tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Rabbinizden mağfiret dileyin; sonra günahlardan tevbe edip O’na sığının! Gerçekten benim Rabbim, çok merhametlidir ve kusurunu derkedip dergahına iltica edenleri sevendir.
(Hud, 11/90)
Hadîs-i Şeriflerden
Sizden birinizin sırtında odun toplaması, dilenmesinden daha hayırlıdır. Dilenip istediği kimse ya verir veya vermez.
(Buhari, Zekat 50, Müslim, Zekat 106)
Dualardan
Yaşasın sıdk! Ölsün ye's! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun; selâm ve selâmet, hüdaya tâbi olanların üstüne olsun! Âmin.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor.
Mektûbat

ZEKÂT İBADETİNİN ÖNEMİ

16.06.2017

وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

     Aziz Kardeşlerim!

     Zekât, İslâm'ın beş temel esasından biri olup, İslâm'ın en önemli farzlarındandır. Hicretin ikinci yılında, Şevval ayında Ramazan orucu ve fitrenin farz olu­şundan sonra farz kılınmıştır.

     Zekât, lügatta; bereket, artmak ve temizlemek manalarına gelir. Zekât vermek, hem insanın malını ve mükafatını artırıp maddi ve manevi bereketi temin ettiği;  hem mal ve servetteki fakirin hakkı zekât vasıtasıyla maldan çıkarıldığı için o malı manen temizlediği; hem de insanı günahlardan ve kötü ahlaktan arındırdığı için, bu ibadete zekât denilmiştir.

     Istılahi manada zekât, Kur'an'da sayılan sınıflardan birisine veya birkaçına Allah rızası için belli bir malın belirli bir kısmını belirli zamanlarda temlik etmek anlamında İslâm'ın rükünlerinden birisi olan mâlî ibadetin adıdır.

     Zekât, farziyeti kat’i delillerle sabit olan muhkem hükümlerden birisidir ki; zaruriyat-ı diniyeden kabul edilmiştir. Zekâtın farz oluşu; Kitap, Sünnet ve İcma ile sabittir. Bu nedenle zekâtın farziyetini inkâr eden şüphesiz kafir olur. Cenab-ı Hak, zekâtın farziyeti ile ilgili olarak Nur suresinin 56. ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:

     “Namazı vaktinde, cemaatle, erkân ve adabına riayet ederek devamlı kılın, zekâtı verin ve Peygamber'e itaat edin ki rahmete nail olasınız.”

     Resul-i Ekrem (sav) ise şöyle buyurmuştur:

     “İslam, beş temel esas üzerine bina edilmiştir. Allah’tan başka İlah olmadığına, Hazret-i Muhammed (asm)’ın Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmek, beş vakit namazı ikame etmek, zekât vermek, Ramazan-ı şerif orucunu tutmak ve gücü yetene beytullahı hac etmektir.”[1]

     İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (s.a.v), Muaz bin Cebel'i Yemen'e vâli olarak gönderdiği zaman, ona şu emri vermiştir:

     "Onları Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah'ın Resulü olduğuma iman etmeye dâvet et. Eğer bu hususta sana itaat ederlerse onlara, Cenâb-ı Allah'ın kendilerine günde beş vakit namaz kılmalarını emrettiğini bildir. Eğer bu konuda da sana itaat ederlerse, Allah’ın kendilerine mallarından zekât vermelerini farz kıldığını bildir. Zekât zenginlerinden alınıp fakirlerine verilir.”[2]

     Zekât vermemek, kebair günahlardandır. Zekât vermeyenler, büyük bir günahı irtikap etmişlerdir. Kur’an ve ehadis-i Nebeviye, zekât vermeyenlerin ahiret âleminde kendilerine has bir azap göreceklerini bildiriyor.[3]

     Zekât kelimesi, Kur'an'da 32 yerde geçmektedir.[4] Yine zekât kelimesi, Kur'an'da 26 yerde namazla birlikte zikredilmektedir.[5] Bu durum, namaz ile zekât arasındaki kuvvetli irtibatın derecesine delildir. Kur'an'da sadaka kelimesi de genellikle zekât anlamında kullanılmaktadır. Zekâta "sadaka" isminin verilmesinin sebebi, zekâtın malı temizleyip sıhhat ve kemâline sebep olması, zekât verenin de imanındaki sadakat ve kemaline delalet etmesidir. Ancak, kullanılışta sadaka; hem farz; hem de nâfile olan malî ibadetler ve her çeşit infak için kullanıldığı halde, zekât sadece farz olan ibadete denir.

     Kardeşlerim!

     Şeriat-ı Garra-i Muhammediye’de zekât ibadeti farz olduğu gibi; geçmiş peygamberlerin şeriatlarında da zekât ibadeti farz idi. Kur'an'ı incelediğimiz zaman görürüz ki; Peygamberimiz (a.s.m)'dan önce gelen bütün peygamberlerin ümmetlerine namaz, zekât, oruç gibi ibadetler farz kılınmıştır. Demek bütün Peygamberlerin dini olan İslâm, bu dine intisab edenlere namaz kılmalarını ve zekât vermelerini emretmiştir. Hiç bir peygamberin şeriatı, bu farzları ihmal etmemiştir.

     Madem zekât ibadetinin bu kadar ehemmiyeti vardır. Öyleyse bu ibadeti eda etmek hususunda tembellik ve gevşeklik göstermeyelim. Zekâtlarımızı gönül hoşnutluğuyla Tevbe Suresi’nin 60. âyet-i kerîmesinde tesbit edilen sınıflara verelim.

 

 Kaynak: Semendel Yayınlarından Mesâilü’z-Zekât adlı eserden alınmıştır.

 


[1] Buhari, İman 1; Müslim, İman 22; Nesai, İman 13; Tirmizi İman 3

[2] Buhârî, c. 2, s. 104; Nesâi, c. 5, s. 2; İbn Mâce, c. 2; s. 586

[3] Al-i İmran, 180; Tevbe 34-35.

[4] Bakara 43, 83, 110, 177, 277 ; Nisa 77, 162 ; Maide 12, 55 ; Araf 156 ; Tevbe 5 , 11 , 18, 71 ; Kehf 81 ; Meryem 13, 31, 55 ; Enbiya 73 ; Hac 41, 78 ; Mu’minun 4 ; Nur 37, 56 ; Neml 3 ; Rum 39 ; Lokman 4 ; Ahzab 33 ; Fussilet 7 ; Mücadele 13 ; Müzzemmil 20 ; Beyyine 5

[5] Bakara 43, 83, 110, 177, 277 ; Nisa 77, 162 ; Maide 12, 55 ; Tevbe 5 , 11 , 18, 71 ; Meryem 31, 55 ;       Enbiya 73 ; Hac 41, 78 ; Nur 37, 56 ; Neml 3 ; Lokman 4 ; Ahzab 33 ; Mücadele 13 ; Müzzemmil 20 ; Beyyine 5

 

Bu yazi 5824 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.181 sn. deSen
↑ Yukarı