tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Bu dünya hayatı, aldatıcı bir hayattan ibarettir. Kendisinden geçici bir zaman istifâde edilir. Daha sonra yok olmaya yüz tutar ve sahibinin vefatıyla elinden çıkar. Ahiret ise şüphe yok ki, ebedî bir karargâhtır. Onun yokluğa mahkum olması söz konusu olamaz, oradan başka bir âleme intikâl de düşünülemez.
(Mü’min, 40/39)
Hadîs-i Şeriflerden
Bazı kimseler Cuma namazlarını terketmekten ya vazgeçerler veya Ellah onların kalblerini mühürler de gafillerden olurlar.
(Müslim, Cuma 40)
Dualardan
Cenâb-ı Hak hâkimleri, adalet-i hakikiyeye muvaffak etsin, âmîn.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Edebin enva'ını, Cenab-ı Hak habibinde cem'etmiştir. Onun Sünnet-i Seniyesini terkeden, edebi terkeder.
Lem'alar

İNSANLAR, HAŞİR SABAHINDA RUH VE CESED BERABER DİRİLİRLER

12.04.2019

#HaftanınHutbesi

 

وَاَنَّ السَّاعَةَ اٰتِيَةٌ لَا رَيْبَ ف۪يهَا وَاَنَّ اللّٰهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ

 

Aziz Kardeşlerim!

Haşr-i cismaninin, yani öldükten sonra ruhen ve bedenen dirilmenin hadsiz delilleri mevcuddur. Bu delilleri maddeler halinde şöyle hülasası etmem mümkündür:

Birincisi: Başta şu kâinatı hiç yoktan yaratan ve idare eden Vacibü’l-Vücud, bin bir ismiyle haşri isbat eder. Madem, Ellah (c.c.) var ve bin bir isim sahibidir. O isimlerden her biri haşri iktiza eder. Herhangi bir ism-i İlahiyi kabul etmemek şirk olduğu gibi; o ismin iktiza ettiği haşir mes’elesini red ve inkar etmek de şirkdir. O halde bütün esma-i İlahiyeyi kabul etmek mecburiyetinde olduğumuz gibi; o isimlerin iktiza ettikleri haşri de kabul etmek mecburiyetindeyiz. Evet, bütün güzel isimler Ellah’ındır ve o güzel isimlerin her biri haşri iktiza eder.

İkincisi: Başta Kur’an-ı Azimüşşan olmak üzere bütün semavi kitablar ve suhuflar haşri isbat ederler.

Üçüncüsü: Nev-i beşerin en mümtaz şahsiyetleri olan başta Hazret-i Muhammed (asm) olmak üzere bütün peygamberân-ı izâm mu’cizelerine istinad ederek haşri isbat ederler.

Dördüncüsü: Bütün evliya kerâmetlerine, bütün asfiya hüccet ve delillere istinaden haşri isbat ederler.

Evet bütün enbiya, evliya ve ulema taifesi ittifakla naklederler ki, bize görünmeyen gaybi bir Zat var ve O gaybi Zat diyor ki: “Ben cin ve insin muhasebe-i a’mali için bu dar-ı imtihan olan memleketi harab edeceğim. Yerine yeni bir memleket kuracağım. Orada bir mahkeme-i kübra açacağım. Ehl-i küfür ve isyanı cezalandıracağım. Ehl-i iman ve taati ise mükafatlandıracağım. Bütün peygamberler mucizelerine, bütün evliyalar kerametlerine ve bütün ulema akli delillere dayanarak bu davalarını isbat etmişler. Elbette böyle bir cemaat-i azime yalana tenezzül etmez. O halde bunların va’d-i İlahiye dayanarak verdikleri haber haktır ve sadıktır ve vuku bulacaktır.

Beşincisi: Şu kâinattaki bütün mevcudat haşri ister. Mesela; her güz mevsiminde dört yüz bin çeşit nebatat ve hayvanat taifeleri vefat edip her bahar mevsiminde yeniden diriliyor. Bunu gözümüzle müşâhede ediyoruz. Acaba her güz ve kış mevsiminde dört yüz bin nevi zihayatı imate edip bahar mevsiminde ihya eden bir Zat-ı Kadir-i Alim, bir nev’ olan insanın imate ve ihyasından aciz kalır mı? Haşa! Demek haşir vuku bulacaktır.

Altıncısı: İnsandaki şedid, sarsılmaz ve daimi olan aşk-ı beka ve şevk-i ebediyet hissi haşri iktiza eder.

Daha bunlar gibi haşrin pek çok delilleri vardır. Her akl-ı selim sahibi, böyle hadsiz delillerle müeyyed olan bir davayı kabul eder. Böyle bir davayı inkar edenler ise, ancak akılları bozulmuş ve kalbleri tefessüh etmiş olan  ehl-i küfür ve tuğyandır ki, kâinatta tecelli eden esma-i İlahiyeyi görmeyen, enbiya, evliya ve asfiya gürühunun hak sözlerine karşı kulaklarını tıkayan, semavi kitabları dinlemeyen, mevcudatın şehadetini tekzib eden, nefis ve şeytana tabi olup yalnız hayat-ı dünyeviyeyi tanıyan, hayvan gibi belki hayvandan daha aşağı bir derekeye düşen kör, sağır, dilsiz, dâllîn güruhudur. Böylelerinin inkarının hiçbir ehemmiyeti yoktur.

Acaba Vacibu’l-Vücud bütün esmasıyla, semavi kitablar ve suhuflar binler ayatıyla, bütün peygamberler mu’cizatıyla, bütün evliyalar keramatıyla, bütün asfiyalar delilleriyle, kâinat da bütün ayat-ı tekviniyesiyle isbat ettikleri haşir meselesinde kıl kadar şüphe kalır mı? Bu açılan muazzam cadde-i kübra kapatılır mı? Asla ve kat’a!

O halde haşir ve neşir haktır. Amenna! Haşir haktır. Haşre inandık, iman ettik. Bu imanın gereği nedir? Madem ki haşre gidilecek ve her insan, bütün akval, ef’al ve ahvalinden suale tabi tutulacak. Öyle ise rıza-i İlahi dairesinde amel etmekten başka çare yoktur. Rıza-i İlahi ise, ancak Kitab ve Sünnete göre amel etmekle elde edilebilir.

                 

(Semendel Yayınlarından Haşir Risalesi ve Şerhi adlı eserden alınmıştır.)

Bu yazi 1951 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.239 sn. deSen
↑ Yukarı