#HaftanınHutbesi
مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلًا
Azîz Kardeşlerim!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle ferman buyuruyor:
“Hâlis (mü’minlerden bir kısım erler vardır ki;) onlar, (Ellâh’a karşı üzerine muâhedede bulundukları şeyde sâdık oldular.) Resûl-i Ekrem'e verdikleri sözde sebât ettiler, dîn düşmanları ile savaşta bulundular. (Artık onlardan öylesi vardır ki; nezrini) taahhüd ettiği muâmeleyi (ödedi) ona bihakkın riâyette bulundu, hak yolunda cihâda atıldı, şehâdet şerefine nâil oldu. Hazret-i Hamza, Enes b. Nadr, Mus’ab b. Umeyr gibi sahâbe-i kirâm, bu cümledendir. (Ve onlardan öylesi de vardır ki, şehîd olmayı bekliyor.) Nezrini ve ahdini yerine getirmek için mukadder olan güne muntazır bulunuyor. Hazret-i Osman, Hazret-i Talha gibi zâtlar da bu cümledendir. Bunlar da Uhud gazvesinde vesâirede Resûl-i Ekrem'e pek çok yardımda bulunmuşlar, büyük kahramanlıklar göstermişler, bilâhare şehîd olmuşlardır. Ve bu zâtlar, (hiçbir tebdîl ile) ahdlerini, hak yolundaki azim ve gayretlerini (tebdîlde bulunmadılar.) Sözlerinde sebât ederek İslâmiyyet uğrunda birçok fedâkârlıklar gösterdiler.”158
Bu âyet-i kerîmenin sebeb-i nüzûlünde şöyle denilmektedir:
Enes b. Nadr (ra), Bedir savaşına katılamamış ve şehâdet arzusuyla kavrulurken: “Eğer Ellah, bana Resûlullah (sav)'le birlikte müşriklerle savaşmak nasîb ederse, Ellah (cc), onlara ne yapacağımı görecektir!” diyerek büyük bir iddiâda bulunmuştu. Hemen yakın zamânda Uhud savaşı meydana geldi ve Cenâb-ı Hak, Enes b. Nadr Efendimizi Uhud savaşında bu iddiâsıyla imtihâna tâbi’ tuttu. Şöyle ki: Uhud günü Müslümanlar bozulup dağılınca: “Ey Ellahım! Bunların -ya’nî Müslümanların- yaptığından dolayı özürlerinin kabûlünü dilerim. Ben onların -ya’nî müşriklerin- yaptığından da Sana sığınırım!” dedi ve kılıcını çekip ilerledi. Karşısına Sa'd b. Mu'âz çıkmıştı: “Ey Sa'd! Cennet’i istiyorum! Nadr'ın Rabbine yemîn olsun ki, ben, Uhud'un önünde Cennet’in kokusunu duyuyorum!” dedi. O günü anlatan Sa'd b. Mu'âz, Resûlullah (sav)'e, “Ey Ellâh’ın Resûlü! O gün onun yaptıklarını bir bir anlatmaya muktedir değilim!” dedi. Enes b. Mâlik, Sa'd b. Mu'âz (ra)'ı te’yîden dedi ki: “Biz Enes b. Nadr’ın cesedinde seksen küsûr darbe izi bulduk; kimisi kılıç, kimisi mızrak, kimisi ok yarasıydı. Ayrıca biz, onu müşrikler tarafından müsle edilmiş (gözü oyulup, burnu ve kulakları koparılmış) olarak bulduk. Öyle ki, onu kimse tanıyamamıştı. Kız kardeşi (halam Rübeyyi') onu bedenindeki bir beninden veyâ parmağının ucundan tanıdı.”
Enes b. Nadr, Uhud'da herkesin şaşkın hâle düştüğü bir anda tek başına ilerler, bu şaşkınlığın şoku içinde olan Muhâcirlerden bir guruba rastlar. “Sizi böyle hareketsiz kılan nedir?” der. “Resûlullah (sav) şehîd edilmiş!” cevâbını verirler. Enes b. Nadr, “Ondan sonra yaşamayı ne yapacaksınız? Onun öldüğü da’vâ uğruna siz de ölün!... Ey kavmim! Muhammed öldü ise, Muhammed'in Rabbi ölmedi. Muhammed'in cihâd ettiği şey adına siz de cihâd edin!” demiştir ve kendisi müşriklerin üzerine atılarak çarpışmış ve şehîd olmuştur.
Ahzâb sûresi 23. âyet-i kerîmesi, işte zikri geçen bu sahâbe-i güzîn hakkında inzâl olmuştur: “Mü’minlerden Ellâh’a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir, ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir.”
Görüldüğü gibi, Hazret-i Ellah (cc), kendisine ve Resûlüne itâat husûsunda ahd veren sahâbe-i güzîni, ahd verdiği şey üzere imtihân etmiş ve netîcesinde, onu şehâdet mertebesine yükselterek ve hakkında âyet inzâl ederek samîmiyyetini ortaya çıkarmıştır.
(Semendel yayınlarından Mir’atu’l-Cihad 2 adlı eserden alınmıştır.)
158 Ahzâb, 23.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |