#HaftanınHutbesi
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ
Aziz Kardeşlerim!
Ulûhiyet sıfatı risaletsiz olamaz. Zira ulûhiyet sıfatının tezahürü, ancak peygamberler vasıtasıyla mümkündür. Bunun için Hz. Nuh, Hz Hud, Hz. Salih, Hz. Şuayb gibi bütün peygamberler, nev-i beşeri bir tek ilahın varlığına ve birliğine davet etmişler; yalnız O’na kul olmaya çağırmışlar; ulûhiyet ve ma’budiyet sıfatlarında Ellah’ın şeriki olmadığını cin ve inse ilan etmişlerdir. Kur’an-ı Kerim, pek çok ayet-i kerimesinde peygamberlerin bu ortak davetini şöyle beyan buyurmaktadır:
يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُ
“(Ey kavmim!) Yalnız (Ellah'a ibadet edin, sadece O’na kul olun.) Çünkü (sizin için Ondan başka bir ilâh yoktur.) Ulûhiyet ve mabudiyet sıfatları, O’na hastır. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir varlık tasavvur edilemez.”[1]
وَاِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّح۪يمُ
“Ey insanlar! Gaflete düşmeyiniz. Sizin gibi fânî ve yaratılmış olan şeylere tapmayınız. Onları mabud edinmeyiniz, sizin gibi aciz ve zaif olan varlıklara ibadet etmeyiniz (ve) biliniz ki; (sizin İlahınız) Mabudunuz (bir tek ilahtır.) Benzeri ve şeriki olmayan Yüce Ellah'tır, hepiniz O’nun kullarısınız. (Ondan başka ilâh yoktur.) Bütün kâinatın İlahı ve Mabudu yalnız O’dur. O, (Rahman ve Rahim’dir.)”[2]
Demek bütün peygamberlerin gönderiliş gayesi, insanları bir tek Mabud’a ibadet etmeye davet edip, onları tağutlara ibadet etmekten sakındırmaktır. Gelecek ayet-i kerimeler, bu hakikati ifade etmektedir:
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ
“(Ve) Ey Resûlüm! (Senden evvel) eski kavimlere (hiç bir peygamber göndermedik ki, illâ ona) o peygambere, ilâhî katımdan (şöyle vahy etmiştik) bütün peygamberlere vahy ile semavî kitaplar vasıtasiyle şöyle bildirmiştik: (Muhakkak ki, benden başka ilâh yoktur.) Bütün mahlukatın İlah’ı ve Mabud’u ancak benim. (Artık) Ey kullarım! (Yalnız Bana ibadet ediniz.) Sizi yaratan, yaşatan, bütün ihtiyaçlarınızı yerine getiren, zararlı şeyleri sizden def eden Rabbinize ibadet edin. Ondan başkasına, ulûhiyet ve mabudiyet sıfatlarını isnad etmeyin, başkalarına ibadet etmek suretiyle küfür ve şirke düşmeyin. İşte şanı yüce olan Ellah, bütün insanlığı böylece tevhid dinine davet buyurmaktadır.”[3]
وَلَقَدْ بَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ رَسُولًا اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَۚ
“(Zat-ı Ulûhiyetime kasem ederim ki;) muhakkak (her ümmete, Ellah'a ibadet ediniz) yalnız O’na kullukta bulununuz (ve tağuta ibadetten kaçınınız diye peygamber göndermişizdir.)”[4]
Ayet-i kerimede geçen “tağut” kelimesi; Ellah’dan başka kendisine ibadet edilen her varlığın adıdır.
O halde bütün peygamberler, beşeri beşere kul olmaktan kurtarıp, bir tek Mabud’a kul olmaya davet etmek için gönderilmişlerdir. Nemrud ve Firavun gibi rububiyet ve ulûhiyet davasında bulunanların batıl davalarını ibtal etmişlerdir. Hem peygamberler, insanların kendi heva-i nefislerini kendilerine ilah edinmelerini de nehyetmişlerdir.[5]
[1] A’raf, 7:59, 65,73, 85; Hud, 11:50, 61, 84; Mü’minun, 23: 23, 32.
[2] Bakara, 2:163.
[3] Enbiya, 21:25.
[4] Nahl, 16:36.
[5] Semendel Yayınları’ndan “Haşir Risalesi ve Şerhi” adlı eserden alınmıştır.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |