tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Bu dünya hayatı, aldatıcı bir hayattan ibarettir. Kendisinden geçici bir zaman istifâde edilir. Daha sonra yok olmaya yüz tutar ve sahibinin vefatıyla elinden çıkar. Ahiret ise şüphe yok ki, ebedî bir karargâhtır. Onun yokluğa mahkum olması söz konusu olamaz, oradan başka bir âleme intikâl de düşünülemez.
(Mü’min, 40/39)
Hadîs-i Şeriflerden
Bazı kimseler Cuma namazlarını terketmekten ya vazgeçerler veya Ellah onların kalblerini mühürler de gafillerden olurlar.
(Müslim, Cuma 40)
Dualardan
Cenâb-ı Hak hâkimleri, adalet-i hakikiyeye muvaffak etsin, âmîn.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Edebin enva'ını, Cenab-ı Hak habibinde cem'etmiştir. Onun Sünnet-i Seniyesini terkeden, edebi terkeder.
Lem'alar

SEMA CANİBİNDEN TARDEDİLEN ŞEYTANLAR

10.11.2017

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ

     Aziz Mü’minler!

     Semavat âlemi, gayet geniş bir memleket, her bir sema meleklerle dolu müzeyyen birer kasırdır. Padişah-ı Zülcelal, o kasırlarda esmasıyla tecelli etmektedir. Her bir semayı bir idare merkezi haline getirmiştir. Zira âlem-i süfli, âlem-i ulvi tarafından idare edilmektedir. Her bir semada bin bir ism-i İlahi tecelli etmekle beraber, her semada ayrı bir veya birkaç isim hâkimdir. Her bir peygamberin makamı dahi ayrı ayrı semalarda bulunur.

     Her biri birer kasır hükmünde olan yedi kat semanın etrafı surlarla çevrilmiştir. O surlarda pek çok burç, yani gözetleme yeri bulunmaktadır. Cenab-ı Hak, şerirlerin şerrinden o kasırları korumak için her bir yıldızı bir burç gibi yapmıştır. Her bir burçta ellerinde şihab tabir edilen küçük yıldızlar bulunan melekler vardır. O melekler, semavat âlemine kulak hırsızlığı için uruc etmek isteyen ve şerir insanlarla ittifak halinde olan şerir şeytanları o şihablarla recmederler. Zira melekler, ind-i İlahide makbul ve makam sahibi oldukları için elbette bulundukları mekâna yanaşmak isteyen eşrara müsaade etmezler, onları tardederler.

     Aziz Kardeşlerim!

     Kur’an-ı Kerîm, pek çok ayet-i kerimesinde müzeyyen kasırlar hükmünde olan semavatın muhteşem burçlarla dolu olduğunu, melekler ile şeytanlar arasında bir mübareze bulunduğunu ve şeytanların, meleklerin elleriyle semavat âleminden tardedildiğini beyan buyurmuştur. Mesela; Buruc suresinde şöyle buyruluyor:

     “Burçlar sahibi olan semaya yemin olsun.”[1]

     Mülk Suresinde şöyle buyrulmaktadır:

     “(Zat-ı uluhiyetime yemin ederim ki; Arz’a yakın olan semayı yıldızlarla tezyin ettik ve onları) o yıldızları (şeytanların semadan tard olunmalarına alet kıldık ve onlar) şeytanlar (için alevli ateş azabı hazırladık.) [2]

     Hicr Suresinde ise bu hakikat şöyle ifade edilmektedir:

     “(Zat-ı uluhiyetime yemin ederim ki; biz semada muhakkak burçlar halkettik ve onu) o semayı (seyredenler için) onu ibret gözü ile seyrederek onunla Cenab-ı Hakk’ın varlığını ve birliğini isbat edecek zatlar için (süsledik.Ve onu) semayı (her bir taşlanmış) kovulmuş, Ellah'ın rahmetinden uzak düşürülmüş (şeytandan koruduk.) Artık öyle lânetli şeytanlar, göklere çıkarak oradaki meleklere ulaşamazlar. O melekler vasıtasıyla bir takım sırları, gayba dair bilgileri öğrenemezler.”

     (Ancak ehl-i semanın sözlerini çalmak üzere semaya yaklaşmak isteyen kimseler müstes­nadır. Onlar, semaya çıkmaya teşebbüs ederler. Fakat onlara şihab denilen alevli ateş parçası tabi olur ki; arkalarından atılır ve onunla semadan tardolunurlar.) Şeytanlardan bir kısmı, dünya semâsına doğru yükselerek meleklerin konuşmalarından bazı haberleri çalacak olsalar, onları yıldızlardan ayrılan ve şihab denilen bir ateş parçası takip eder. O şihab, onlara çarparak onları yakıp parçalar. Böylece hem lâyık oldukları cezaya düçar olurlar. Hem de çaldıkları haberi yeryüzünde neşre kadir olamazlar.”[3]

     Evet, her biri birer kasır hükmünde olan semavat âlemi, hadsiz burçlarla yani gözetleme yerleriyle çevrilmiştir. Herbir yıldız, birer gözetleme yeridir. Melaike-i kiram, orada meskûndur. Eşrar-ı arziyyin olan şeytanlar semaya çıkacakları zaman, o gözetleme yerlerindeki ahyar-ı semaviyyin olan melaike-i kiram, o şeyatini recmederler. Madem her bir sema bir kasır gibidir ve yıldızlar dahi o kasırların burçları yani gözetleme yerleri mesabesindedir. Madem yerde bulunan eşrar-ı arziyyin oraya çıkmak isterler. Elbette o burçlarda dahi o eşrar taifesini recmedecek ibadullah vardır ki; onlar, şeriat lisanında melaike ve ruhaniyat diye tesmiye olunur.

     Kardeşlerim!

     Madem semavat âleminde bulunan melaike ile yerde bulunan şeytanlar arasında tekvini olarak bir mübareze ve muharebe vardır. Elbette ehl-i iman ile ehl-i küfür arasında dahi teklifi olarak bir mübareze ve muharebe olacaktır. Madem melaike ile şeyatin arasındaki bu mücahede ve mücadele kıyamete kadar devam eder. Elbette mü’minler ile kafirler arasındaki mücahede ve mücadele de kıyamete kadar devam edecektir. Demek tekvini ve teklifi olarak cihad ebedidir.

     Ya Rab! İnsî ve cinnî şeytanların şerrinden sana sığınırız. Bizleri muhafaza eyle. Amin.

 

(Semendel Yayınlarından 29. Söz’ün Şerhi)


[1]Buruc,85:1.

[2] Mülk, 67:5.

[3]Hicr,15:16-18.

Bu yazi 3440 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.275 sn. deSen
↑ Yukarı