâ kaymalarına sebeb olmaktadır. Onun için, bu eserlerin îzâhları yapılırken Arabî asıllarına bakmak zarûreti doğmaktadır. Meselâ; bu nev’den ehemmiyyetli bir yanlış “İşârâtü’l-İ’câz” tercümesinde vardır. Fâtihâ Sûresi’ndeki وَلاَ الضَّالِّينَ kelimesinin îzâhında şöyle denilmektedir:

“Üçüncü fırka ise, vehim ve hevâ-yı nefsin akıl ve vicdanlarına galebesiyle, bâtıl bir i’tikáda tâbi’  olarak nifâka düşen bir kısım Nasârâdır.”

Halbuki eserin Arapça aslında “bir kısım” kaydı yoktur. Şöyle ki:

أما ولا الضالين فالمراد منه الذين ضلوا عن الطريق بسبب غلبة الوهم والهواء على العقل والوجدان ووقعوا فى النفاق بالإعتقاد الباطل كسفسطة النصارى

“Ammâ dâllîn gürûhuna gelince, ondan murâd şudur ki: Vehim ve hevâ-yi nefsin akıl ve vicdan üzerine galebe etmesi sebebiyle tarîk-i hakdan, yâni sırât-ı müstakímden sapan ve bâtıl bir i’tikád ile nifâka düşen kimselerdir. Hıristiyanların safsatası gibi.”

Dikkatsizce konulan “bir kısım Nasârâ” kaydı, ciddî ma’nâ kaymasına sebeb olmakta ve sanki vehim ve hevâ-yi nefsin akıl ve vicdan üzerine galebe etmesi sebebiyle tarîk-i hakdan, yâni sırât-ı müstakímden sapan ve bâtıl bir i’tikád ile nifâka düşenler umûm Hıristiyanlar değil de; sâdece bir kısım Hıristiyanlardır gibi bâtıl bir ma’nâ anlaşılmaktadır. Halbuki, asıl Arabî metinde “bir kısım”  kaydı yoktur. Başta Rasûl-i Ekrem (asm) ve Sahabe-i Kirâm olmak üzere bütün müfessirîn-i izâm وَلاَ الضَّالِّينَ kelimesini Hıristiyanlar diye tefsîr etmişlerdir. Bedîüzzamân (ra) Hazretleri de âyetin bu kısmını aynı şekilde tefsîr etmiştir.

Evet, başta İbn-i Abbâs olmak üzere ekser müfessirler,  Ahmed ibn-i Hanbel, İbni Hibban ve Tirmizî’nin Adiyy ibn-i Hatim’den rivâyet ederek Peygamberimiz’den vârid olan bir hadîsine dayanarak  Fâtihâ-i Şerîfe’de geçen  الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ     den murâd,  Yahûdîler; الضَّالّينَ den murâd ise, Hıristiyanlar olduğunu beyân ediyorlar.

Kaynak:Rahle Yayınları; Reddu’l-evham-2

 

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.236 sn. deSen
↑ Yukarı