بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا
Azîz Kardeşlerim!
Tarafımıza sorulan bir suâle verilen cevâbı, berâ-yı ma’lumat sizlerle de paylaşıyoruz:
Suâl: Hacı Hulûsî Bey’den nakledilen, “Lâhikalar, Târîhçe-i Hayât, Mahkeme Müdâfaaları, Külliyyât-ı Nûr’dan ma’dûd değildir.” cümlesinden maksad ve murad nedir?
Elcevâb: Evvela: Bu suâlin cevâbı sadedinde, Hacı Hulûsî Bey’in konuyla alakalı bazı cümlelerini nakledeceğiz:
“Târihçe-i Hayat, Müellifi Müşârünileyh’in sabâvetinden âhir ömrüne yakın zamâna kadar başından geçen şeyler mecmûasıdır. Merak edenlerin okumalarında mahzûr yoktur, fâide de vardır. Fakat Tarihçe-i Hayât, îmân-ı tahkìkì dersleri olup, Kur'ân’ın bu mâriz asrın hasta unsûruna (İslâm milletine) ve alîl Müslim ferdlerine hem şâfî, hem vâfi Nûr Külliyyâtı’ndan mâ’dûd değildir. Bu noktada tercîh hakkı, Külliyyât’ındır.
Lâhika mektûblarının umûmu, 27. Mektûb’un lâhikasıdır. 27. Mektûb ise, bu fakìrin mebde-i hizmetteki gàyet basit ve sönük fakat ihlâslı birkaç intiba’ı ile, Üstâd’ın Hulûsî-i Sâni dediği Bedre’li Elhâc Hoca Sabri (ra)’nin yazılarıdır. Ondan sonra lâhika mektûbları çoğalmış, mecmûalar teşkîl edecek hâle gelmiştir. Bu mektûblar, şâkirdlere âittir. Bunları, Mektûbât-ı Nûr ile bir seviyede tutmak muvâfık olmaz. Çünkü, Mektûbât-ı Nûr, şâkirdlerin suâllerine veyâ mukadder suâllere cevâblar mâhiyetindedir.
Lâhika Mektubları ise, şâkirdlerin eserler hakkındaki intibâlarıdır. Mektûbât-ı Nûr,
sâilleri cevâb-ı savâb ile memnûn eder. Çok hakìkatları da tazammun eder. Umûma da menfaatli dersler olup Külliyyât-ı Nûr şeceresinin münevver meyvelerini teşkîl eden çok ehemmiyetli dallarıdırlar.”[1]
*****
“Lâhika mektûbları, birçok zevâtın mektûblarını ihtivâ etmektedir. Benim de orada birçok mektûblarım var. Fakat, bunlar Risâle-i Nûr diye okunmaz.”[2]
Sâniyen: Hacı Hulûsî Bey’in bu cümlelerinden istifâde ederek deriz ki; O Zat’ın “Lâhikalar, Târîhçe-i Hayât, Mahkeme Müdâfaaları, Külliyyât-ı Nûr’dan ma’dûd değildir.” cümlesinden murad ve maksadı; bu eserler, hakâik-i îmâniye ve Kur’aniyeyi beyan eden Sözler, Lem’alar, Şualar. Mektûbât namındaki eserler gibi umûmî derslerde Ümmet-i Muhammed (sav)’in ma‘nevî hastalıklarına devâ olarak okutulmaz, onların yerine ikâme edilmez. Umûmî derslerde okutulacak kitâblar, Kur’an’dır, Hadîs’tir, Fıkh’ın zarûriyyâtıdır, Risâle-i Nûr’un îmânî dersleridir. Lahikalar, Tarihçe-i hayat ve Müdafaalar gibi eserleri, ihtiyacını hisseden eşhas, tek başına okuyabilir.
Yanlış anlaşılmasın, “Lahikalar, Müdafaalar, Tarihçe-i Hayat hiç okunmasın.” demiyoruz. Bu eserler, şahsî olarak bir-iki defa okunsa kâfidir. Îmani dersler gibi her zaman okunmaya ihtiyaç yoktur. Hem Lahika mektûbları şahsî olarak okunduğu zaman, Hacı Hulûsî Bey’in tavsiyesiyle anlayarak okunması gerekir. [3]
İslâm Dîni’nin iki temel esâsı ve kaynağı vardır. Bunlar, Kitab ve Sünnet’tir. Kitab ve Sünnet’in de i’tikad ve fıkıh olmak üzere iki ciheti vardır. Öyle ise derslerde Kur’an, Hadis, Fıkhın zarûriyyâtı ve bu asırda erkân-ı imaniyeyi isbat eden ve tahkîkî îmânı ders veren Risâle-i Nûr’un îmânî mesâili okunmalıdır.
[1] Mektûbât-ı Hulûsiyye, 1
[2] Makâlât-ı Hulûsiyye, 1.
[3] Mektûbât-ı Hulûsiyye, 1
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |