tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Ey Resulüm! (Biz Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
(Enbiya, 21/107)
Hadîs-i Şeriflerden
Namazı benden gördüğünüz şekilde kılınız.
(Buhari, Ahâd 1)
Dualardan
Ellah sizlerden ebedî razı olsun, âmîn. Ve sizi, hizmet-i imaniye ve Kur'aniyede muvaffak eylesin, âmîn.
(Kastamonu Lahikası)
Vecîze
Bir kalb ve vicdan, fezâil-i İslâmiye ile mütezeyyin olmazsa, ondan hakikî hamiyet ve sadakat ve adalet beklenilmez.
Münâzarât

KABİR HAYATI HAKTIR

22.11.2019

يُثَبِّتُ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۚ وَيُضِلُّ اللّٰهُ الظَّالِم۪ينَ وَيَفْعَلُ اللّٰهُ مَا يَشَٓاءُ۟

Aziz Kardeşlerim!

Ölümle başlayıp kıyamet gününe kadar devam edecek olan hayata kabir hayatı; ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam eden hayata ise, berzah hayatı denir. Kabir hayatı, berzah hayatının bir bölümüdür. Berzah âlemi, dünya ile ahiret arasında bulunan bir âlemdir.

Evet, kabir âlemi ve bu âlemde ehl-i iman ve taatin saadete mazhar olması, ehl-i şirk ve isyanın da azaba dûçar olması haktır. Her ne kadar insan, öldükten sonra cesedi zamanla çürüyüp dağılsa bile, ruhu ölmez. Vefat eden kimsenin vücudu paramparça olsa veya yırtıcı hayvanlar onu yese veya denizde boğulup kalsa veya yakılıp külü havaya savrulsa bile yine kabir hayatını yaşar, sorguya tabi tutulur. Toprağa defnedilmesi lâzım değildir. İnsan, kabirde suale tabi tutulduktan sonra kabirde ya ehl-i saadet ya da ehl-i şekavet olur.

Kabir azabı iki kısımdır:

Biri: Dâimîdir. Kâfir ve münafıkların azabı gibi.

Diğeri: Geçicidir. Günahkâr olan mü’minlerin azabı gibi. Bunlar, günahlarının cezası nisbetinde kabirde azab çekerler. Cezaları bittiğinde kabir azabı kendilerinden kaldırılır. Bitmezse, azab kıyamete kadar devam eder. Ehl-i imanın kabirde çektiği azab, günahlarına keffarettir. Kabir azabı, günahlarının cezasıdır. İşledikleri günahın cezası şayet kabirde biterse,  haşirde aynı günahtan tekrar ceza çekmezler.

Kardeşlerim!

Kur’an-ı Kerîm’de kabir hayatına ve kabirdeki saadet ve azaba delâlet eden pek çok ayet-i kerîme mevcuddur.[1] Keza kabir hayatı, pek çok hadis-i şerîfte tafsîlatlı bir surette izah edilmiştir. Resûlullah (sav) kabirde azab gören bazı kimselerin sesini işitmiş,[2] kabir azabından Ellah’a sığınmış ve başta ashabı olmak üzere ümmetine de kabir azabından Ellah’a sığınmalarını emretmiş,[3] cenaze namazını kıldırdığı kimseyi kabir azabından muhafaza etmesi için Ellah’a dua etmiş,[4] kabre konulan insanın suale tabi tutulacağını bildirmiş,[5] kabirde azab görenlerin sesini, hayvanların işittiğini haber vermiştir.[6] Gıybet ve nemime (koğuculuk yapmak),[7] ölüye ağıtlar yakarak ağlamak,[8] borçlu olarak ölmek,[9] yalan söylemek, zina etmek, faiz yemek, içki içmek[10] gibi günahların kabir azabına sebeb teşkil ettiği bildirilmiştir. Hadislerde kabrin sıkması,[11] kişiye sabah-akşam Cehennem’deki yerinin gösterilmesi[12] gibi azab şekillerinin bulunduğu da haber verilmiştir.

Kabir hayatı naklî delîllerle sabit olduğu gibi aklî delîller ile de sâbittir. Kabir âleminin küçük bir numûnesi, rüya âlemidir. Nasıl ki; uykuda olan bir kimse, rüyasında gördüğü onu sevindiren şeylerle mesrur ve memnun olduğu gibi; onu üzen şeylerden de müteessir ve müteellim olur. Mesela; bir insan rüyasında bir yılanın onu ısırdığını görse, bundan ızdırab duyduğundan feryad edip bağırır, çağırır, elem çeker. Bütün bunlar olup biterken yanında olanlar, o adamın çektiği elemin farkına varmazlar. Keza bir insan da rüyasında cennet gibi bir memlekete gider, gayet müzeyyen bir saraya girer, sofraların serildiğini, o sofralarda her çeşit nimetin dizildiğini, dostlarıyla beraber o nimetlerden istifade ettiklerini, hizmetkârların kendilerine hizmet ettiklerini görür. Bundan büyük bir zevk ve lezzet alır. Bütün bunlar olup biterken yanındakiler, onun o saadetinin farkında değildir.

İşte kabir hayatı da böyledir. Rüya âlemini ve o âlemde hissedilen saadet ve azabı inkâr edemeyen, kabirdeki saadet ve azabı da inkâr etmemelidir. Zira rüya âlemi, kabir âleminin bir benzeridir.

 

Kaynak: (Yasin Tefsiri II, Yasin Sûresi, 52. ayet-i kerîmesinin Tefsiri)

 


[1] Bakara 28, 154; Al-i İmran 169-171; Tevbe 101; İbrahîm 27; Taha 124; Hac 58-59; Secde 21; Mü’min 11, 45-46; Tur 47; Nuh 25 ve benzeri ayet-i kerîmelerin tefsîrine müracaat edilebilir.

[2] Müsned 3 / 103-104; Müslim Cennet 67-69

[3] Müsned 3 / 296; Müslim Cennet 67

[4] Müslim Cenaiz 86

[5] Buhari Cenaiz 67,86; Müslim Cennet 70-72

[6] Nesai Cenaiz 115

[7] Müsned 1 / 225; Buhari Cenaiz 88, Vudu’ 57

[8] Buhari Cenaiz 33; Müslim Cenaiz 16-28

[9] İbn Mace Sadakat 12

[10] Buhari Cenaiz 92, Tabir-i Rü’ya 48

[11] Tirmizi Cenaiz 70

[12] Buhari Cenaiz 88; Müslim Cennet 65-66

Bu yazi 7068 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.100 sn. deSen
↑ Yukarı