tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Öyle bir bela ve musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp, masumları da yakar. Biliniz ki, Ellah’ın azabı şiddetlidir.
(Enfal, 8/25)
Hadîs-i Şeriflerden
İçerisinde Ellah'ın anıldığı bir evle Ellah'ın anılmadığı bir evin farkı diri ile ölünün farkı gibidir.
(Müslim, Müsafirin, 211)
Dualardan
Ya İlâhî! Hadd-i bülûğumuzdan bu zamâna kadar işlediğimiz büyük ve küçük bütün günâhlardan ciddî pişmanlık tevfîk eyleyip, bundan böyle ömrümüzün devâmınca salâh-ı hâl ve a’mâl-i haseneye muvaffakiyetle rızâ-yi âliyeni tahsîle muvaffak buyur.
(Hacı Hulusi Bey)
Vecîze
Üç günden fazla bir mü'min, diğer bir mü'mine küsmemek İslâmiyet emrediyor.
Sözler

VELEDÂLLÎN KELİMESİNİN İZAHI

Risâle-i Nûr Külliyâtında bulunan ve aslı Arapça olan eserlerin Türkçeye tercümelerinde ba’zı hatâlar bulunmaktadır. Bu hatâlar, ba’zân ciddî yanlış anlamalara ve ma’nâ kaymalarına sebeb olmaktadır. Onun için, bu eserlerin îzâhları yapılırken Arabî asıllarına bakmak zarûreti doğmaktadır. Meselâ; bu nev’den ehemmiyyetli bir yanlış “İşârâtü’l-İ’câz” tercümesinde vardır. Fâtihâ Sûresi’ndeki وَلاَ الضَّالِّينَ kelimesinin îzâhında şöyle denilmektedir:

“Üçüncü fırka ise, vehim ve hevâ-yı nefsin akıl ve vicdanlarına galebesiyle, bâtıl bir i’tikáda tâbi’  olarak nifâka düşen bir kısım Nasârâdır.”

Halbuki eserin Arapça aslında “bir kısım” kaydı yoktur. Şöyle ki:

أما ولا الضالين فالمراد منه الذين ضلوا عن الطريق بسبب غلبة الوهم والهواء على العقل والوجدان ووقعوا فى النفاق بالإعتقاد الباطل كسفسطة النصارى

“Ammâ dâllîn gürûhuna gelince, ondan murâd şudur ki: Vehim ve hevâ-yi nefsin akıl ve vicdan üzerine galebe etmesi sebebiyle tarîk-i hakdan, yâni sırât-ı müstakímden sapan ve bâtıl bir i’tikád ile nifâka düşen kimselerdir. Hıristiyanların safsatası gibi.”

Dikkatsizce konulan “bir kısım Nasârâ” kaydı, ciddî ma’nâ kaymasına sebeb olmakta ve sanki vehim ve hevâ-yi nefsin akıl ve vicdan üzerine galebe etmesi sebebiyle tarîk-i hakdan, yâni sırât-ı müstakímden sapan ve bâtıl bir i’tikád ile nifâka düşenler umûm Hıristiyanlar değil de; sâdece bir kısım Hıristiyanlardır gibi bâtıl bir ma’nâ anlaşılmaktadır. Halbuki, asıl Arabî metinde “bir kısım”  kaydı yoktur. Başta Rasûl-i Ekrem (asm) ve Sahabe-i Kirâm olmak üzere bütün müfessirîn-i izâm وَلاَ الضَّالِّينَ kelimesini Hıristiyanlar diye tefsîr etmişlerdir. Bedîüzzamân (ra) Hazretleri de âyetin bu kısmını aynı şekilde tefsîr etmiştir.

Evet, başta İbn-i Abbâs olmak üzere ekser müfessirler,  Ahmed ibn-i Hanbel, İbni Hibban ve Tirmizî’nin Adiyy ibn-i Hatim’den rivâyet ederek Peygamberimiz’den vârid olan bir hadîsine dayanarak  Fâtihâ-i Şerîfe’de geçen  الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ     den murâd,  Yahûdîler; الضَّالّينَ den murâd ise, Hıristiyanlar olduğunu beyân ediyorlar.

Kaynak:Rahle Yayınları; Reddu’l-evham-2

 

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.334 sn. deSen
↑ Yukarı