tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Bu dünya hayatı, aldatıcı bir hayattan ibarettir. Kendisinden geçici bir zaman istifâde edilir. Daha sonra yok olmaya yüz tutar ve sahibinin vefatıyla elinden çıkar. Ahiret ise şüphe yok ki, ebedî bir karargâhtır. Onun yokluğa mahkum olması söz konusu olamaz, oradan başka bir âleme intikâl de düşünülemez.
(Mü’min, 40/39)
Hadîs-i Şeriflerden
Bazı kimseler Cuma namazlarını terketmekten ya vazgeçerler veya Ellah onların kalblerini mühürler de gafillerden olurlar.
(Müslim, Cuma 40)
Dualardan
Cenâb-ı Hak hâkimleri, adalet-i hakikiyeye muvaffak etsin, âmîn.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Edebin enva'ını, Cenab-ı Hak habibinde cem'etmiştir. Onun Sünnet-i Seniyesini terkeden, edebi terkeder.
Lem'alar

DENİZDE DAĞLAR GİBİ YÜKSELEN GEMİLER, O'NUNDUR.

26.07.2019

#HaftanınHutbesi

 

وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنْشَاٰتُ فِي الْبَحْرِ كَالْاَعْلَامِ

 

Aziz Kardeşlerim!

Cenab-ı Hak, gemileri insanlara teshir ederek, denizlerdeki nimetlerinden istifade etme imkanı vermiştir. Hem insanın uzak yerlere zahmetsiz ulaşmasını ve ağır yüklerini kolaylıkla taşımasını te’min etmiştir. Ağırlıkları binlerce ton olan yükler, şu gemiler vasıtasıyla gayet rahat bir surette taşınabilmektedir. Halbuki insanın gaflet ve ülfet sebebiyle basit ve adi gördüğü şu vaziyet, ancak bütün kâinatı kabzasında tutan ve insanı ve onun istidad ve ihtiyaçlarını bilen ve ona merhamet eden bir Rahman’ın; denizi, havayı ve umum kâinatı teshir edip insana müheyya etmesinin neticesidir. Çünkü şu nimetin beşere verilebilmesi için evvela denizlerin hikmet ve adaletle toprak unsurunun etrafına döşenmesi ve karaları istila etmeden nizam ve mizan ile tedbir edilmeleri ve büyük nehirlerin karaların içinde cereyanının ve varidat ve sarfiyatlarının müvazenelerinin te’min edilmesi gerekir. Sonra gemilerin hareketi için hava unsurunun halk ve idare edilmesi, motorlu gemilerin hareketi için de ateş unsurunun halk ve idare edilmesi lazımdır. Ve hakeza başta su ve hava unsuru olmak üzere dört unsuru elinde tutamayan, şu nimeti beşere vermeye kadir olamaz.

Hem gemilerin cereyanı, zerrattan ta güneşlere kadar umum mevcudatın harekat ve cereyanına bağlıdır. Çünkü gemileri hareket ettiren tahrik fiili umumidir, bütün kâinatı kuşatmıştır. O halde zerreden yıldızlara kadar umum mahlukatı cereyan ettiren kim ise; gemileri tahrik edip denizlerde gezdiren de O’dur.

Gemileri icad edip beşerin istifadesi için belli bir kanunla denizlerde seyahat ettiren Zat, ancak bin bir ismin sahibi ve dünyevi ve uhrevi nimetlerin maliki olan Rahman’dır ki; O Rahman, elbette beşeri başı boş bırakmayacak, onu mes’ul ve mükellef tutacaktır. İşte O Rahman-ı Zülcemal, bu maksadın tahakkuku için kemal-i rahmetinden, Kur’an’ı nev-i beşere ta’lim etmiştir. O halde şu tekvini kanunlar kimin ise, teklifi kanunlar da O’nundur. Tekvini nimetlere şükretmenin yolu, teklifi ahkama itaat etmekten geçer. Kim bu Kur’an’ın teklifi kanunlarına isyan ederse, tekvini kanunlara da isyan etmiş ve hadsiz niam-ı İlahiyeye karşı nankörlükte bulunmuş olur. Elbette nev-i beşere böyle nimetler bahşeden bir Zat, onları kabre girip bir daha kalkmamak üzere yatmakla rahat bırakmayacaktır. Bir mahkeme-i kübrada muhasebeye tabi tutacaktır. Muhasebe neticesinde bu kadar hadsiz san’at eserlerine karşı iman ile O’na intisab eden ve bu kadar hadsiz nimetlerine karşı şükür ve ubudiyet ile O’nu seven muti’ kullarını cennetle mükafatlandıracak; iman, şükür ve ubudiyet vazifesinden i’raz edenleri ise cehennem ile tecziye edecektir.

Bu ayet-i kerime, tevhid ve haşri isbat etmekle beraber; tebei olarak nev-i beşeri, gemiler yapmaya ve ticareti geliştirmeye de teşvik eder. İnsanın rızkının yerin altında ve denizin içinde olduğuna işaret eder. “Yerin iç kısımlarına ve denizlerin dibine girerek rızkınızı te’min edin.” diye teşvik eder.

Hem gemilerin ve unsurların, Cenab-ı Hakk’a itaatlerini göstermekle, nev-i beşere evamir-i İlahiyeye itaat etmelerini emreder ve isyandan  onları şiddetle zecreder. “Gemiler bile Ellah’a itaat ederken, sizlerin o tahtalardan daha adi olmamanız gerekir. Koca unsurların bile itaat ettiği bir Zat’a isyan etmekten hazer etmelisiniz.” der.

Denizlerde seyahat eden dağlar cesametindeki gemiler, feza denizinde seyahat eden başta Küre-i Arz olmak üzere sair seyyarat ve ecram-ı semaviye gemilerini hatırlatır. Küre-i Arz gemisinin yolcuları nebatat, hayvanat ve insanlardır. Sair seyyarat ve yıldızların yolcuları ise melaike ve ruhaniyattır.

Hem bu ayet-i kerime, nev-i beşere hitaben şöyle buyurur: Şu maddi gemileri size ihsan eden ve emniyet içinde sizi sahile çıkaran Zat kim ise, manevi bir gemi hükmünde olan Kur’an vasıtasıyla sizi sahil-i selamete çıkaran da O’dur. O Zat-ı Rahman’dır. Evet Kur’an, nev-i beşeri sahil-i selamete çıkaran bir sefine-i Rabbaniyedir. Cenab-ı Hak, bu ayet-i kerimenin işari manasıyla der ki: “Kur’an denilen manevi gemiye binin, dünya ve ahiret denizinde emniyet içinde seyr u sefer ederek ‘Daru’s-Selam’ sahiline çıkın.” O gemiye binmek ise; evamirine imtisal, nevahisinden içtinabtır.[1]

 


[1] Semendel Yayınlarından Rahmân Sûresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.

 

Bu yazi 1910 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.220 sn. deSen
↑ Yukarı