اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ نَحْنُ اَوْلِيَٓاؤُ۬كُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۚ وَلَكُمْ ف۪يهَا مَا تَشْتَه۪ٓي اَنْفُسُكُمْ وَلَكُمْ ف۪يهَا مَا تَدَّعُونَۜ نُزُلًا مِنْ غَفُورٍ رَح۪يمٍ۟
Aziz Mü’minler!
Okuduğum ayet-i kerimelerde Yüce Rabbimiz şöyle ferman buyurur:
“Şüphesiz, ‘Rabbimiz Ellah'tır’ deyip, sonra istikamet üzere bulunanların üzerine ölüm anında rahmet melekleri inerler. Onlara şöyle derler: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır. Gafûr ve rahîm olan Ellah'ın ikramı olarak.’”[1]
Temim ed-Darî (r.a)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte ise; Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ellah, ölüm meleğine emreder ki; falan dostuma git, onu bana getir. Çünkü ben onu darda da sevinçte de tecrübe ettim. Onu istediğim gibi buldum. Git onu bana getir de onu dünya merak ve gamlarından kurtarayım. Bu emir üzerine ölüm meleği beraberindeki beş yüz melekle çıkar. O meleklerin beraberlerinde Cennetten alınmış kefen ve reyhan demetleri de vardır. Hem beraberlerinde en güzel, misk kokulu, beyaz ipekler de bulunur. Ölüm meleği, ölmek üzere olan o salih kulun başucunda oturur. Melekler etrafını sararlar. Her birisi elini bir azasına koyar. O beyaz ipek ve güzel koku, yanağının altına konulur. Ona Cennete bir kapı açılır. Çocuk ağlarken avutulduğu gibi, nefsi Cennet nimetleriyle, bazen hurileriyle, bazen elbiseleriyle, bazen de meyveleriyle avutulur. Cennetteki hurileri onu sevinçle karşılarlar. Ruhu o nimetlere atlamak ister. Ölüm meleği de ona:
- Ey güzel ruh! Meyvelerinin ağırlığından eğilmiş ağaçlara, uzun gölgelere, akan sulara çık, der. Ölüm meleği o salih kula bir ananın evlâdına olan şefkatinden daha fazla şefkatlidir. Bilir ki o ruh, Ellah'ın sevdiği birisidir. Ellah'a karşı olan vazifelerini eda etmiştir. O melek o ruha iyi davranmakla, Ellah'ın rızasını elde etmek ister. Sonra, kıl hamurdan çekilir gibi, ruhu o cesedden çıkar. O ruh çıkınca melekler etrafını sarar, ona: ‘Selam sana, iman ve ibadetin sebebiyle Cennete gir.’ derler. İşte bu, gelecek âyet-i kerimenin mânâsıdır: “Onlar ki melekler, güzelce ruhlarını alırlar. ‘Selam size, işlemiş olduğunuz salih ameller sebebiyle Cennete giriniz.’ derler.”[2] Daha sonra Resûlullah (sav) şu âyeti okudu :
“Eğer sekeratta olan kimse, mukarrebinden (Ellah'a yakın olanlardan, hesabsız Cennete girenlerden) ise, onun için ravh, reyhan ve naim Cenneti vardır.”[3]
Buyurdu ki: ‘Ravh, ölüm meşakkatinden kurtulmaktır. Reyhan ise, rızk-ı tayyibdir. Cenneti ise onun önündedir.’
Ölüm meleği, o salih kulun ruhunu aldığında ruh, cesede der ki: Ellah mükafatını versin. Zira sen, beni hızla Ellah'ın taatine götürüyordun. Onun masiyetinden çekiyordun. Tebrik ederim seni, beni de kurtardın, kendin de kurtuldun. Cesed de ruha aynı şeyleri söyler. Sonra Resûlullah buyurdu ki:
Üzerinde Ellah'a itaat ettiği yerler ve amelinin göğe çıktığı ve ondan rızkı indiği her kapı kırk gün onun öldüğüne ağlarlar. Ruhu alındığı zaman en az beş yüz rahmet meleği, önünde dururlar. İnsanlar etrafını çevirmeden melekler çevirirler. Onlar, onu tekfin etmeden melekler getirdikleri kefenlerle onu kefenlerler ve hoş kokular sürerler. Melekler, evinden kabrine kadar ikişer sıra olarak dizilirler, istiğfar ile onu karşılarlar. O zaman İblis, kemikleri kıracak bir sesle bağırır ve askerlerine der ki:
- Yazıklar olsun size! Bu kul sizden nasıl kurtuldu? Onlar:
- Bu kimse, masum ve Ellah’ın hıfz ve inayeti altında idi, derler.
Ölüm meleği, onun ruhunu göğe çıkarttığı zaman, Cebrail ve yetmiş bin melek onu karşılarlar. Rabbinden ona müjde getirirler. Ölüm meleği o ruhla Arş’a varınca; ruh, Rabbi için secdeye kapanır. Ellah, ölüm meleğine der ki:
- Kulumun ruhunu götür, meyvelerinin ağırlığından eğilmiş, aşağı sarkmış ağaçlar, uzun gölgeler, akan suların yanına (Cennete) bırak.”
Cenab-ı Hak, böyle bir ölümü cümlemize nasîb ve müyesser eylesin.
(Semendel Yayınlarından 29. Söz’ün Şerhi)
[1] Fussilet, 41:30-32.
[2] Nahl 32
[3] Vakıa 88-89
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |