#HaftanınHutbesi
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ
Azîz Kardeşlerim!
Cin ve insin dört mühim düşmanı vardır:
Birincisi: Dünyanın dünyaya bakan cihetidir.
İkincisi: Nefs-i emmaredir.
Üçüncüsü: Şeytan-ı cinnidir.
Dördüncüsü: Şeytan-ı insi, bahusus su-i karin denilen kötü arkadaştır.
İns ve cin, dünyanın dünyaya bakan yüzünü esas-ı maksad yapar, fani dünyanın zevk u sefasına dalar, dünyanın zahiri süsüne ve şatafatına tabi olur. Hem çoğu zaman insân, heva, heves ve hisse kapılıp aklın muhakemesini dinlemez, nefsine tebaiyet eder. Hem cinni ve insi şeytanlar da daima onları o yönde tahrik eder. Saadet-i ebediyeye giden iman ve ubudiyet yolunu onlara kapatır. Dünyayı ve günahları hoş ve tatlı gösterip onları devamlı bir surette dünyaya ve günahlara sevkeder. Neticede neuzu billah imanın selbine kadar götürüp sonunda ebedi cehenneme girmelerine sebeb olurlar.
Kur'an-ı Mu’cizu’l-Beyan, bu dört mühim düşmanın külli ve şiddetli tahribatlarına karşı mü'minleri pek çok tekrar ve ısrar ile tehdid ve terhib ile günahtan zecr ve hayra sevkediyor. Kur’an tezgahında dokunan iman, ibadet ve takva esasatına temessük ederek bu tahribata karşı tamirat vazifelerini yapmalarını emrediyor. Nev-i beşerin istidadatını bozan ve onları yanlış yollara sevkeden bu dört nevi düşmanın, nev-i beşerin tarîk-i kemalâtında ne kadar büyük bir engel teşkil ettiğini ihtar ediyor ve bu dört düşmana karşı müteyakkız bulunmaları hususunda onları ikaz ediyor.
Kardeşlerim!
Kur’an, pek çok ayet-i kerimesiyle ins ve cinni ikaz ve irşad sadedinde şöyle der:
“Ey cin ve ins! Bu dessas düşmanlara aldanmayın. Bu fani dünyanın arkasında bir saadet-i ebediye vardır. Bu fani dünyanıza bedel, her arzunuzun tatmin edileceği baki bir âlem vardır. Kur’an’da, Rahman ve Rahim sıfatlarıyla kendisini tavsif eden O Zat-ı Rahman-ı Zülcemal, elbette sizi ve bu âlemi ölüm ile idam etmez. Sizi ebedi bir âlemde mes’ud etmek için, muvakkaten bu imtihan ve tecrübe meydanına göndermiştir. Ta ki bu imtihan ve tecrübe neticesinde hangi kulun, o ebedi saadete layık olduğunu tesbit etsin. Keza hangi kulun kendisine sadık olduğunu ortaya koysun. Zira iman ve ibadet, kulun derece-i sadakatini ölçmek içindir.
Ey cin ve ins! Neden bu hakikati anlamıyorsunuz? Neden bu düşmanlarınızı tanıyıp onlara karşı tedbir almıyorsunuz? Neden gaflet uykusundan uyanmıyorsunuz? Neden bu kadar bedihi ve size her cihetce faideli bir mes’eleye karşı lakayd davranıyorsunuz? Bu, sizin şeref-i hilkatinize yakışır mı? Size verilen ve her biri birer elmas kıymetinde olan âlât ve cevarihinizi, fani dünya uğrunda heba etmek, onları adi birer cam parçası hükmüne indirmek hiç akıl kârı mıdır? Eğer akıl ve kalbiniz yerinde ise, bütün gücünüzle o ebedi saadeti kazanmanız, ebedi ve dehşetli olan cehennemden de kendinizi kurtarmanız gerekmektedir. Zira cin ve insin en ehemmiyetli mes’elesi, o dehşetli cehennemden kurtulmaktır.[1]
[1] Semendel Yayınlarından Rahmân Sûresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |