tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
(Sevdiğiniz şeylerden) Ellah yolunda infak etmedikçe birre (hayra, kemale, sevaba, rahmet-i Rahman’a, Ellah’ın rızasına ve Cennet’e) nail olamazsınız ve Hak yolunda her ne infak ederseniz, Ellah onu hakkıyla bilir.) Ona göre sizlere mükafatını ihsan buyurur.
(Al-i İmran, 3/92)
Hadîs-i Şeriflerden
Ellah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, misafirine ikram etsin.
(Müslim, İman 77)
Dualardan
Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menba'larını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zeval ve teb'îd ile tazib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu muti raiyetini başı boş bırakıp i'dam etme.
(Sözler)
Vecîze
Tevekkül, kanaat ve iktisad öyle bir hazine ve bir servettir ki, hiçbir şey ile değişilmez.
Mektûbat

Ahsen-i takvîm

      ahsen-i takvîm:  En güzel kıvâm, şekil, sûret. Bütün kâinâttan süzülme câmi’ bir varlık olan insân, Cenâb-ı Hakk’ın yedi sıfatına ve bin bir ismine âyine olacak bir kábiliyette yaratıldığı için, o isimlerin tecellîsini gösteren güzel bir takvîm sûretini almıştır. Âlemin bütün hakíkatını anlayacak isti’dâd, esmâ-i İlâhiyyenin bütün sırlarını açacak anahtarlar o ahsen-i takvîm olan insânın vücûduna takılmış, rûhuna konulmuştur.  “Envâ-ı zî-hayât[hayât türleri ve çeşitleri]içinde en ziyâde rızkın envâına[yiyecek ve içecek gibi ihtiyâclara]muhtâc, insândır.

     Cenâb-ı Hak insânı bütün esmâsına câmi bir âyine ve bütün rahmetinin hazinelerinin müddeharâtını[içinde birikenleri]tartacak, tanıyacak cihâzata mâlik bir mucize-i kudret ve bütün esmâsının cilvelerinin vaz’ıyyetlerinin inceliklerini mîzâna çekecek âletleri hâvi bir halîfe-i Arz[yeryüzünün hâkimi]sûretinde halk etmiştir.

     Onun için hadsiz bir ihtiyâc verip, maddî ve ma’nevî rızkın hadsiz envâına muhtâc etmiştir. İnsânı, bu câmîıyyete göre en âlâ bir mevkı’ olan ahsen-i takvîme çıkarmak vâsıtası, şükürdür. Şükür olmazsa, esfel-i sâfiline [mertebelerin en aşağısına] düşer; bir zulm-ü azîmi irtikâb eder [büyük bir zulüm işler].” (Mektûbât, 28. Mektûb, s.351)   

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
1.653 sn. deSen
↑ Yukarı