tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Ey insanlar! (Siz, ekseriyetle dünya hayatını ahiret hayatına tercih ediyorsunuz. Halbuki ahiret, dünyadan daha hayırlıdır ve devamlıdır.) Ahiret hayatı ebedidir. Ehl-i iman hakkında cismani ve ruhani saadetleri camidir. Dünya hayatı ise fanidir. Elem ve kederden hali değildir.
(A’la, 87/16-17)
Hadîs-i Şeriflerden
İnsanlara merhamet etmeyen kimseye Ellah da merhamet etmez.
(Buhari, Edeb 18)
Dualardan
Feya Rabbî, ya Hâlıkî, ya Mâlikî! Seni çağırmakta hüccetin hacetimdir. Sana yaptığım dualarda uddetim fâkatimdir. Vesilem fıkdan-ı hile ve fakrimdir. Hazinem aczimdir. Re's-ül malım, emellerimdir. Şefiim, Habibin (Aleyhissalâtü Vesselâm) ve rahmetindir. Afveyle, mağfiret eyle ve merhamet eyle yâ Ellah yâ Rahman yâ Rahîm! Âmîn!
(Mesnevi-i Nuriye)
Vecîze
Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.
Mektûbat

AKİBET MUTTAKÎLERİNDİR

21.02.2020

#HaftanınHutbesi

 

اِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّق۪ينَ

Aziz Kardeşlerim!

Cenab-ı Hak, ehl-i imanın günahlarını ekseriyetle bu dünyada bela ve musİbetlerle temizler. Şayet günahları bu dünyada temizlenmezse, sekerat ve kabirde çektiği sıkıntılar, o insan hakkında keffaretu’z-zünub olur. Şayet sekerat ve kabirde dahi günahlarının cezası bitmezse, haşir meydanına bırakılır. Haşir meydanında çektiği sıkıntılar ile de günahlarının cezası bitmezse ve afv-ı İlahiyeye de mazhar olmazsa, cehennemde cezasını çekip daha sonra cennete gider. Ehl-i imanın cezası, ekseriyetle haşir meydanında biter. Ehl-i imandan cehenneme giden azınlıktadır. Acaba bu dünyada hafif bir ceza mukabilinde günahlardan kurtulmak, ahirette şiddetli bir cezaya çarptırılmadan ebedi bir saadete ve rü’yet-i ilahiye mazhar olmak, külli bir netice değil midir? Elbette böyle bir neticeye mazhar olmak için, bela ve musibeti hoş görüp sabretmemiz lazımdır.

Madem bela ve musibetler, ilerideki hem dünyevi, hem de uhrevi mükafatın müjdecisidir. O halde hakkımızdaki ferec-i İlahiyi intizar edelim. Cenab-ı Hakk’ın işine karışmayalım. Zira O’nun her işi hikmet dairesinde olup netice itibariyle ehl-i imanın lehindedir. Akibet muttakilerindir.[1] Mesela:  Hazret-i Yusuf (as)’ın bu dünyada başına gelen bela ve musibetlere hikmet nazarıyla baktığımız zaman hem dünyevi, hem de uhrevi saadeti netice verdiğini görürüz.

Mülk senin değil. Malikü’l-Mülk olan Zat-ı Zülcelal, mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Sen, O’nun tasarrufatı altında gizli olan hikmetlerini seyreyle, takdirini fikreyle, kusurunu derk eyle, aklın almadığı işlerine tenkid nazarıyla bakma. Belki bela ve musibetler altındaki pek çok hikmetleri ve güzel neticeleri düşün. فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا  اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا ayetinin ifadesiyle “Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır. O zorluktan sonra ayrı bir kolaylık daha vardır.” [2]

Demek zorluk birdir, kolaylık ise ikidir.  O halde umutsuz olmayalım. Elbette  rahmet-i İlahiye, bu sıkıntıların sonunda bizlere mutlaka bir rahatlık ihsan edecektir. Çünkü öyle va’d buyurmuştur. Mesela; kışın şiddetli soğuğu altında bahar ve yaz mevsiminde vücuda gelecek hadsiz nebatat ve hayvanat taifelerinin tebessümü saklıdır. Hem mesela; Cenab-ı Hak, atmaca kuşunu serçeye musallat eder. Serçenin ne suçu var? Diye sorulabilir. Atmaca kuşunun o zayıf serçe kuşuna musallat olması, zahiren çirkin görünürse de hakikatte o küçük kuşun kendisini tehlikelerden koruması için kabiliyetinin inkişafına sebeptir. Ehl-i dalaletin, ehl-i imana muvakkat taslitinde dahi bilemediğimiz pek çok hikmet-i hafiye vardır. Sabredelim, bakalım sonunda ne çıkar!

Dikkat edin! Bir celalli el, devamlı bizleri çalkalandırıyor. Sakın kurtulduk demeyin, akibetinizden emin olmayın. Kur’an mucizedir. Elbette O Kahhar-ı Zülcelal, âlemi çalkalandırırken, ehl-i imanın bir kısmı da sıkıntıya maruz kalacaktır. Cüz’i arızalarla beraber, hıfz-ı İlahi istikamet dairesinde Din-i Mübin-i İslam’a hizmet eden ehl-i iman hakkında devam eder. Fakat tedbirli olmak lazım gelir. Kur’an’ı indiren Allah’tır. O’nu muhafaza edecek de O’dur. Kur’an’ı muhafaza eden O Hafız-ı Zülcelal, elbette Kur’an şakirtlerini de muhafaza eder. اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ayeti[3] bu hakikati ifade etmektedir.

Demek hem Kur’an, hem de Kur’an şakirdleri, hıfz ve inayet-i Rabbaniye altındadır. Kimse onlara karışamaz, hiçbir güç onların hizmetine mani olamaz. Muvakkat bazı arızalar olabilir. Ancak akıbet, muttakîlerindir.[4]

 


[1] A’raf 128 ; Hud 49 ; Taha 132 ; Kasas 183

[2] İnşirah 5-6

[3] Hicr 9

[4] Semendel Yayınları’ndan “24. Mektûb ve Şerhi” adlı eserden alınmıştır.

Bu yazi 5031 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.224 sn. deSen
↑ Yukarı