يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ
وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
Aziz Mü’minler!
Okuduğum âyet-i kerîmede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Ey îmân edenler! Yahudîleri ve Hıristiyanları dost ittihâz etmeyin! Zîrâ onlar, birbirinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost ittihâz ederse, o kimse onların zümresinden ve Ellah’ın sevmediği kullarından olur. Tahkìk Ellahu Teâlâ, Yahudî ve Hıristiyanları dost edinenleri hidâyete erdirmez. Çünkü onlar zâlimlerdir.”[1]
Aziz Kardeşlerim!
Ellah (cc), Kur’ân-ı Kerim’in bir çok âyetinde olduğu gibi, bu âyette de mü’min kullarını aşağıdaki noktalarda Yahudî ve Hıristiyanlarla dostluktan nehyediyor. Şöyle ki:
Din ve inanç noktasında onları dost tutmayın. Harblerde onlara yardım etmeyin ve onları desteklemeyin. Onların hükümlerini, örf ve âdetlerini kabûl etmeyin. Ehl-i kitâbı veliyyu’l-umûr ittihâz etmeyin. Devletin önemli mevkîlerine onları getirmeyin. Onlara ta’zîmde ve medh u senâda bulunmayın. Yahudî ve Hıristiyanları hiç bir cihetle kalben sevmeyin ve onlara emniyet etmeyin. Dünyevî ve uhrevî muâmelâtta onları sırdaş tutmayın. Onları cizye vâsıtasıyla devâmlı zillet içinde bırakın; size karşı şevket ve kuvvet sâhibi olmalarına fırsat tanımayın. İşte bu noktalarda Yahudî ve Hıristiyanlarla dostluk yapmak haram ve nifâktır.
Dünyevî muâmelelerde ise, sır vermemek şartıyla onlarla mudârât yapmak câizdir. Mesela; fen ve san’at onlardan öğrenilebilir. Onlarla zarûret miktârı ticâret yapılabilir. Kızlarıyla evlenilebilir.
Kardeşlerim!
Al-i İmran Sûresinde ise şöyle buyruluyor:
“Ey îmân edenler! Sizden olmayanları (Müslümanların dışındakileri) sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar, size fenâlık etmekten aslâ geri kalmazlar. Size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar. Gerçekten size karşı olan kin ve düşmanlıkları, ağızlarından dökülen sözlerinden belli olmuştur. İçlerinde sakladıkları kin ve düşmanlıkları ise daha büyüktür. Düşünesiniz diye âyetlerimizi size böyle açıklarız.
“İşte sizler öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde, siz onları seversiniz. Siz, bütün kitâblara îmân edersiniz. Onlar ise sizin Kitâbınıza îmân etmezler. Sizinle karşılaştıklarında ‘İnandık’ derler. Kendi başlarına kaldıklarında da size olan kin ve düşmanlıklarından dolayı parmaklarını ısırırlar. Sen de ki: ‘Kininizle ölün!’ Ellahu Teâlâ kalblerde olan esrârı bilir.
“Size bir iyilik dokunsa, bu onları üzer. Başınıza bir musîbet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve Ellah’dan korkarsanız, onların hîlesi size hiçbir zarar vermez. Zîrâ Ellah’ın ilmi, onların amellerini ihâtâ ettiğinden sizi onların şerrinden muhâfaza eder.”[2]
“Ey bu vatan gençleri! Firenkleri taklîde çalışmayınız! Âyâ, Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akıl ile onların sefâhet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefîhâne taklîd edenler, ittibâ değil, belki şuûrsuz olarak onların safına iltihâk edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i’dâm ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet da’vâsında yalancılık ediyorsunuz! Çünkü şu sûrette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır!”
(Semendel Yayınlarından Rumuzu’l-Kur’an, 1)
[1] Mâide, 5:41.
[2] Al-i İmrân, 3:118-120.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |