tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Kim Ellah’ın huzuruna bir iyilikle gelirse, o kimse için işlediği iyiliğe mukabil, on kat sevab ve mükafat vardır. Kim de bir kötülükle gelirse, o kimse işlediği o kötülüğe mukabil sadece misliyle cezalandırılır. Onlar asla zulme uğramazlar.
(En’am, 6/160)
Hadîs-i Şeriflerden
Bir mü’minin mü’mine karşı durumu parçaları birbirine sımsıkı kenetlenmiş binanın taş ve tuğlaları gibidir.
(Buhari, Salat 88, Müslim, Birr 65)
Dualardan
Cenab-ı Hak, sizi bu hizmet-i nuriyede daima muvaffak eylesin, âmîn. Ve sizden ebeden razı olsun, âmîn.
(Kastamonu Lahikası)
Vecîze
Ey devamı isteyen nefis! Daimî olan bir Zât'ın zikrine devam eyle ki, devam bulasın.
Mesnevî-i Nuriye

KİMLER İCTİHÂD YAPABİLİR?

Usûl ulemâsı müctehidde şu sıfatların bulunmasını şart koşmuşlardır:

1. Müslüman olması.
2. Sahîhu’l-fehim olması. Ya’nî gàyet doğru ve selâmetli bir anlayış sâhibi olması.
3. Ahkâmın menbâ’ ve masdarları olan Kitâb, Sünnet, İcmâ’ ve Kıyâsı çok iyi bilmesi.
4. Nâsih ve mensûhu iyi bilmesi.
5. Arab lugatını, sarfı, nahvi ve belâgati çok iyi bilmesi.
6. Usûl-i fıkıhda âlim olması.

Burada kitâbı bilmekten murâd, ahkâm âyetlerini bilmektir. Yoksa âyetlerin hıfzı değil, belki kolaylıkla onlara ulaşabilecek bir sûrette o âyetlerin yerlerini ve âyetlerin ma’nâlarını iyi bilmektir.

Sünneti bilmekten murâd, ahkâm husûsunda vârid olan hadîsleri bilmektir. Yoksa murâd, o hadîslerin hıfzı değildir. Ancak, ihtiyâc olduğunda mürâcaat etmesi için ahkâm hadîslerinin her bir bâbın mevkı’ini kolaylıkla bulup çıkarabilecek bir derecede, ahkâm hadîslerinin ekserîsini câmi’ bir temele ve ilme sâhib olması ve bilmesi kâfîdir. Hem o hadîslerin makbûlünü merdûdundan ayırt edip tanıyabilmesi lâzımdır. Ya’nî muhaddislerin kabûl ettikleri hadîslerle, reddettikleri hadîsleri bilip ayırt etmesi lâzımdır. Hem nâsih ve mensûhunu bilmesi de şarttır ki mensûh olan bir hadîsle fetvâ vermesin.

Hem Arab lugatını da çok iyi bilmesi lâzımdır ki Kur’ân’ı ve sünneti doğru bir şekilde anlaması mümkün olsun. Çünkü Kur’ân ve Sünnet, Arab lisanıyla vârid olmuş ve Arabların kelâm üslûbları üzerine cârî olmuşlardır.

Hem müctehidin usûl-i fıkhı da iyi bilmesi lâzımdır ki, ahkâmı istinbât ederken ve delîller teâruz ettiği vakitte, ya’nî delîller birbirine zâhiren ters düştüğü vakitte tercîh yaparken usûl-i fıkhın sahîh kàidelerinden dışarı çıkmasın.

Şu şartlar, bütün fıkhî mes’elelerde ictihâd edebilecek olan bir mutlak müctehidde bulunması gereken şartlardır.

İctihâdın şartlarına hâiz olmayan bir kimse, nazariyyâtta mutlaka ehl-i sünnet içindeki bir mezhebe ittibâ’ etmek ve müctehidleri taklîd etmek mecbûriyyetindedir.

Binâenaleyh ictihâdın şartlarına hâiz olmayan bir kişinin dînî mes’elelerde kendi aklı ve hevâsıyla konuşup “Bu mes’elede ben böyle düşünüyorum.” veyâ “Bence doğru olan budur.” demesi, ya’nî kendi re’yince bir meslek îcâd etmesi câiz değildir. O halde ileride anlatılacağı üzere, şu anda ictihâda ehliyetli kimse bulunmadığından ve ictihâdın yapılmasına mâni’ler bulunduğundan her bir mü’min, meslek ve efkârını, Kur’ân ve hadîsin muhkemâtına ve ehl-i sünnet mezheblerinin hükümlerine uydurmak mecbûriyyetindedir.

Kaynak:Rahle Yayınları; Reddu’l-evham-5

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.142 sn. deSen
↑ Yukarı