âlem (عَالَمٌ): Bütün cihân, kâinât, dünyâ, her şey. Varlıkların her birisi, cemâat, halk, dehr. Varlığıyla Ellâhü Teâlâyı bildiren her şeye “âlem” denir. Semâvatta binler âlem var. Yerde de her bir cins mahlûkat, birer âlemdir. Her bir insân dahi küçük bir âlemdir. Bu çokluktan dolayıdır ki, “on sekiz binâlem” tabîri kullanılmıştır.
Nitekim, Bedîüzzamân (ra) “Mektûbât” isimli eserinde bu ifâdeye şöylece açıklık getirmiştir: “اَلْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ dahi, pek çok hakàikı câmi’dir. Ehl-i keşf ve hakìkat, keşiflerine göre ayrı ayrı beyân ederler. Ben de böyle fehmederim ki: Semâvatta binler âlem var. Yıldızların bir kısmı, her biri birer âlem olabilir. Yerde de her bir cins mahlûkàt birer âlemdir.
Hattâ, her bir insân dahi küçük bir âlemdir. ‘رَبِّاْلعَالَمِينَ’ ta’bîri ise, ‘Doğrudan doğruya her âlem, Cenâb-ı Hakk’ın Rubûbiyyetiyle idâre ve terbiye ve tedbîr edilir’ demektir.” (Mektûbât, Yirmi Altıncı Mektûb, Dördüncü Meb’has, s. 349.)