#HaftanınHutbesi
اَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللّٰهُ سَبْعَ سَموَاتٍ طِبَاقًا
Aziz Kardeşlerim!
Şu kâinatın Sani-i Zü’l-Celal’i, şu muhteşem kâinatı bir saray hükmünde halketmekle nihayetsiz ilmini, hikmetini, kudretini ve san’atını gösteriyor. Semayı şu dünya sarayına bir tavan, güneşi bir lamba, ayı bir takvim, yıldızları birer mum, yeryüzünü bir taban gibi halketmiş, dört yüz bin nebatî ve hayvanî olan atkı ipleriyle dokunan gayet nakışlı ve san'atlı hayatdar bir haliçeyi zemin yüzünde sermiştir. Bahar ve yazı kışın erzakı tükenen zihayat için erzak yetiştiren birer vagon, zamanı bir ip, bir şerit hükmünde yaratmış, her gün ayrı ayrı levhaları o ipe takıp zişuur mahlûkatına gösteriyor. O sarayda üç yüz altmış günlük zaman ipine, dört yüz bin çeşit mahlûkatı zişuurun enzarına arz ediyor. Ta ki; nazar-ı ibretle o esmanın nakışlarına bakıp o saray sahibini imanla tanısınlar ve nimetlerine karşı ibadet ve şükürle kendilerini O Cemil-i Zü’l-Kemal’e sevdirsinler.
Cenab-ı Hak, kelamında Hazret-i Nuh (as)’ın putperest kavmini irşad sadedinde bu kainatın bir saray şeklinde yaratıldığını ve Saniini çok cihetlerle tavsif ettiğini bildirerek onları tevhid inancına davet ettiğini şöyle haber vermektedir:
اَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللّٰهُ سَبْعَ سَموَاتٍ طِبَاقًا
“(Görmediniz mi?) O Zat-ı Kadir-i Zü’l-Kemal, (yedi göğü, nasıl tabaka tabaka yaratmıştır.) Onların bâzısı, bâzısının üstünde olarak birbirine münasib bir şekilde, harikulade bir biçimde vücuda getirmiştir. Bunlar, ne kadar büyük birer kudret eseridir.”
وَجَعَلَ الْقَمَرَ ف۪يهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا
“(Ve) O hikmet sahibi Zat (onlarda) o yedi kat semavatta (Ay’ı bir nûr kılmıştır.) Onunla geceleri yeryüzünü aydınlatmaktadır. (Güneşi de ısı ve ışık veren bir lamba kılmıştır.) Onunla da gündüzleyin yeryüzünü aydınlatıyor.”[1]
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ بِسَاطًا
“(Ve) şunu da düşününüz ki: (Ellah, sizin için yeri bir döşek, bir sergi, bir haliçe gibi kılmıştır.) Yeryüzünü ikâmetinize elverişli bir hâle getirmiştir. Üzerinde istediğiniz gibi oturabilir ve dolaşabilirsiniz.”
لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلًا فِجَاجًا
“(Tâ ki: Ondan) O yeryüzünden (geniş geniş yollara gidiveresiniz.) Dilediğiniz gibi seyahatlerde bulunabilesiniz, ticaretinizi geliştirebilesiniz. Bütün bunlar, ey insanlar! Sizin hakkınızda birer lütuftur. Artık bu nimetlerin kadrini bilip şükrünü ifaya çalışmak icâb etmez mi? Artık nedir şu inkarcı haliniz?”[2]
İşte Kur’an-ı Mu’cizul Beyan, bu ayet-i kerimelerde kainat sarayını nev-i beşerin nazarına vermekle tevhidi isbat ediyor, insanları da bu saraydaki san’atlara bakıp Sanii tanımaya, nimetlere bakıp Mün’im’i bulmaya irşad ediyor ve onları iman ve ubudiyet dairesine davet ediyor.[3]
[1] Nuh, 71:15-16.
[2] Nuh, 71:19-20.
[3] Semendel Yayınlarından “Haşir Risalesi ve Şerhi” adlı eserden alınmıştır.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |