tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Bu dünya hayatı, aldatıcı bir hayattan ibarettir. Kendisinden geçici bir zaman istifâde edilir. Daha sonra yok olmaya yüz tutar ve sahibinin vefatıyla elinden çıkar. Ahiret ise şüphe yok ki, ebedî bir karargâhtır. Onun yokluğa mahkum olması söz konusu olamaz, oradan başka bir âleme intikâl de düşünülemez.
(Mü’min, 40/39)
Hadîs-i Şeriflerden
Bazı kimseler Cuma namazlarını terketmekten ya vazgeçerler veya Ellah onların kalblerini mühürler de gafillerden olurlar.
(Müslim, Cuma 40)
Dualardan
Cenâb-ı Hak hâkimleri, adalet-i hakikiyeye muvaffak etsin, âmîn.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Edebin enva'ını, Cenab-ı Hak habibinde cem'etmiştir. Onun Sünnet-i Seniyesini terkeden, edebi terkeder.
Lem'alar

KABİRDE SUAL HAKTIR

15.02.2019

#HaftanınHutbesi

 

يُثَبِّتُ اللّهُ الَّذينَ امَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِى الْحَيوةِ الدُّنْيَا وَفِى الْاخِرَةِ وَيُضِلُّ اللّهُ الظَّالِمينَ وَيَفْعَلُ اللّهُ مَا يَشَاءُ

 

       Aziz Kardeşlerim!

     Kabre konulan insanın suâle tabi tutulacağı, ayet-i kerimelerin işaretiyle ve Resûlullah (sav)’in pek çok hadis-i şerifiyle sabittir.[1] Cenab-ı Hak, İbrahim Suresi’nin 27. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurur:

     “Ellah, iman edenleri hem dünyada, hem ahirette (kabirde) sabit söz olan şehadet kelimesi ile tevhîde bağlı kılar. Ellah, zalimleri (kâfirleri) ise şaşırtır ve Ellah dilediğini yapar.”[2]

     Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz ise bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Bir mü’min ölünce ruhu alınır. Sonra kabre konulunca ruhu cesedine iade edilir. İki melek gelerek ona: "Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygamberin kimdir?" diye sual ederler. O mümin der ki: "Rabbim Ellahu Teâlâ'dır. Dinim İslâm’dır. Peygamberim de Muhammed (asm)’dır." Gök tarafından da "Kulum! Doğrudur." diye bir nida gelir, İşte bu âyet-i kerimedeki "tesbit" bunu göstermektedir. Bütün bu muvaffakiyet, imanın bir neticesidir.[3]

        Kardeşlerim!

     Ölü kabre konulup defin işi bittikten ve insanlar çekildikten sonra Cenab-ı Hak, vefat eden kimsenin ruhunu bedenine iade eder. Cumhurun re’yine göre kabre konulan kişi, yarıya kadar bir hayata mazhar olur. Cenab-ı Ellah, konuşulanları anlayacak ve sorulan sualleri cevablandıracak kadar kendisine duyularını, akıl ve ilmini geri verir. Daha sonra o kimse, Münker ve Nekir isimli iki melek tarafından sorguya çekilir. Özellikle son peygamber  Hazret-i Muhammed (sav) hakkındaki inancı sorulur. Mü’min olan kimse, O’nun Ellah’ın kulu ve Resulü olduğunu tasdik ettiğini beyan eder. Kafir ve münafık ise; “Bilmiyorum. Çevredeki insanların söylediklerini söyledim.” diye cevab verir.[4]

     Kabir suali umumi değildir. Peygamberler, sıddıklar, Ellah yolunda şehid olanlar, manevi şehadet rütbesini elde edenler, her gece tebareke ve secde surelerini okuyanlar, ölüm hastalığında ihlas suresini okuyanlar, Cuma günü ve gecesinde ve ramazan ayında vefat edenler, mükellef olmayan çocuklar ve deliler gibi bir kısım insanlar kabir sualinden muaftırlar. Sahih kavle göre, her meyyitin dili ne ise kabirde o dil ile kendisine sual sorulur.

     Vefat eden kimsenin vücudu paramparça olsa veya yırtıcı hayvanlar onu yese veya denizde boğulup kalsa veya yakılıp külü havaya savrulsa bile yine kabir hayatını yaşar, sorguya tabi tutulur. Toprağa defnedilmesi lazım değildir. Zira her ne kadar cesedinin zerreleri dağılsa da ruhunun bütün zerreleriyle, bahusus zerrat-ı esasiyesini ihtiva eden ve hadiste acbu’z-zeneb tabir edilen cüz’ü ile alakası vardır. İnsanın mahiyetini taşıyan o  acbu’z-zeneb denilen cüz yanmaz, çürümez, dağılmaz, yok olmaz.

     Demek her insan, ister toprağa gömülsün, ister boğularak denizde kalsın veya yanarak külü havaya karışsın, mutlaka kabir hayatını yaşayacaktır. İnsan, öldükten sonra kabre konulunca Münker ve Nekir isimlerinde iki melek yanına gelecek; “Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? İmamın kimdir? Dinin nedir? Kıblen neresidir? Kimin zürriyetindensin? Kimin milletindensin? Kimin ümmetindensin? Erkek kardeşlerin kimlerdir? Kız kardeşlerin kimlerdir?" Gibi sualleri soracak. İman edip salih amel işleyenler, bu suallere doğru cevab verecekler ve kendilerine cennet kapıları açılarak cennet gösterilecek ve kabirde misalî cennette telezzüz edeceklerdir. Kafirler, münafıklar ve asiler ise, bu suallere doğru cevab veremeyecekler, onlara da cehennem kapıları açılarak cehennem gösterilecek ve kabirde misalî cehennemde azab çekeceklerdir. Kafirler, münafıklar ve asiler kabirde elem ve sıkıntı içinde azab görürken, mü’minler nimetler içerisinde mes’ud ve sıkıntısız bir hayat süreceklerdir.[5]

 

(Semendel Yayınlarından 29. Söz ve Şerhi)

 


[1] Buhari Cenaiz 86 ; Müslim Cennet 73-74

[2] İbrahim, 14/27

[3] Ömer Nasuhi BİLMEN, Kur’an-ı Kerim’in Meal-i Alisi ve Tefsiri

[4] Buhari Cenaiz 67,86; Müslim Cennet 70-72

[5] Tirmizi Cenaiz 70

Bu yazi 2563 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.228 sn. deSen
↑ Yukarı